|
Kur’an nasıl bir kalp ile okunmalı? -2

İmam Gazzâlî’nin (ö. 505/1111), muhalled eseri İhyâ’nın birinci cildinde yer alan “Tilâvetin Bâtınî Amelleri Üzerine” isimli bölümdeki madde başlıklarından esinlenerek yazmaya çalıştığımız yazı serimize devam ediyoruz. İkinci madde şu şekilde çevrilebilir:

2. Sözün Sahibinin Allah Teâlâ Olduğunun Farkında Olmak (et-Ta’zîm li’l-Mütekellim)
:

Kur’an’ı okumaya başlamadan evvel, kişi kalbinde şunu hissetmelidir: “Bu okuyacağım kelâm, Allah’ın kelâmıdır. Herhangi bir yazarın, akademisyenin, filozofun ya da şairin kelâmı değil.” Sözün değeri, o sözü söyleyenle doğru orantılıdır. Bize söylenen sevgi ya da nefret dolu herhangi bir ifadeye verdiğimiz değer ya da ondan etkilenmemiz, o sözü söyleyene verdiğimiz değer kadardır. Bizim için önemli olan bir konuda herhangi bir bilgi ile karşılaştığımızda, o bilgiyi veren kişinin bilgisine olan güvenimiz kadardır o bilgiye atfettiğimiz değer. Bir müminin nazarında Allah; mutlak kudret sahibi, ezelî, ebedî, her şeyi bilen, gören ve işiten, her türlü eksiklikten münezzeh ve en derin muhabbete lâyık olan Yüce Sevgili’dir. Dolayısıyla böyle bir Zât-ı Mukaddes’in sözü, sözlerin en değerlisi, en faydalısı ve en tatlısıdır bir mümin için.

Hâris el-Muhâsibî’nin de (ö. 243/857) ifade ettiği gibi “Kur’an’ı Yüce Allah vahyettiği ve söze olan sevgi, söyleyene olan sevgi gereği olduğu için; Kur’an’ı vahyeden Allah’ı yüceltme duygusu göğsünü kapladığı zaman, Allah’a saygının bir gereği olarak senin nazarında artık O’nun kelâmı ve bu kelâmı anlamaktan daha yüce, asil, yararlı, tatlı ve daha leziz bir şey bulunmamalıdır.” (Muhâsibî, el-Akl ve Fehmu’l-Kur’ân, çev. Veysel Akdoğan, s. 285).

Kur’an’a muhabbet, onu gönderen Cenâb-ı Hakk’a muhabbetin bir tezahürüdür. Kur’an sevgisi, Allah sevgisindendir. Nitekim bu manada Abdullah b. Mesud (ö. 32/652-53) şöyle demiştir: “Birinin Allah’ı sevip sevmediğini öğrenmek istiyorsan, Kur’an’ı sevip sevmediğine bak!” (Muhâsibî, age., s. 286).

Kur’an’ın Hak Teâlâ’nın sözü olduğuna inanan bir mümin, o sözle muhatap olduğunda adeta Hak Teâlâ’nın kendisiyle doğrudan iletişim kurduğunu hissedip şöyle düşünür/düşünmelidir: “Kâinâtın yegâne Hükümranı, ben dahil bütün mahlûkatın yaratıcısı olan Yüce Allah’ın, insanoğlunun anlayabileceği bir seviyede göndermiş olduğu bir ulu sözdür bu. Adeta bu sözde konuşan Allah’tır ve sanki ben, O’nun sözünü doğrudan işitiyor gibiyim.”

Ârifler, Kur’an okurken, kelâma değil Mütekellim’e; söze değil Söyleyen’e odaklanmayı tavsiye ederler. Onlara göre Kur’an, Yüce Sevgili’nin söz ile tecellisidir. Asıl mesele, o tecelliyi müşahede edebilmektir. (Bk. Mahmut Ay, Kur’an’ın Tasavvufî Yorumu, s. 180-187). Nitekim Cafer es-Sâdık’tan (ö. 148/765) şu söz nakledilir: “Hak Teâlâ kelâmında tecelli eylemiştir. Lâkin siz bunu hissedemiyorsunuz.” (İbn Acîbe, el-Bahru’l-Medîd, IV/474). Böyle heyecan dolu bir şevkle, coşku dolu bir zevkle okunan Kur’an’ın kişiyi cezbe haline sokacağı muhakkaktır. Nitekim Gazzalî, İkrime b. Ebî Cehl’in (ö. 13/634) okumak için Mushaf-ı Şerif’i açtığında “Bu, Rabbimin sözüdür! Bu, Rabbimin sözüdür!” diyerek kendinden geçip bayıldığını nakleder. (İhya, I/394). Muhasibî’ye göre şayet Allah; Kur’an’ı, insanların hiç bilmedikleri bir dilde indirmiş olsaydı ve insanlar hiç anlamadan onu okusalardı bile, sırf Allah’ın kelâmı olduğuna inanmaları sebebiyle onu okuduklarında cezbeye gelip baygın düşselerdi, buna şaşılmazdı. (Muhâsibî, age., s. 289).

Çocukluğumda, merhum Gönenli Mehmet Efendi’nin (1903-1991) riyasetinde, Fatih Camii’nde yapılan hafızlık icazet merasimlerindeki tilâvetler esnasında, cemaatten pek çok kişinin cezbeye gelip “Allaaah!” naraları attığını çok iyi hatırlıyorum. Onların bu cezbeleri, hele Gönenli Efendi’nin bağırmadan, ama içini yakan Allah ve Kur’an aşkından taştığı âşikâr olan sık sık titrek ve boğuk bir sesle “Allah Allah!” diye hafif nidalar etmesi, hafızamın en mutena köşelerinde saklıdır. Kur’an okunurken “Allaaah!” diye kendilerinden geçen o amcaların hiç biri -muhtemelen- ne Arapça biliyordu, ne de meal ya da tefsir okumuştu. Bildikleri bir şey vardı, o da şuydu: “Bu okunan, Allah kelâmıdır.” İşte bu iman, onları coşturmaya yetiyordu.

Bu gibi insanlar hakkında Muhâsibî şöyle der: “Biri Kur’an’ı Arapça okusa, biz sesini işitip içeriğine nüfuz edemediğimiz halde, sadece Yüce Rabbimizin kelâmı olduğunu bildiğimiz için ona olan saygımız gereği ve onu kutsamak amacıyla hepimiz toptan ölsek, bu şaşılacak bir durum değildir… sevip saydığımız insanların sözünü dinleriz, ne söylediğini anlamasak bile sesini duyduğumuz anda içimiz rahatlar, gönlümüz genişler ve kendimizden geçeriz. Allah’ın kelâmını işittiğimizde bu neden olmasın?” (Muhâsibî, age., s. 289).

İnsan; Kur’an’da mefhum itibariyle “Ben, sana senden daha yakınım.” (Vâkıa, 56/85), “Bana kavuşmak istersen, bil ki kavuşma vakti pek yakındır.” (Ankebut 29/5), “Sana, her arzuladığının olacağı bir cennet hazırladım.” (Fussilet 31/41), “Cennet nimetlerinin de ötesinde Benim rızama nâil olacaksın.” (Tevbe 9/72) diye konuşanın, Yüce Allah olduğunu bilir de nasıl heyecanlanıp kendinden geçmez! “Başına bir dert gelmişse, onu Ben’den başkası gideremez. (En’âm, 6/17)” diyenin Yüce Allah olduğunu bilir de nasıl O’na iltica etmez! “Her şey yok olacaktır. Zâtım hariç! (Kasas 28/88)” diyenin Yüce Allah olduğunu bilir de nasıl O’nun yüceliği karşısında erimez! “Mülk, Benim elimdedir.” (Mülk 67/1), “Mülkü veren de benim alan da. Yücelten de benim alçaltan da.” (Âl-i İmrân 3/26) diyenin Yüce Allah olduğunu bilir de elindeki mülk ile nasıl şımarır ya da mülkü elinden gidince nasıl sızlanır! Yahut elindeki mülkün kendisine ait olduğuna nasıl aldanır!

Hâsılı, bir sözün Allah’a olduğuna inanan insan için; o sözden daha etkili, kıymetli ve zevkli bir söz olamaz. Öyleyse, Kur’an okuduğumuz halde ondan etkilenemiyor, onun kıymetini bilemiyor ve zevkine varamıyorsak, kalbimizdeki Allah inancını ve sevgisini gözden geçirmemiz, O’na olan muhabbetimizi tazelememiz gerekiyor demektir.

Mevlâ, Kur’an ile O’na muhatap olmanın kıymetini bilip zevkine erenlerden eylesin!

#İslam
#İmam Gazzâlî
#İhya
#Kur'ân-ı Kerîm
1 ay önce
Kur’an nasıl bir kalp ile okunmalı? -2
Mozart ve bazı Türk büyükleri
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit