|
Bunu da mı konuşmayalım, bu sefer de mi konuşmayalım?

Karnından konuşmanın, vantrilok taklidi yapmanın hiçbir işe yaramadığı yere geldik dayandık. Genel yorumlarla, büyük okumalarla, “ben demiştim”lerle alınacak mesafe de kalmış görünmüyor. Bu saatten sonra AK Parti’nin yapacağı tek şey bence daha 10 ay önce Türk halkının teveccühünü bir kez daha kazanarak başkan olan Recep Tayyip Erdoğan eliyle köklü şekilde ve hızla dizayn edilmesidir. Halkın nabzını dinlemeyi liderliğinin en önemli vasfı olarak ortaya koyan Reis bunu yapacaktır. Ona şüphe yok.

“Karnından konuşmak” dedim değil mi? Bugün bir “mesela” örneği vererek ve gözle görülür bir risk de alarak kendi adıma karnından konuşma döneminin sonuna geldiğimi beyan ederim. Çünkü bugün ve burada konuşmamanın AK Parti’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a, dolayısıyla da gözümüzün bebeği ülkemiz Türkiye’ye zarar vereceğini düşünüyorum.

Bugünkü meselalara AK Partinin seçimden sorumlu iki genel başkan yardımcısıyla başlayayım mesela.

Mesela AK Parti’nin seçim işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Ali İhsan Yavuz ve yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcısı Yusuf Ziya Yılmaz başarılı bir seçim atlatsalardı “maşallah” demeyecek miydik? Elbette diyecektik. Şimdi “olmadı yahu bu iş, yanlış yaptınız?” desek hain mi oluruz? Yahut “hesap kesiyor” durumuna mı düşeriz? Olur mu öyle şey?

“Mesela”lara AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala ile devam edeyim mesela.

İki sebebi var Ala ile devam etmemin. Birincisi, AK Parti’nin bu dönemdeki en güçlü ismi olması. İkincisi de, “sözlerim kesinlikle Efkan Ala’ya değil” dememe rağmen epeyce “olay” olan bir tweetimi açıklama şansı bulmam.

Aslında biraz geriden başlayayım. Efkan Ala, Diyarbakır’da gerçekleşen bir “ilçe adayları tanıtım” toplantısında “çözüm süreci yeniden başlar” anlamına gelecek bazı açıklamalar yapmıştı hatırlayacaksınız. O açıklamaları izlediğimde “bu risk niye alınıyor ki durduk yerde?” diye düşünmüştüm. Öyle ya. Ortada Cumhur İttifakı’nın böyle bir yönelimi yokken, dahası AK Parti seçmeninin “yeni bir çözüm süreci hakkında ne düşündüğü” ile ilgili bir sonuç elde değilken Ala’nın bu konuşması belirgin bir riskti.

Bu açıklama doğuda yankılanmak yerine batıda yankılandı ne yazık ki. Kütahya’sı, Afyon’u, Balıkesir’i, Denizli’si derken AK Parti açısından “düşmeyen yer kalmadı” desek yeridir.

Ayrıca mesela Bursa’nın aday dizaynını tek başına Efkan Ala yaptı. Erzurum Aziziye’de de öyle oldu. Dahası Urfa’da da müdahil oldu sürece ve Urfa’nın istemediği Beyazgül aday gösterildi. Daha pek çok yerde böyle gelişti bu.

Şimdi açıkça yazacağım. Ala’nın “çözüm süreci” vurgusu tutsaydı, gövdesini koyarak aday yaptığı isimler takır takır kazansaydı biz kendisi hakkında “çok doğru hamleler yaptı” der miydik? Evet ve elbette. Niçin demeyelim?

E peki bu başarısızlığı, nezaketimizi bozmadan niçin eleştirmeyelim? Bu niçin bir eleştiriye konu olmasın?

Bakın bir kez daha söyleyeyim. Efkan Ala sadece bir “mesela.” Başka meselalarım da var elimde.

Mesela son derece yavan ve son derece başarısız bir seçim kampanyası ile seçmen karşısına çıkılmasını sağlayanları, AK Parti’nin seçmenine ne dediğinin asla anlaşılmadığı bu tuhaf kampanyayı eleştirmeyelim mi? Şöyle demeyelim mi mesela: Rahmetli Erol Olçak’ın kampanyaları nere, “Türkiye’nin her beldesinin kampanyasını bizim ajans yapacak” yaklaşımıyla işi sadece “finans” olarak gören anlayış nere?

Mesela AK Parti’deki “düşmanı dost etmeyen, dostu da küstüren” Kamalist yanlamayı ve bunun müsebbiplerini konuşmayalım mı istiyorsunuz? Unuttuk mu Galata’da Kelime-i Tevhid Sancağına söven çocuğa Kamalizm üzerinden sahip çıkanları? Niçin unutalım?

Hem sorarım hepimize: Tüm bunları konuşmayınca elde edeceğimiz “iyi sonuç” nedir? İnsanlara makamlarından kaynaklanan vazifelerini hatırlatıyor olmanın, bunun derdini taşımanın “kötü bir şey” olarak kodlanamayacağını biliyor olmamız lazım artık.

Gerekirse bu “mesela”lara devam ederim ama şimdilik bu, burada bir dursun. Ben başka bir tespitle bitirmek istiyorum yazıyı ve AK Parti’nin “biz” evreninden seslenmek istiyorum.

Bizim kimseyle kişisel bir meselemiz yok, olmaz da. Biz, yani Recep Tayyip Erdoğan’a yürekten bağlılığını ve onun ortaya koyduğu liderlik performansından hoşnutluğunu 10 ay önce göstermiş standart ve sıradan seçmenler, bir şeyin anlaşılmasını çok arzu ediyoruz sadece. Sandıktaki mesajın bir kısmını da o yüzden verdik. Çeteleşme temayülü gösteren, kendi ikbali dışında ikbal tanımama itiyadı geliştirmeye çabalayan bir insan kaynağının AK Parti’ye çöreklendiğini düşünüyoruz. Belki de kimilerine göre yanlış düşünüyoruzdur ama böyle düşünüyoruz ve AK Parti’nin mevcut insan kaynağının değişmesini ve/veya dönüştürülmesini de bu yüzden arzu ediyoruz. “Görevden el çektirildi diye AK Parti’yi o gün satıp gidecek adam varsa aralarında o adamdan zaten bir yol olmaz” diye düşünüyoruz. “Son derece nitelikli bir insan kaynağı AK Parti’yi çepeçevre kuşatmalı” diyoruz.

Her zaman söylediğimi bir kez daha söyleyeceğim. Benim Recep Tayyip Erdoğan’dan başka bir ajandam yok. Olmadı. Allah’ın izniyle olmayacak da. Çünkü Türkiye’nin “en doğru ortalaması”nı Erdoğan’ın temsil ettiğini düşünüyorum. One minute’da, başta ne olduğunu pek anlamamış olsam da meseleyi kavradığım andan itibaren Gezi olaylarında, 17-25 Aralık sürecinde, 15 Temmuz’da, daha nice badirede “onun yanında” yer almış olmakla mesudum ve Allah şahit ki bunun için de kendisinden hiçbir beklentim olmadı, olmayacak da. Var olup var kalsın, Türkiye’nin yönünü hakiki rotasına oturtma gayretine devam etsin kafidir. Ve inanıyorum ki tam tamına böyle düşünen milyonlarca insan, onu zor durumda bırakacak genel seçimde değil, ona bazı fırsatları sunacak yerel seçimde verdi mesajını. Bunu değerlendirecektir Reis, hem de çok iyi değerlendirecektir.



#AK Parti
#Yerel Seçim
#Siyaset
#İsmail Kılıçarslan
24 gün önce
Bunu da mı konuşmayalım, bu sefer de mi konuşmayalım?
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli