|
Bir ironi cambazının ardından

Türk şiiri, bir şairini daha kalbine gömdü: Can Yücel öldü! Şair, ardında ondan fazla şiir kitabı ve yüzlerce çeviri şiir çalışmasının yanı sıra, toplumsal muhalefete dair kimi köşeli sözler bırakarak son yolculuğuna çıktı.

Can Yücel, bir döneme imza atmış Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel''in oğluydu. Özellikle son yıllarda kırlaşmış uzun sakalları, dağınık saçları, kamburumsu gövdesi, kalın sesi, kendine özgü edâsı ve mimikleriyle toplumsal hâfızaya kazınması muhtemel ilginç bir kişilik olarak yansıyordu medyada. Yaklaşık bir yıldır kanser tedavisi gören Can Yücel''in, son dönemde alkolü ve sigarayı bıraktığına dair muhtelif rivayetler kulaktan kulağa dolaşırdı.

Alkol deyince, Can Yücel''le ilgili hemen bir hatıra canlanıyor gözümün önünde. 80''li yıllardı; üniversite öğrencisiydim. İstanbul''dan Ankara''ya gittiğim bir tren yolculuğunda, Can Yücel ve birkaç şair arkadaşının da aynı trende seyahat ettiklerini gördüm. Yücel ve arkadaşları, doğal olarak trenin restaurantında bulunmayı tercih etmişler ve anladığım kadarıyla, ertesi gün Ankara''da bir imza gününün davetlisiydiler. Seyahatin ilerleyen saatlerinde, bir bayan, âni bir fenalık geçirerek vagonun ortasında yere yığılıp kaldı. Hemen etrafına yolcular üşüştü ve bir doktor aranmaya başlandı. Bir ara, aldığı alkolün tesiriyle hafifçe sendeleyen, durmadan bir şeyler söyleyen ve kalabalık içinde kendine yer açmaya çalışarak ilk yardım kastıyla hastaya yönelen Can Yücel''i de farkettiğimde yaşadığım şaşkınlığı unutamam.

Can Yücel, Türk şiiri''nin yetiştirdiği en usta ironi cambazlarının başında geliyor hiç kuşkusuz. Dilin en keskin ve gündelik yaşantıya ilişkin en alaycı uçlarıyla oynamayı seven; kendi kimliğini/kişiliğini yansıtan söz dizimleri ve kimi orijinal buluşlarıyla şiirsel gövdeye katkılarda bulunan biriydi o. Hatta, ironik tavrıyla örtüşen muhalif kimliği/kişiliği, kimi zaman, başına olmadık dertler açacak denli sınır tanımazdı.

Can Yücel''in şiir dünyasının çok katmanlı, derin hacimli, çaplı bir dünya olduğunu söylemek, elbette güç. O''nun şiir serüveni; toplumsal didişme ve aykırılıkların, gündelik yaşantının zaman zaman insanı canından bezdiren ve aslında mizah/kara mizah konusu olmaya elverişli taraflarının sesini/şiirini aramak ve bulmakla geçti. O, daha ziyade gündelik dilin, konuşma-iletme dilinin (tek boyutlu ve genellikle tek anlamlı bir dildir bu) sert virajlarında soluklanan bir şiir söyleminin albenisini üstlenerek, gerçekten de kendi kulvarında besleyici bir duyarlıkla dile yeni tatlar katan usta bir imzaydı. Dilin ruhsal ve imgesel ağırlığından ziyade, iskeleti ve bire bir karşılıklarıyla kurduğu yakın temastan dolayı; hemen algılanan, kolayca tüketilen, somut, eleştirel ve akışkan bir şiir tarzının temsilcilerinden oldu. Humor oluşturmayı hedeflerken, bu izi takip edeceklere gözden kaçırılamayacak bir miras bıraktı. Siyasal duruşuyla bağ kurmakta zorlanmayacağınız gerek naif argo ve gerekse sokağın argo sözlüğüne olan eğilimi, Can Yücel şiiri''ni, izleyenleri nezninde ''sevimli'' kıldı..

Can Yücel öldü: Türk şiiri''nin ve sevenlerinin başı sağ olsun!.


25 yıl önce
Bir ironi cambazının ardından
Küfre küfür, kâfire kâfir diyememek
Batı çalar, CHP oynar…
Rusya yaptırımları, ABD’nin Türkiye uyarısı ve çifte standardı
Nüfus
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 6-8 Ekim davası