|
Şair bazen...

İronik bir dili benimsemiş görünür. Şiirinde ağırlık kazanan ironi, sadece ve sadece ''ironi''dir veya şöyle söyleyelim; altı-üstü ''ironi''dir.. Kimi okuyucu bunu ziyadesiyle mühimser, şairi yere-göğe sığdıramaz.. Okuyucunun yaptığı nedir? ''İronili şair''i sevmektedir; hepsi bu! Oysa, bazı şair-yorumcular, ciddî ciddî, şairin ''ironi''sinin altında büyük felsefelerin yattığını, müthiş bir eleştirel tutumun kol gezdiğini filân iddia eder ki; ''ironi'' midir, ''komedi'' midir; pek anlaşılmaz.. Olansa, şaire olur: Yorumcu-şairin metnini ''göldeki su'' zanneden şairin, kendine karşı varolan hayranlığı daha da artar, başlar büyük büyük lâflar etmeğe.. Yutkunmak nedir, bilmez!.

* * *

Şair bazen, yaşadığı zamanla geçmişi birbirine karıştırır: 30 sene öncesinin olgularını ve his dünyasını, diline pelesenk etmiş görünür. O taşın altından çook sular akmıştır ama, şair hâlâ orada, 30 sene geridedir.. Yerinde yeller esen bir ''şiir ortamı''na, o ortamın avantajlarına yaptığı vurgulamalarla kendisine ''ikbal'' aramaktadır.. Boşunadır, tabii.. Atı alan Üsküdar''ı geçmiştir zira!.

* * *

Şair bazen, kendisinden bahsedilmesini temin bakımından, çok dolaylı yollara başvurmaktan kaçınmaz.. Falanca şairin kendisi hakkında yazı yazması, olmadı ne düşündüğünü öğrenmek için filânca şairin aracılığından medet umar: Filânca, falanca şairin ''iyi bir şiir/şair izleyicisi'' olduğuna dair satırlar karalar, âmiyâne tabirle ''gaz verir''.. Ki, ''esas oğlan'', yani şair de gündeme gelsin, çıkardığı kitap hiç olmazsa güme gitmesin!. Şair de boş durmaz: Telefon sondajlarıyla yoklar, selâm gönderme triplerine falan girer.. Oysa, bizim külyutmazın kılı kıpırdamaz; olayı bilir, kumpası sezer; oralı bile olmaz!.

* * *

Şair bazen, günün birinde şahsına döneceğini hayâl ettiği ve parmaklarında olduğunu sandığı ''şiir rantı''nı yaşça büyük bir şaire dağıtmaktan kaçınmaz. Hesap bellidir: Onu övmeli, şiirini yüceltmelidir ki, yarın, o şair tarafından kendisi de ''pâye''lenebilsin, değer bulsun! Bunun için, olmadık niteliklerin altını-üstünü çizer, kalemi sınır tanımaz!.

* * *

Şair bazen, tersini yapar: Kendilerinden ''büyük şair'' madalyası alabilmek adına, yaşça küçük birkaç şaire ya da bir şairler grubuna methiyeler düzmekte sakınca görmez! Gelecek şiirin, olsa olsa bu şairler eliyle doğacağını iddia eder.. Zar atmadığını, gerçekleri yazdığını söyler.. ''Gülmeyin ey şiir ahalîsi, göreceksiniz, zaman beni haklı çıkaracak'' der-durur.. Zaman kimseyi haklı çıkarmaz oysa!.

* * *

Şair bazen, kendi izini sürdüklerini bildiği şairleri o engin ''lütuf denizi''nde boğmak ister. Kocaman bir ''dostluk'' meclisi oluşturur; yedikleri-içtikleri ayrı gitmez.. Dahası, dergi çıkarmalarına yardımcı olur, şiir ve yazılarıyla onları destekler, hatta ilân bulmalarına aracılık eder.. Kitaplarının basımı için yayınevleriyle kontak kurar.. Karşılığında ne bulacağını, neler elde edeceğini bilir elbette.. O, kaçın kurrasıdır!.

* * *

Şair bazen, ''kıyıda'' kalmanın sözüm ona ''lüksü''nü yaşamak ister. Hiçbir yerde görünmez.. İnzivaya çekilmiş havası yayar etrafa.. Tecrübeleri kıyıda, bir köşecikte olmanın, kendisini, ortada olmaktan ve sık sık görünmekten daha ''önemli'', ''ayrıcalıklı'' bir konuma getireceğini öğretmiştir. Bir gün dönecek ve müthiş bir patlamayla şiir dünyasını sarsacaktır; îmâ budur!. Zaman geçer, şair bir türlü dönmez, aslında ''dönemez'': Şiiri değilse de o yaygın ''îmâ'' patlar ve söner, fos çıkar ''kıyıya çekilen şair'' imajı!..

18 yıl önce
Şair bazen...
Islak zemin
Küfre küfür, kâfire kâfir diyememek
Batı çalar, CHP oynar…
Rusya yaptırımları, ABD’nin Türkiye uyarısı ve çifte standardı
Nüfus