|
‘İran ‘riski’nden ‘kirli kur savaşı’na
ABD'nin, bulunduğumuz coğrafyadaki en kritik önemdeki iki stratejik ortağı İsrail ve Suudi Arabistan'ı resmen çiğneyerek, İran'la 'nükleer' konusunda anlaşmaya varıp, Avrupa Birliği ile birlikte, İran üzerindeki ambargoları kaldırması, uluslararası diplomasinin halen gerekçelerini anlamaya çalıştığı bir gelişme
. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, Dünya Ekonomik Forumu'nun Davos'ta devam eden yıllık zirvesinin ilk gününde 'Daeş'i İran'a tercih ederiz' açıklaması, Suudi Arabistan'ın bir ay öncesinden başlayarak attığı adımlar, ambargoların kalkması ile, bölgede çok daha ciddi ölçülerde siyasi inisiyatif alması beklenen İran'a yönelik her türlü tedbirin alınacağına işaret ediyor ki, İran açısından, yapabileceği en kritik hata, Türkiye'ye yönelik terörü desteklemek dahil, şımararak, Türkiye'ye karşı hasmane tutum sergilemek olacaktır.
Suudi Arabistan'ın göstereceği yakınlığın yanı sıra, İsrail ve Mısır'ın uzatacağı zeytin dalı ile, bölgedeki diplomatik gerginlik başlıklarının bir kısmını geride bırakan
Türkiye'yi rencide etmek, İran için yeni riskleri de beraberinde getirebilir.


Türk iş dünyasına da bir uyarım olacak. İran üzerindeki ambargoların kalkması, ekonomi medyasında sıklıkla 'fırsat' başlığı altında değerlendirilmekte. Ancak, konunun 'risk' kısmı daha ağır basıyor. Çünkü, İran, son 40 yıldır var olan ambargolara rağmen, imalat sanayiinde var olma çabasını sürdürdü. Bu nedenle, uzun zamandır bakir kalan pazar olma özelliği ve nüfus gücü ile, başta Avrupa Birliği olmak üzere, batılı ülkelerin yeni yatırım alanı olma yolunda hızla ilerleyebilir. Bilhassa, Türkiye'nin, dünyanın önemli otomotiv üretim merkezlerinden birisi olmuş iken, dünya şirketlerinin yeni yatırım arayışlarını İran'a kaptırması şansızlık olacaktır.

Bu nedenle, Türk şirketlerinin, müteahhitlik projeleri, yazılım, perakende derken, İran'ın yeniden dünya ekonomisine açılımı esnasında ortaya çıkan fırsatları değerlendirmek adına, atacakları adımlar, bir 10 yıl sonra Türkiye açısından hayli 'zorlayıcı' bir rakibin doğmasına da yol açabilir.

Bu nedenle, Fars bürokrasisinin, zorlu dönemlerinde Türkiye'nin gösterdiği onca yakınlığı görmemezlikten gelen tutumları dahil, İran'ın Türkiye'yi bir hasım gibi görmek yerine, ilişkileri geliştirecek bir tutum içinde olması, bizden önce İran'ın lehine olacaktır.



'Kirli kur savaşı' aynen devam


Yaklaşık 2 yıldır euro-dolar paritesinin 1,36 dolar düzeyinden, 1,05 dolar düzeyinin de altını test edebileceği bir sürece yönelik olarak, Türk iş dünyası için euro cinsinden borçlanmanın taktiksel olarak doğru olduğu yönündeki görüş ve önerilerimi paylaşmaktayız.

Bununla birlikte, yıl başından bu yana yaşanan hızlı gelişmeler ve küresel ticaretteki tıkanmaya bağlı olarak, önde gelen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında 'kirli kur savaşı'nın yeniden hız kazanması, ABD ekonomi yönetimi ve FED açısından önemli değerlendirmeleri de beraberinde getirmiş gözüküyor.


Bu nedenle, euro-dolar paritesini 1,12-1,08 dolar bandında tutacak bir süreçten, ABD taktiksel olarak, euro-dolar paritesi 1,12-1,16 dolar bir üst bandına taşıyacak bir süreci değerlendiriyor olabilir.

Uzmanlar, euro-dolar paritesinin 1,15 dolar düzeyine yükselmesi riskine karşılık olarak, euronun değer kazanmasını engellemek adına, Avrupa Merkez Bankası'nın keseceğini iddia ettiği parasal genişlemeye olanca coşkuyla devam etmeyi göze alabileceğinden de bahsetmekteler.


Kimi FED yetkililerinin '3, 4 hatta 5 kez faiz artırabiliriz' gibi kışkırtıcı ifadelerine rağmen, ilk sinyal, 13 Ocak Çarşamba ABD eski Hazine Bakanı Larry Summers'dan geldi ve

Summers, küresel ekonominin 2016 yılında 4 kez FED faiz artışına dayanamayacağını ifade etti.

Summers, Çin ekonomik modelinde dönüşümünü başarsa bile, risklerin devam edeceği yönünde görüş bildirdi.



19 Ocak Salı,

eski FED Başkanı Bernanke

, Hong Kong'daki Asya Finansal Forumu'nda gerçekleştirdiği konuşmasında, dolardaki potansiyel değer kazanımının çoğunun gerçekleşmiş olabileceğini ve

küresel piyasaların ABD Doları'nda daha fazla değer artışı göremeyebileceğini vurguladı.

Keza, geçtiğimiz hafta, New York FED Başkanı Dudley'in, FED'in vadesi gelen ABD tahvillerinin tümü kadar yeni tahvil alacağını belirtmesi ve FED'in bilanço büyüklüğünü koruyacakları anlamına gelen sözleri de not alındı. Bu durumda,

euro-dolar paritesinde, 'kirli kur savaşı'na bağlı olarak, 2016 için ortalama 1,12 dolar seviyesinde bir parite değerini dikkate almamız gerekebilir.

26-27 Ocak ilk FED toplantısına aman dikkat edelim.



Draghi'den karşı atak


FED'in para politikasını sıkılaştırma sürecini geciktirmesi veya ertelemesi eğer euroya değer kazandıracak ise, Avrupa cephesinin de buna izin vermemesi gerekiyor. Nitekim, geçtiğimiz perşembe günkü Avrupa Merkez Bankası toplantısından sonra,

ECB Başkanı Draghi,

mart ayında para politikası duruşunu gözden geçirmelerinin mümkün olduğuna, küresel belirsizlik ve jeopolitik gerilimlerin gittikçe büyüyen riskler arasında olduğuna ve

ellerindeki birçok para politikası aracını uygulamak konusunda sınırlarını olmadığını vurguladı.

Draghi, hükümetlerin daha büyüme yanlısı politikalara ihtiyacı olduğunu da dile getirdi. Draghi, gerekirse parasal genişlemeyi uzatabileceklerini ve Avrupa'nın büyümesine yönelik politikaları desteklemenin daha anlamlı olduğunu savunuyor.

Bu nedenle de, 'euroya değer kazandırmayız' diyor. 'Kur Savaşı' kızışabilir.



#Dünya Ekonomik Forumu
#küresel ekonomi
#fed
#ABD Doları
#faiz artışı
8 yıl önce
‘İran ‘riski’nden ‘kirli kur savaşı’na
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...