|
En iyisi yine "Ergenekon" yazmak

Önce yukarıdaki başlığı açıklamam gerekiyor. Bunun için de, dün öğle saatlerinde okumakta olduğunuz yazı için masaya geçtiğim sırada nasıl bir ruh hali içinde olduğumdan söz etmeliyim.

Klavyenin başına oturduğumda kendilerinden hareketle bir yazı oluşturmayı amaçladığım birkaç konu vardı önümde.

Bu konulardan hangisini seçmeliydim acaba?

Elektrik üretiminde "rüzgâr santralleri"nin giderek büyüyen öneminden söz ettiğim dünkü yazımın makul sayıda okur bulmadığını tahmin ettiğimden, konu seçimi ayrıca önemliydi. Tamam, şu sıralar okuru en çok konunun "Ergenekon" olduğu muhakkaktı. Ama okurlara haftanın her günü aynı yemeği servis etmek de uygun kaçmazdı herhalde.

Önümdeki kağıtta –önceden- alt alta sıralanmış konulara tekrar göz attım. Bugün için seçilmeyi bekleyen konular şunlardı:

- Darwin''in 200. doğum yıldönümü. Dünya medyasının yakından ilgilendiği Darwin ve dolayısıyla "evrim kuramı" etrafındaki tartışmaları seçsem nasıl olurdu acaba? Konu Türkiye''de de sıkça gündeme geldiğine göre, fena bir seçim sayılmazdı. Ayrıca, "Darwin = Marx= PKK" eşitliğini pek seven bir derneğin gazetemizin bir tam sayfasını "tüm zamanlar için"(?) kapattığı hatırlandığında, bu bayağı isabetli bir seçim olacaktı. Konuyu gözden geçirmek için bir kenara koyduğum yazılar içinde Hayrettin Karaman''ın "İslam Düşüncesinde Evrim Teorisi" başlıklı yazısı da bulunuyordu.

- Önümde seçilmeyi bekleyen ikinci sıradaki konu (konuların sıra düzeni tamamen tesadüf eseriydi) Fransa''nın eski kültür bakanlarından Jack Lang''ın bir zamanlar (2001) çok heveslisi olduğu kanun (Ermeni soykırımını tanıyan kanun) hakkındaki yeni fikirleriydi. Lang, Ermeni soykırımı ifadesini "tırnak içine" alıyor ve bu konunun " tarihçilere bırakılması"nı öneriyordu sanki.

Açıkçası bu da fena bir konu değildi. Gazeteci Ursula Gauthier''nin Lang''ın açıklamalarını eleştiren yazısı ve Lang''ın bu yazıya cevaben postaladığı mektubu gözden geçirmek Nisan ayının çok yaklaştığı şu günlerde fena bir seçim olmazdı sanki.

- Yoksa bu ikisini atlayıp Türkiye''nin (nihayet) Kyoto Protokolü''nü imzalamasını mı konu edinmeliydim.

"Ergenekon" ile kıyaslanamaz tabii ki ama doğrusu bu da önemli bir gelişmeydi. Türkiye, hakkında çok yakın zamana kadar atıp tuttuğu bu protokolü –çark edip- niçin imzalamıştı? Daha çok yakınlarda (bir yıl bile değil) DTP''nin konuya ilişkin çalışmasında protokolün imzalanması halinde milli gelirde "yüzde 10 ile yüzde 37 arasında azalma olacağı" belirtilmiyor muydu? Çok yakınlarda (iki yıl kadar önce) Enerji Bakanı Güler, "Dünyanın kirlenmesini biz de istemiyoruz. Ancak, protokolde barajların dahi yapılmasına karşı görüş var. Milli menfaatlerimiz açısından böyle bir durum var" demiyor muydu? Eğer durum böyle ise, 1-2 yılda ne değilmişti.

- Bir sonraki konu Fransa''nın NATO''nun askeri kanadına dönmek için sergilediği ısrarlı-kararlı tutumdu.

Konu hakkında değerlendirmelere bizim medya da yer verdi şüphesiz. Ama Sarkozy''nin "Bir Alman askeri birliğini Fransa''da ağırlamaktan memnuniyet duyacağım" (tabii ki 1945''ten sonra ilk kez) şeklinde açıklamalarıyla çok asıldığı bu konu -"Türkiye''nin vetosu" gibi tam anlaşılamayan bir bahsi de içerdiğinden- pekâla tekrar ele alınabilirdi.

- Peki ya şu "Kart aidatları yasal hale geliyor" haberi? Yani bazı gazetelerde "Kart aidatında tüketiciye iyi haber" başlığıyla verilen müjde? Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan''ın konuya ilişkin açıklaması gerçekten bir "müjde" mi, yoksa Tüketiciler Birliği Genel Başkanı''nın açıkladığı gibi hayal kırıklığı niteliğinde miydi?

Görüyorsunuz, önümde kafi miktarda konu mevcuttu, hem de fazlasıyla.

O halde hangisini seçmeli de, dolaylı-dolaysız biçimde "Ergenekon"u işlemekten vazgeçmeliydim?

Hatta bırakın yukarıda sıraladığım konuları, masanın bir köşesinde duran bir gazete kupüründeki şu haber bile tek başına iyi bir yazı konusuydu: "YÖK''ten Ermeni Dili ve Edebiyatı Bölümü açılması için gerekli onayı alan Nevşehir Üniversitesi Rektörlüğü, Ermenice bilen öğretim görevlisi bulamayınca bölümü faaliyete geçiremedi." Rektörlük, ihtiyacın karşılanması için Azerbaycan''da araştırma yapıyormuş.

Nasıl ama? İşte, resimde görüldüğü gibi, akılsız başın cezasını sonunda "rektörlükler" (de) çeker. Yakın geçmişte 1.5 milyon Ermeninin vatan bildiği bir ülkede Ermenice bilen öğretim görevlisi bulamaz hale gelirsiniz sonunda.

Yazının başında söylediğim gibi, elinizdeki yazı için masaya oturduğumdaki ruh halim böyle idi. Bir gün önceki "Rüzgâr"lı yazım canımın çektiği ölçüde okur bulamamış olduğundan ve de canım bir kere daha "Ergenekon" yazmak istemediğinden kendime bir konu arıyordum...

Sonunda, seçime giren konuların de "Rüzgâr"ın kaderini paylaşacağını düşündüğümden oturup "Ergenekon" yazmaya karar verdim.

Karar verdim vermesine ama şimdi de -gördüğünüz gibi- yerim kalmadığı için iş kaldı yarına...

İyi oldu, yarın ne yazayım diye düşünmeyeceğim; konu bugünden belli, "Ergenekon"u yazacağım.

15 yıl önce
En iyisi yine "Ergenekon" yazmak
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli