Hayatında duyduğu en korkunç seslerden biriydi. O çocuk yüreği korkudan patlayacak gibi oldu. Yataktan fırladı, kocaman gözlerini açtı bir şey göremedi. Elektrikler yoktu. Çocuk yüreği, anlayamadığı bu korkunç karanlıktan daha da korktu.
Bağırdı, “daye” (anne), “Bavo” (baba)... Annesi, karanlığın içinde evladını bulmak için eşyalara çarpa çarpa, sağa, sola gidiyordu. O da bağırıyordu, “keçamın”, (kızım) “lawemın”(oğlum)...
O karanlık lanetli gecede, annenin feryadı, çocukların çığlığı birbirine karışmıştı. Ne olduğunu anlamamış, bu nedenle korkuları daha da artmıştı. Kıyamet koptu zannettiler, deprem oldu zannettiler ama ne olduğunu bilemediler. Sadece bağırıyor, çocuklar ağlıyor, panik halde yıkılmış evlerinin içinde birbirilerini bulmaya çalışıyorlardı. Sadece babadan ses çıkmıyordu. Baba yoktu.
36 çocuk o gece, karanlığın içinde, kör olmuş gözleri, korkudan patlamış yürekleriyle yıkılmış, hasar görmüş, kör karanlığa gömülmüş evlerinde anne babasını arıyordu. Feryatları göğe yükseldi. Korkuları dağları aştı. Sonunda ellerinde fenerler komşuları, akrabaları yetişti.
Yarlılar vardı her yerde. El yordamıyla, fener ışığı ile feryatlarını takip ederek buldular bunları. Ancak bu insanları hastaneye götürecek araç yoktu. Araçlar tahrip olmuştu. O korkunç şey gelmiş, kör karanlıkta araçları parçalamıştı. Sağlam kalan bir araç bulundu, kan revan içinde insanlar hastaneye götürüldü.
Yaşlılar dualar okuyor, çocuklar annelerinin eteğine sarılıyor, kadınlar gözleri yaşlı, çocuklarını etrafında topluyordu.
Bir uzun gece, bir karanlık gece ve bir lanetli gece bitmek bilmedi. Söylentiler, fısıltılar, ürkütücü hikayeler evden eve dolaştı, köyden köye yayıldı. Korku arttı, endişe arttı ama gerçek bir türlü öğrenilemedi.
Asıl ateş, Tanışık köyüne düşmüştü. Sabah olduğunda buradaki evleri yakacaktı. Gece, derinleşen ve harlanan közü, ateşe çevirmek için besliyordu. 8 Kadın kocasından, 36 çocuk babasından haber alamıyordu. Olayın korkunçluğuna mı, babalarının, kocalarının olmamasına yanacaklardı, bilemediler.
Sabah olduğunda, o kıyameti andıran şeyin ne olduğunu anlayabildiler ancak. 20 metre çapında, 4 metre derinliğindeki bu çukurdu tüm geceyi cehenneme çeviren neden. Ama bunu ne yapmıştı? Göktaşı düştüğünü söyleyenler oldu, 'füze düştü' diyenler oldu. Bir cehennem çukuruna benziyor, bu kesindi. Korku bu çukurun görülmesiyle daha arttı.
İnsanlar kayıptı. Tanışıklı köyünden hepsi erkek, yirmiye yakın insan kayıptı. Koştular, korku ve endişe içinde Dürümlü köyüne koştular. Kardeşini, babasını, oğlunu, kocasını arayanlar oradaydı.
Olay, gün ilerledikçe anlaşılıyordu. Bir kamyon vardı, bomba yüklüydü ve burada patlamıştı.
köyünün insanları bu kamyonun PKK'ya ait olduğunu öğrenmiş, kovalamış, peşine düşmüş ve sonunda zalim örgüt bu kamyonu köylülerin üzerine patlatmıştı.
Peki nerede bu kamyonu kovalayan insanlar? O zaman, hayatlarında duydukları en acı cümleyi duydular:
Bu korkunç patlama, bu korkunç ses, bu korkunç sarsıntı
ürümlü
. Ölenlerin kim oldukları belli değildi.
Sonra, ömrü hayatlarında unutmayacakları, her gece rüyalarında kabuslarını görecekleri şeyi duydular:
ölenlerin
Ellerine adli tıptan verilmiş torbaları aldılar. O kavrulmuş toprağa savrulmuş, insan bedenine ait parçaları toplamaya başladılar.
13 insanın bedenlerinden arta kalan tüm parçalar, bir çocuğun bedeni kadardı. 60 kilogram.
İnsanoğlunun çıldırması için bu yeterli bir sebepti.
Herkes öğrendi sonunda. 36 çocuk yetim, 8 kadın dul kalmıştı. O gece babasının ses vermemesinin sebebini böyle anladı çocuklar. Baba yoktu ve hiçbir vicdan, nasıl yok olduğunu o çocuklara anlatamayacaktı.
Toplanan beden parçaları tabutlara kondu. Her bir tabuta bir iki parça düşmüştü. Mezarlar kazıldı. Boş kefenler mezara kondu. Üstü örtüldü. Kavrulmuş toprak onları içine emdi, geri kalan parçalarıyla birlikte Huzur'a çıkardı.