|
28 Şubat’ı yaşamamış gençlerimize ithafen

Resmi kurumlarda, üniversitelerde ve imamhatip liseleri dahil tüm liselerde;

Namaz kılmak suçtu.

Başörtüsü ile sadece üniversitelere, kamu kurum ve kuruluşlarına girmek değil, devletin hastenesine girmek, tedavi olmak, bazı semtlerde oturuyorsanız (Ankara’da Çankaya gibi) evinize bile gitmek;

Hakarete uğramanız için yeterli sebepti.

Çocuklara Kur’an-ı Kerim öğretmek yasal düzenlemelerle engellenmişti. Kur’an kursları kapatılmış, evlere bile baskınlar yapılarak Kur’an eğitimi verenler baskı altına alınmıştı.

Arap alfabesinden herhangi bir şekilde bahsetmek dahi yasaktı. Bütün diller serbest, Arapça öğrenmek ve öğretmek suçtu.

İmamhatip lisesini bitirmişseniz tıp, hukuk, siyasal, mimarlık, mühendislik gibi yüksek puanla öğrenci alan üniversitelerden herhangi birine girmek;

Üniversite imhanında bütün soruları doğru cevaplasanız bile mümkün değildi.

Eşi başörtülü olan ordu mensuplarının tamamı YAŞ kararları ile meslekten ihraç edilmişlerdi. Eşi başörtülü olmasa bile Allah lafzını bir askerin ağzına alması, namaz kılması, bir cemaate mensup olması ordudan atılmasını gerektirecek bir suçtu;

Askerin namaz kıldığı mekanlar komutanlar tarafından postallarla çiğnerek namazdan men ediliyorlardı.

Ailesi inançlı, annesi başörtülü çocuklar, bazı bölgelerde ilkokullarda bile psikolojik şiddete maruz kalıyor, veliler adam yerine konulmuyordu;

Başörtülü annelerin çocukları ilkokullarda ayrımcılığa uğruyorlardı.

PKK terörü bahanesiyle köyler basılıyor, sivil halka eziyet ediliyor, hatta tamamen boşaltılıyordu. Değil mülteci kampı standartları, soğuktan üşüyen sivillere battaniye göndermemiz bile asker tarafından engelleniyordu.

Sevgili gençler eğer içinizde bu yazıyı okuyanlarınız varsa, bilmenizi isterim, sizler için yazıyorum. Yazdıklarımın hepsini yaşadım veya yakından şahit oldum. Sizlerin anne-babalarınız gibi. Gözlerinizi 28 Şubat ortamında dünyaya açmış olsanız bile o günlerde daha çocuktunuz. Gençlik döneminiz AK Parti iktidarı altında geçti.

20 li yaşlarda bulunan sevgili gençler;

Sizlerin bugün tartıştığınız mevzuları, 17 yıl evvel, bir gün yüksek sesle konuşacağımızı bir ütopya olarak düşünürdük. Yaşadığımız bu günler bizim kızıl elmamızdı. Hele öyle Filistin’den Gazze’den, Mısır’dan, Müslüman Kardeşlerden, Arap dünyasındaki mazlum halklardan bahsetmek, devletin Başbakanının, Cumhurbaşkanının aleni desteklemesi, ziyaret etmesi yardım etmesi, hayal dahi edilemezdi. 28 Şubat’ta Ankara Sincan bölgesinde, askerin tanklarla sokaklardan geçerek başlattığı ‘’irtica ile mücadele süreci’’ Kudüs gecesi düzenlendiği gerekçesiyle yapılmıştı.

Hanginiz bugün Kudüs’ten bahsederken korku duyuyorsunuz.

Sivil yönetimlerin yönetme erki üzerindeki insiyatifi askerin çizdiği sınırlar içindeydi. Bunlar da bir hayli dardı. Biraz genişletilecek olsa askeri darbelerle süreç sonlanıp anayasayı değiştirmek dahil, kendi deyimleri ile demokrasiye ayar çekilirdi;

Siyasetle uğraşanların akıbeti daraağaçları ve hapishanelerdi. Anne-babalarımız bizleri büyütürken en çok da siyasete karışacağımızdan korkarlardı.

Kürtçe konuşmak değil, şarkı dinlemek, müzik kaseti satmak suçtu. Kürt anneler askerdeki, hapishanedeki evlatlarını ziyaret ettiklerinde, Türkçe bilmedikleri için Kürtçe konuşmaya kalktıklarında, asker dipçiği ile tartaklanarak susuturuluyordu. Evlatları ile sadece bakışabiliyorlardı. Bir de gözyaşı serbestti.

Sevgili gençler;

Bahsettiğim coğrafya Rusya değil, Çin değil, Patani değil ... Türkiye. Sadece 17 yıl öncesinin, sizin çocukluğunuzun Türkiyesi. Büyükleriniz ve sizler bugün dünyada Müslümanlara yapılan zulümlerden bahsediyorsunuz. Dün memleketimiz o haldeydi. Namaz kılan insanların can güvenliği yoktu. İnsan aklının alamayacağı binbir türlü oyun oynanıyordu. Devletin içinde oluşturulan yapılar toplumda hizip tohumları ekip halkı birbirine düşman etmekle uğraşıyorlardı. İyi niyetli insanların hangi inançtan olursa olsun, nefes alacak oksijenleri kalmamıştı.

Unutmayın. Bugünlerin kıymetini bilin. Kendinizi ifade edebilmenin, korkmadan konuşmanın başlı başına bir nimet olduğunun farkında olun. Önünüzde engel yok. Biz büyük dağlar aşamadık. Dağlara giden yolları açtık. Dünyadaki bütün zulümlere dur diyebilecek bir ortam hazırladık. Sizin için. Gençliğimizden, mesleğimizden hatta vatandan ayrı kalmak pahasına sağladık bunu. Her sabaha bugün darbe olacak mı diye uyanarak. Sizler bunu yaşamadınız. Hatıralarınıza korku karıştırmadık. Endişelerden azade büyüttük sizi. Şimdi sıra sizde. Nargile kafelerden, internet kafelerden, AVM’lerden çıkın. İslam ümmetinin sizlere dair umutları var. Bizim sizlere dair hayallerimiz var. Uyuşturucu tacirlerinin, alkolün her türlü dumanın uzağında durun. Zihinleriniz çelik gibi olsun. Enerjinize insanlık muhtaç. Siyahı, beyazı, sarısı. Müslümanı, Yahudisi, Hrıstiyanı, dinsizi. Adalete susamış dünyaya su olun. Adlarınıza bakın. Sizler için hayallerimizi göreceksiniz. Muhammed olun, Ömer olun, Hamza olun, Ebubekir olun, Ali olun, Yasir olun, Ammar olun, Yunus olun, Yusuf olun, Abdullah olun, Ayşe olun, Fatıma olun, Zeynep olun, Hatice olun, Rabia olun.

Bu topraklarda sizler için yeşerttiğimiz ümidimizi büyütüp dünyaya, insanlığa sunulan buyük bir ormanın fidanları olun. Nesillerinizden yeni daha gür fidanlar yetiştirin.

Allah bu millete başka 28 Şubat yaşatmasın.

#kevser topkar
#kevser topkar yazı
#yeni şafak yazar
#28 Şubat
9 yıl önce
28 Şubat’ı yaşamamış gençlerimize ithafen
Enflasyonu neler tetikliyor?
Antrenör ekibi yetersiz
Kalbin bilgisi
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema