Gündem sıkıntısı var sanki. AK Parti'ye yakın medya kendi içinde tuhaf bir tartışmaya girdi. AK Parti muhalifleri de “sitcom” izler gibi, bu anlamsız ve tuhaf tartışmayı elini ovuşturarak izliyor.
Sanırsınız ki, ülkede sorun bitti, üzerinde kafa yoracak mesele bitti. Kendini zorlayan rakip olmayınca, kendi kendiyle rekabet ediyor sanki. Sanırsınız bu tartışmalar derinlikli, hikmetli, yaratıcı.
Sanırsınız bu kalem oynatanlar bir aydın derdiyle dertli, geceleri gözüne uyku girmeyen millet, ülke, ümmet, insanlık aşığı. Derdi var, derdinden söyleyecek sözü var sanki.
Gelin görün ki öyle değil durum.
Derdimiz çok, ülkenin sorunları çok, acımız çok, sancımız çok. Yani boş bir günümüz yok ki acılı bir olay yaşamayalım.
Sadece Sur, Cizre ve Nusaybin'de PKK'nın neden olduğu dram üzerine onlarca yazı dizisi, belgesel, yüzlerce makale yazılabilir.
Sadece IŞİD üzerine, IŞİD'in İslam dünyasında, batı ülkelerinde din algısını tahrifatı üzerine onlarca kitap yazılır, filimler yapılır.
Sadece Paralel Örgütün, inanç sistemi, dini duygular üzerinde yaptığı erozyonu yazmak, aylar sürer, yıllar sürer.
Mültecilerin yaşadığı dram, onların Akdeniz sularına gömülen hayatları, sinema filmi olur, roman olur.
Türkiye son yılların en ciddi diplomasi atağına geçmiş, radikal değişimler oluyor.
PKK, PYD, IŞİD her gün can alıyor, eylen yapıyor, gençleri kandırıyor, çocuklarımızı çalıyor.
Yani etrafınıza bakın, bir köşe yazarına, bir gazeteciye, bir entelektüele yetecek yüzlerce hayati konu var.
Peki neden bunları tartışmıyorlar da, kendi içindeki insanlarla uğraşıyor bazıları?
AK Parti'nin en önemli damarına, en önemli hattına, omurgasına doğru yapılan salvoları fark ediyor musunuz? İslamcılar, dindarlar, muhafazakarlar, Milli Görüşçüler, milliyetçiler, en çok hedef alınan kesimler bunlar. Yani AK Parti'nin, bu hareketin en güçlü kirişleri, taşıyıcı aksları, kolonları hedefte.
Ne yapmak isteniyor olabilir?
Bugüne kadar hareketin kurucu lideri Erdoğan'a doğrudan yapılan tüm saldırılar başarısız oldu. Çünkü herkes Erdoğan'ın etrafında kenetlendi, onu korumak için siper oldu. Gezi, Paralel, PKK cepheden açtıkları savaşları kaybetti.
Gezi'de, Paralel'de, PKK saldırılarında göğüslerini siper etmiş insanlar, şimdi teker teker 'düşmana', 'hain'e dönüştürülüp, uzaklaştırılıyor.
Peki bunu yapanlar kimler? Yolda bulunmuş paralı lejyonerler ve onların çıkar ortakları. Nerede yapıyorlar bu hoyratça saldırıları? “Bizim” dediğimiz televizyonlarda, gazetelerde ya da isimsiz sitelerde, hesaplarda, bildirilerde.
Dile bakın, üsluba bakın, tarza bakın, mantığa bakın, edebe bakın... yerlerde sürünüyor hepsi. Saldırıları öylesine hoyratça, öylesine acımasızca yapıyorlar ki, en küçük itham, “kripto paralel, hain, menfaatçi...”
Liberallerin bu partiden, bu hareketten uzaklaşması başka bir şey, ana damarı temsil edenlerin uzaklaşması, muhalefet tarafına itilmesi başka bir şey. Biri bu büyük yapıda tuğlayı, diğeri taşıyıcı kolonları, tutucu kirişleri temsil ediyor. Temel sağlam olsa da, kirişler ve kolonlar kesilirse, bina çöker.