|
Kara Karga öldürebilir fakat yok edemez!
Ekim 2019’da, Türkiyemizin Barış Pınarı harekatı devam ederken, Cumhurbaşkanımız Dolmabahçe’de gazetecilerle buluşmuş, orada sahadaki son duruma dair dünya kamuoyuna önemli mesajlar vermişti. O buluşmada o günden beri, hiç aklımdan çıkmayan, farklı konularda da olsa davet edildiğim her konuşma platformunda bir şekilde mutlaka o cümleye atıfta bulunurum.
“Biz, Türkiye olarak, 100 sivilin arkasına saklanan 1 teröristi, bir sivile dahî zarar vermeden bulacak, yok edecek bir tekniğe, birikime daha önemlisi ahlaka sahibiz.”

Burada söz edilen ahlak gerçekten de o derece önemlidir ki, sadece bu kritere sahip olan hafızaya, tarihe, reflekse, kültüre, orduya, karaktere sahip bir milletin ferdi olmakla ne derece onur duysak azdır. Tarihin hiçbir evresinde, bir devlet dersi ile böylesi bir kitlesel eyleme imza atmamış, bilakis kendisi büyük mağduriyetler yaşamış, bedeller ödemiş de olsa, varoluşsal kodları nedeniyle, o devletlerin listesinde hiçbir zaman yer almamış, “adını kendi hizasına kendi yazmış”tır.


ABD, Rusya, Çin, Birleşik Krallık, Fransa, Almanya gibi ülkelerin dün denecek kadar yakın tarihleri, İspanya, Belçika, Hollanda, Portekiz, Kanada, İran, İsrail gibi ülkelerin yakın tarihlerinin yanında Rusya’nın sadece Suriye ve Ukrayna’daki “katliam rutinini bir devlet planlamasına dönüştüren” standardına bakılması çok şey için yeterli olsa gerek.

Geçtiğimiz günlerde Özbekistan’ın başkent Taşkent’teki Şehitler Hatırası Külliyesi’ni ziyaret ettim. Özbekistan Milli Üniversitesi Özbek Edebiyatı Bölümü Başkanı Prof.Dr. Hamidullah Baltabayev hoca ile o tatlı Özbekçe ve Türkçesi eşliğinde arşivlik bir söyleşi yaptım. Önümüzdeki günlerde yayınlayacağımız söyleşiye dair, yukarda görmüş olduğunuz görsel için 2 cümlelik takdimde bulunmak isterim;

30 bine yakın Özbek aydın, gazeteci, alim, kanaat önderi, derviş, sanatçı, yazar, 4 Ekim 1938’de başlayan süreçle, Özbeklerin Kara Karga olarak adlandırdığı araçlarla infaz bölgelerine götürülüp yok edildiler. Hatta Bolşevik Parti’ye mensup olup, partinin en üst kadrolarında yer alan isimler bile katledilmekten kurtulamadı.

Müsadelerinizle sizleri, Prof. Dr. Ahmet Kanlıdere hocanın o süreci anlattığı bir metni ile başbaşa bırakmak isterim.


“1924’te Milliyetler Komiseri olan Stalin’in talimatıyla Orta Asya’daki mevcut cumhuriyetler
ortadan kaldırıldı ve etnik esasa dayalı yeni cumhuriyetler yaratıldı.

Amaç, küçük kabile cumhuriyetleri oluşturmak suretiyle Türkistan birliği tehlikesini ortadan kaldırmaktı. Sovyetlerin siyasetine göre, önce etnik kimlikler oluşturulacak, daha sonra bunlar yeni Sovyet insanı (homo sovieticus) kimliği içinde eritilecekti. Sovyetlerin uluslara ayırma projesi çok geçmeden etkisini gösterdi.

Her kabileye ayrı bir milliyet bilinci aşılanması sonunda, kabileler arasında hoşnutsuzluk ve tahammülsüzlükler arttı. Çarlık yönetimi zamanında Kazak-Kırgız, Özbek, Türkmen ve Taciklerin birbiriyle ilişkileri başka bir millete olan münasebet gibi değildi; şehirli ve köylü arasındaki farklar gibiydi. Bolşeviklerin ulus yaratma çabaları sonunda Türkistan’da 6-7 millet ortaya çıktı. Eskiden milliyet çatışmaları yalnız Ruslarla Türkistanlılar arasında oluyordu; Bolşeviklerin uyguladıkları siyaset sonunda Türk boyları arasında da gerginlikler ortaya çıkmaya, birbirlerine karşı nefret duygusu artmaya başladı.


Cumhuriyetlerin sınırları belirlenirken bunların etnik yapısı değil, Sovyetlerin stratejik hesapları göz önüne alındı. Sınırlar sanki ileride ortaya çıkabilecek çatışmalara zemin hazırlamak üzere çizilmiş gibidir. Fergana vadisinde ve başka yerlerde sınırlar birbiri içine geçmekte, her bir cumhuriyet içinde diğerine ait adacıklar şeklinde bölgeler bulunmaktadır. Bu durumların ortaya çıkaracağı çatışmada başvurulacak hakem Moskova olacaktır.
Bolşevik devrimini izleyen yıllarda Orta Asya’da Ceditçi edebiyat varlığını devam ettiriyordu.
Fakat bu yıllarda milliyetçi Ceditçiler daha ağır basıyordu. Abdurrauf Fıtrat’ın başı çektiği bu grup 1919’da Çigatay Gurungi (Çağatay Grubu) adında bir edebiyatçılar derneği kurdu. Çolpan, Elbek, Batu, Gazi Yunus gibi şair ve yazarlar bu grup içinde yer alıyordu. Dernek, pan-Türkist amaçlar taşıdığı gerekçesiyle 1922’de kapatıldı.
Yeni Özbek edebiyatının önemli simalarından olan şair Çolpan, 1920’li yılların başında satır aralarında milli mesajlar veren şiirler yayınladı. Basmacı direnişinin devam ettiği dönemde halkın duygularını dile getirdi. Onun halk tarafından çok sevilmesi Sovyet rejimini zor durumda bırakıyordu. Dayatmalara boyun eğmeyince, milli ruhta yazdığı şiirleri edebi eserlerden çıkarıldı. Yedi defa tutuklanmasına rağmen rejime hizmet etme sözü vermedi. Türkistan’ın üzerine çöken kâbusu şu sözlerle anlattı:
Güzel Türkistan senge [sana] ne boldi [oldu]
Sebeb vakıtsız gullarin soldi
Çemenler berbad, kuşlar hem feryad
Hemmesi [hepsi] mazlum, bolmasmiken şad
Bilmem ne içün kuşlar uçmaz bağçalarında [bahçelerinde]
1930’ların ortalarında Ceditçiler devrim-karşıtı olarak ilan edildiler. 1937- 38 yıllarında önde gelen Özbek yazarları ortadan kaldırıldı. Çolpan, Fıtrat, Gazi Yunus, Atacan Haşimov, Abdullah Kadirî ve Elbek gibi tanınmış yazar ve şairler ortadan kayboldu. Bunlardan başka, Ceditçi (ve pan-Türkist) olmakla suçlanan binlerce yazar, bilim adamı ve öğretmen hapsedildi.”

Rahmet ve minnetle.

#ABD
#Rusya
#Çin
#Birleşik Krallık
#Fransa
#Almanya
#Özbekistan Milli Üniversitesi
#Hamidullah Baltabayev
#Ahmet Kanlıdere
#Türkistan
2 yıl önce
Kara Karga öldürebilir fakat yok edemez!
Borsa Komiseri Abidin Paşa ve borsalarda bitmeyen oyun havaları
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü