|
Aydınlatıcı bir söyleşi

Radikal''den Ezgi Başaran''ın California Üniversitesi Tarih Bölümü''nden Marc David Bair ile yaptığı söyleşiden söz ediyorum. Siz ne düşündünüz -ya da düşüneceksiniz- bilemem ama doğrusu ben bu aydınlatıcı söyleşiyi ilgiyle okudum.

Söyleşi kadim tartışma konularımızdan olan "Selanikli Dönmeler" hakkında. Amerikalı öğretim üyesinin bu adı taşıyan kitabının Türkçe çevirisi yakınlarda (maalesef yayınevinin ve çevirmenin adına ilişkin bilgi yok) yayımlanmış.

Bana göre söyleşinin en "can alıcı" bölümü son satırlara saklanmış. M.D.B, bu satırlarda Ezgi Başaran''ın "Selanikli dönmelerin en büyük düşmanı kim, daha doğrusu en çok kim onları düşman olarak görüyor" şeklindeki sorusuna cevaben gerçekten meselenin "püf noktası"na işaret ediyor. Yazar önce "Selanikli Dönmeler"in dini kimliklerinin ortaya çıktıkları 1666 yılından 1923''e kadar Osmanlı idarecileri tarafından bir kere bile sorgulanmadığını belirttikten sonra "Dönmeler" için felaketin 1942-44 yıllarında uygulanan Varlık Vergisi ile başladığını söylüyor. Bu arada "İslamcılar"ın yaklaşık bir yüzyıldır "dönmelerle ilgili antisemitik komplo teorileri ürettiğini" de hatırlatıyor tabii ki. Hem de Ahmet Emin Yalman''ın 1952''de karşılaştığı öldürülme teşebbüsünden söz ederek. Yazarın bu çerçevede genel tespiti, "İslamcılar"ın "dönme karşıtı saldırıları"nın 1950''lerden sonra arttığı yönünde. Buraya kadarki bilgiler çoğumuzun yabancısı değil. "İslamcı" (terim ne kadar doğru?) birtakım yazar-çizerin "dönmeler" konusuna nasıl özel bir ilgili beslediğini biz de biliyoruz. (İtirazı olanlar, Necip Fazıl''ın Büyük Doğu''nun değişik versiyonlarını önlerine açarak durumu bizzat değerlendirebilirler. Ama söylediğim gibi: "Ezbere" değil, külliyatı önlerine açarak!)

Söyleyişinin tam bu noktasında M.D.B, şu önemli açıklamayı yapıyor:

"Ancak İslamcıların öne sürdüğü bu görüşler uzun süre marjinal bir perspektif olarak kalmıştır. Fakat 10 yılda laik neo-ulusalcılar dönmelerle ilgili pekçok benzer antisemitist komplo teorileri yayımladılar ve bu kitaplar yüzbinlerce sattı. Bu tür anti-dönme komplo teorilerini genel geçer hale getiren ulusalcılardır. Yani aslında, dönmelerin en büyük düşmanı onların dinlerini geride bırakmalarını isteyen cumhuriyetçi laik Türklerdi."

Çok güzel değil mi? Yıllarınızı verdiğiniz "dönmelerle mücadele" çabanız -bir de bakıyorsunuz ki- meğerse hiç haz etmediğiniz bir kesimin (yazara göre"cumhuriyetçi laik Türkler") öznitelikleri arasında yer alıyormuş! Kötü, içinden çıkılması çok zor bir durum tabii ki; "Allah düşmanımın başına vermesin" denilen türden zor bir durum...

(Yazının buraya kadarki bölümünün ana fikri: İnsan "Ben yaptım oldu!" dememeli; şöyle bir etrafına bakıp aynı işle başka kimlerin iştigal ettiğini de gözlemlemeli.)

Hakkında konuştuğumuz söyleşide altının çizilmesini isteyen daha birçok önemli analiz var. İsterseniz bunlardan bir ikisine daha kısaca göz atalım:

Başaran: "Selanikli dönmelerin içinde bulundukları toplumla ilgili gizli bir ajandası olması fikrinin kökünde ne yatıyor?"

M.D.B: "Osmanlı döneminde Yahudiler, dönmeleri Yahudi olarak kabul etmediler. Dönmeler de kendilerini Yahudi olarak görmediler. Osmanlı''daki şeriat ve kanunlara göre dönmeler Yahudi olarak kabul edilmediler çünkü İslam''a geçmişlerdi. Eğer Yahudiler ve Osmanlı devlet idaresi dönmeleri Yahudi olarak kabul etmediyse neden biz bugün onları Yahudi olarak kabul edelim ya da edebiliriz?" (Gerçekten de, nasıl kabul edebiliriz? Akıl yürütmemiz "daldan dala" sıçramıyor ise, değerlendirdiğimiz olgular-olaylara ilişkin nedensellik ilişkisini kaybetmiyorsak bunu nasıl düşünebiliriz?)

Yazarın şu değerlendirmesini de aktarayım: "Dönmeler Türkiye''ye geldikten sonra laik Türk milliyetçileri olmak zorunda kaldılar. Okullarında çocuklarına öğrettikleri derslerin üzerindeki kontrollerini kaybettiler. Avrupa''nın kalanıyla bağlarını yitirdiler. Türkiye Cumhuriyeti''nin kapalı ekonomik politikaları sonucu ekonomik güçlerini de... Osmanlı döneminde güç kazanan iki dönme, Mehmet Cavit ve doktor Nazım, 1926 sınasında Mustafa Kemal tarafından öldürüldü. (...) Onların daha çok zarar gördüğü laikleştirme politikalarıydı. Dönmeler kendi dini âdetlerini ve hatta dinlerini tümüyle bırakmak zorunda kaldılar..."

Katılır mısınız bilmem: Ülkedeki hakim sistem büyük bir maharetle sonuçta aralarında benzerlik olan mağduriyetlere uğrayanları birbirine düşman etmeyi de başarmamış mı? Bu işlerde çok mahir çooook!...

13 yıl önce
Aydınlatıcı bir söyleşi
Elma kokulu ölümler: Bir Halepçe hikâyesi
Hevâ ve hevesin sanatla ilişkisi üzerine
Nasıl olacak bu sokak hayvanları işi?
Mourinho’dan iyisi Şam’da kayısı, ama…
Katılım finansın fenomenolojik ontolojisi üzerine; Dünya için bir çıkış