|
Bir parmacık karışıklık

Divanü Lügati''t-Türk''e bakılırsa ''karış'' sözcüğünün kökünde ''karı'' varmış, o da ''karma'' eylemine yaslanıyor olmalı. Elimizin parmaklarını gerince serçe parmağının ucuyla başparmağın ucu arasında beliren mesafeye ''karış'' diyoruz. Bu karışı ölçü olarak kullandığımız da oluyor. Üç karış toprak için, beş karış kumaş için ne kavgalar çıkarılıyor, ne dümenler çevriliyor!

Bu anlamda karış bir addır, elin sahibine göre az çok değişse de bir ölçü kavramını yansıtır.

Bir eylem olarak karma işinde de kuşkusuz bir ölçü, bir oran, bir uygunluk bulunmalıdır. Yoğurda kattığımız pekmezin, bulgur aşına eklediğimiz yoğurdun bu ''karma'' işlemi sırasında uygun oranlarda olması, ortaya çıkacak nevalenin lezzeti açısından kuşkusuz, çok önemlidir. Kumla çimentonun, toprakla samanın karılmasında da ölçülerin tutturulması gerekir. Bu işte ortaya konan ölçüsüzlüklerin ceremesini deprem felâketi sırasında hepimiz çekmiş olduk.

Karma eylemini pek kullanmayışımız, onun yerine ''karıştırma''yı tercih edişimiz nedendir? Sanki karma, spor terimi olarak birden çok ekipten ya da farklı kategorilerden oluşturulmuş takımların sıfatı olmak dışında pek karşımıza çıkmıyor. Bir de eğitim alanında, yine sıfat olarak erkek ve kız öğrencilerin bir arada bulunuşlarını ifade için ''karma eğitim'', ''karma okul'' deniyor. Hattâ "Karma Ortaokulu" gibi tamlamalarda adlaşmış olarak karşımıza çıkıyor bu sıfat.

Yeni lezzetler, yeni bireşimler elde etmek için başvurduğumuz karmayı, karışmaya çevirince, ölçüler gevşemeye, sinirler gerilmeye başlıyor. "Ben karışmam, diyoruz, sen de karışma! Ne halleri varsa görsünler!" Bize ait olduğunu düşündüğümüz bir soruna başkalarının el, parmak, burun, hattâ göz attığını gördüğümüz zaman, (burun atılmaz, sokulur filan demeden) "O ne karışıyor efendim, hangi hakla karışıyor; kim oluyor, kendini ne sanıyor?" diyerek celâlleniveriyoruz. Onun karışıyla, karışmasıyla farklı ve belki yararlı bir ölçü edinme ihtimalinin önünü daha işin başında kesiyoruz.

Karmalardan, karışmalardan genellikle ''karışıklık, kargaşa'' gibi olumsuz, kaotik sonuçlar çıktığına dair deneyimlerimiz pek mi çok da böyle tepkili davranıyoruz acaba?

"Kâtip benim, ben kâtibin el ne karışır?" diyen İstanbul kızını anlamak ve ona hak vermek mümkün elbette. Fakat sanki ülkemizde "Allah mesut etsin!" diye hayır duada bulunmak da, "Mahallemizin namusuna leke sürüyorsunuz!" diye kınamaya kalkışmak da tepkiyle karşılanan bir karışma, bir hariçten gazel okuma sayılıyor.

Daha vahimi şu ki; kanlarıyla, canlarıyla, mallarıyla, hayalleriyle, çıkarlarıyla öteden beri yabancılara karılmış, karışmış bazı çevreler, kendilerinden başka hiçbir gücün memleket işlerine karışmasını istemiyorlar. Kara kara, karıla karıla, karışa karışa, karıştıra karıştıra, karıştırıla karıştırıla, hattâ karışlana karışlana bir gün en uygun kıvamı, en sağlıklı karışımı, en dengeli karmayı buluruz inşallah.

24 yıl önce
Bir parmacık karışıklık
TKP’nin 'Komünist başkan' lakaplı Maçoğlu’ndan, Fatih Portakal’a 'cancon' çıkışı nedeniyle sert tepki!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü