|
Gözlerinizden yaş gelene dek gülmek için....

Köşe yazarı olmak zor iş… Özellikle de benim gibi balık hafızasına sahip biriyseniz… Ne film adlarını doğru düzgün hatırlarım ne okuduğum kitaplardaki ayrıntıları… Hatta bırakın ayrıntıları, bazen hangi kitabı okuduğumu bile unuturum. Bir çırpıda çok sevdiğim sanatçıların albümlerini söyleyemem.. (Ne çırpısı, bir ay düşünsem bile hatırlamayabilirim) Çok acayip(!) bir kulağım da yoktur, klasik müzik bestelerinin hangisinin kime ait olduğunu söyleyebilmek için… Çok sevdiğim birkaç parça vardır hepsi o… Sevdiğim şiirleri bile ezbere bilmem mesela… Ezberleyemem. (Çok uğraştıklarım var hala çalışıyorum ama olmuyor işte… )

Tek şansım elimde kağıt kalemle gezmek bu durumda. Sinemada, kafede, sokakta, tatilde… Sürekli yazmak, bazen yaşadığını unutarak… Başkaları için yaşamak… Bir şeyi yaşarken nasıl anlatacağını hesaplamak… Bir nevi gösteriş meraklısı olmak değil mi sizce de bu şartlarda yazmak?

O nedenle çok takılmam notlara, şaşalı anlatımlara… Neyse o… Aklımda kalanlarla idare edeceksiniz yani… O da kalırsa… Bazen küçücük şeyleri bile hatırlamam. Uçup giderler zihnimdeki bütün klişeler, kalıplar ve kaygılar gibi, kelimeler de… Kuşlar kadar özgür hissederim kendimi o an… Kim takar kağıdı kalemi, hatta sizi… (Ne yapalım böyle işte, size yalan mı söyleyeyim)

Şimdi, normal şartlardaki, normal bir yazar daha dün akşam izlediği filmin şeceresini çıkarırdı.. Ama bende yok.. Üzgünüm… Filmden aklımda kalanlar şunlar… Sonra asıl meseleyi anlatırım…

Filmin adı The Bucket List … Türkçe''ye ''Şimdi ya da Asla'' diye çevrilmiş… Milyoner şirket sahibi Edward Cole (Jack Nicholson) ile işçi sınıfına mensup araba tamircisi Carter Chambers''ın (Morgan Freeman) yollarının bir hastane odasında kesişmesini anlatıyor. Hayatlarının son aylarını yaşadıklarını öğrenen, birbirine hiç benzemeyen iki adam, “Tahtalı köyü boylamadan önce” hayatlarının kalan kısmını hep yapmak istedikleri şeyleri yaparak geçirmeye karar verip hastaneden kaçıyorlar... Her macerayla, listelerine yeni bir madde daha ekleniyor. (Ve sonunda ikisi de ölüyorlar tabii…)

Listede, paraşütle atlamak ya da Everest''e tırmanmak gibi gösterişli şeyler de var, güzel bir kızı öpmek gibi masumane istekler de… Benim en çok dikkatimi çekense ''gözlerinden yaş gelene dek gülmek'' oldu… Sık sık gözlerimden yaş gelene dek gülebilen biri olarak bunu anlamakta zorlandım önce… Her gün karşılaştığım bazı insanların yüzlerini gözümün önüne getirmeye çalıştım anlayabilmek için…

Bizim mahallenin bakkalı mesela… Onu gülümserken gördüm… Hatta yüzünde acımtırak bir tebessümle dolaşır hep aslında…Ama hepsi o…

Kumbasar fırınındaki çalışanlar daha mesafeli bakkala göre… Bırakın gülmeyi ifadesizdir yüzleri… Saygıda kusur etmezler ama… Yüzleri değil sözleri sıcaktır onların da…

Köşe başındaki antikacı gülmeyi deneyenlerden… Onun gözlerinden değil yanağındaki çizgilerden anlarsınız güldüğünü… Daha doğrusu gülümsediğini…

Gülmek niye bu kadar zor ki… Hemen bir liste çıkarmaya başlamışsınızdır eminim kafanızda… O var, bu var, şu var… Mıy mıy da mıy mıy… Nasıl gülelim vs vs vs… Kusura bakmayın ama bunların hepsi bahane bence… Boş tarafına bakıyorsunuz bardağın… Bizim bakkal mesela… İşlerimiz öldü bitti diye ağlardı hep, meğer adamın Cihangir''de üç tane dairesi varmış… Sonra antikacı… Aylarca ağladı, ne gelen var ne giden şarkısını yazdı kendince… Bir binası varmış Çukurcuma''da… Hakikaten acıklı değil mi! Ama ben ama ben diye başlayan cümleler kurmaya zahmet etmeyin… İyi şeyler mutlaka vardır hayatınızda… Onlara bakın ve bir şey hatırlamak istiyorsanız güzel şeyleri hatırlayın, komik filmlere gidin ya da… Hiçbir şey bulamıyorsanız etrafınıza bakın gülmek için. Hayatın kendisi o kadar komik ki aslında… (Ben olmasam siz ne yapacaksınız bilemiyorum(!))

En son, günümüzün Şarlo''su Steve Martin''in Pembe Panter filmi öldürdü beni gülmekten mesela.. Sinemalarda ikincisi oynuyor. (Türkçe dublaj yapmışlar berbattı laf aramızda) Size tavsiyem Pembe Panter''in birincisini izlemeniz dvd''de… Fransız aksağanıyla İngilizce konuşması ağlatıyor insanı gülmekten resmen Steve Martin''in… Zaten yer arıyorum gülmeye. Buluyorum da… Siz de arayın bulursunuz.. Ne demişler, arayan….

15 yıl önce
Gözlerinizden yaş gelene dek gülmek için....
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...