|
Ertekin uyarıyor: Yargı "ordu"laşıyor

Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin''in Radikal İki''nin bir önceki sayısında yar alan önemli analizinden dünkü yazıda kısaca söz etmiştim.

Ertekin, benim gözümde (de) değerli bir yargıç. Mesleğini ve mesleğinin varlık nedeni olan hukuku ciddiye alan, bu alanla (kaçınılmaz olarak) politikanın ilişkisi üzerine düşünen ve yazan bir yargıç. Dileğimiz tabii ki “Türk Yargısı”nda benzer niteliklerle donanmış yargıç ve savcıların sayılarının hızla artmasıdır.

Yeni gelmişken, Bu değerli yargıcın 1.sınıf yargıçlığa terfi edilmediğini de hatırlatalım. Bu terfi işleminin önlenmesinin dikkat çekici tarafı ise şüphesiz Ertekin''in komposizyonunun değişmesi için referandum öncesi çok çaba sarf ettiği HSYK''nın “yenisi” tarafından yerine getirilmiş olması. Bu konuya ilişkin bir anekdot da mevcut: Adalet Bakanı Sadullah Ergin''in referandum öncesi, eski HSYK''ya muhalefeti yüzünden terfisi yapılmayan Ertekin''e yapılan haksızlığı “7 ortası olanı birinci sınıf yaptılar, 1 tane ortası olanı sırf muhalif gördükleri bir derneğin başkanı olduğu için 1. sınıf yapmadılar. Böyle olur mu? Bu HSYK Ertekin''e haksızlık yapıyor. Bu HSYK hukuksuzdur, adaletsizdir” şeklinde değerlendirdiği anlatılıyor. Şaşırtıcı bir durum tabii ki; yargıç aynı yargıç, bakan aynı bakan ama devran değişip HSKY''nın “yenisi” işbaşı yapınca terfiye yine onay yok...

Neyse işin bu tarafını kısa kesip biz dönelim Ertekin''in Radikal İki''de yayımlanan son yazısını gözden geçirmeye.

Ertekin''den dünkü yazıda alıntıladığım analiz son derece önemli. Yargıç yazar modern ceza hukukunun “olmak”la değil, “yapıp etmekle”, yani “fiillerle” ilgilendiği söylüyordu. Yani, birilerini suçlarken (ve tutuklarken) o kişilerin “ne olduğu”, ne düşündüğü, ne hayal ettiği sizi ilgilendirmeyecek. Dikkatinizi vereceğiniz husus, bu kişilerin hayal ve düşüncelerini gerçekleştirmeye çalışırken hangi “araçları” kullandığı olacak. Bu “araçlar”, bu “fiiller” ilgili yasalarca suç teşkil ediyor ise soruşturmaya ve kovuşturmaya başlayabilirsiniz.

Yoksa birileri (çokça da olsalar) KCK sürecinde olduğu gibi “devlet içinde yeni bir devlet kurmak”, “komün hayatı”na geçmek, temsili demokrasiden çark ederek “emredici vekâlet”i esas almayı düşünüyor-hayal ediyor ve hatta bunu “sözleşme” adı altında yazıya döküyorlar diye ortalığı “cadı kazanı”na çevirmenin modern ceza hukukunda yeri olabilir mi? Bu tür bir müdahale tabii ki “düşünce ve ifade özgürlüğü”nün ihlali anlamına gelmez mi? Bir belediye başkanını yanında iki kişiyle görüntüleyip altına “Bakın başkanı nasıl hizaya getiriyorlar” altyazısını döşenmek bugüne kadar çok eleştirdiğimiz “niyet okumak”tan hareketle mahkemeyi kurmak anlamına gelmez mi? Son günlerde bu yanlış akıl yürütme bu altyazıların editörleri tarafından da fark edilmiş olmalı ki, şimdi de sıra geldi KCK imzalı haraç isteme notlarının yayımlanmasına.

İsterseniz önce ortalığı temizleyelim: Bireyler tabii ki teker teker ya da toplu halde canlarının çektiği bir seküler düzeni düşünebilir, hayal edibilir, konuşabilir. Suç teşkil eden “araçlar” devreye girmedikten sonra ortada suçlanacak bir durum yoktur. Güvenlik güçleri ve yargının müdahalesi ancak bu düşünce-hayallerin suç teşkil eden “hareketlere” geçmesi sonrasında ortaya çıkmalıdır. Dediğim gibi bireyler tek başlarına ve bir araya gelerek canının istediği bir düzeni düşünebilir-hayal edebilir. Hatırlayın; yakın zamana kadar Avrupa''daki komünist partiler (sonradan sırasıyla vazgeçmiş olsalar da) açıkça “proletarya diktatörlüğü”nü amaç edinmişlerdi. Yani bizim eski 141-142''ye göre açıkça suç işlemekteydiler! Daha da ileriye gidip Avrupa''nın bir zamanlar daha çok sevdiği “anarşizm”den de (“öğreti” olanından söz ettiğimi hatırlatmama gerek var mı?) söz edebiliriz. Beraberinde büyük politik, felsefi ve sanatsal birikimi taşıyan bu öğreti “proletarya diktatörlüğü” gibi bize yine bir “devlet”i öneren bir siyasetin de dışına çıkarak hepten “devletsiz” bir düzeni vaadetmiyor muydu?

Demek ki, bu dünyada insanoğlu-insanoğulları canının istediği herşeyi “araçlar” problemi ortaya çıkmadan düşünübilir-hayal edebilir.

KCK bağlamında son günlerde (hem de “akil yazarlar”ın kaleminden) bu örgütlenmenin “Stalinist” bir yapılanma önerdiğini okuyoruz. Yalan değil doğrusu; ben de kendi payıma –hem de çok önceden başlayarak- KCK''nın arkasında olduğu söylenen PKK''nın politik tahayyülüne ilişkin bu nitelemeyi dile getirmiştim. Ama Stalinizmi (Leninizm ile birlikte) epeyce önceden başlayarak eleştirmiş birisi olarak bugün bu anlayışın da pekala düşünce-hayal planında savunulabileceğini söylemek durumundayım. Olabilir, belki birileri de hâlâ yeni “Goulag”lar yaratma peşindedirler... Ama biz bu durumda da yine “fiillere”, “yapıp etmelere” bakacağız. Ülkede sol düşüncenin bu “karanlık çağı”nı diriltmek isteyenlerin bu amaçlarına erişebilmek için “yapıp ettikleri” demokrasinin tahammül edebileceği bir çizgiyi aşmakta mıdır?

Görüyorsunuz; Orhan Gazi Ertekin''in özellikle -yazının başlığına taşıdığım- “Yargı ''ordu''laşıyor” şeklindeki tespitini gözden geçirmeye niyetlenmişken, söz sözü açtığı için kendisine bir türlü fırsat gelmedi. Önümüzdeki yazının konusu da bu olsun.

12 yıl önce
Ertekin uyarıyor: Yargı "ordu"laşıyor
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî