Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, bir önceki Kabine’de hem hükümet sözcüsü hem de Başbakan Yardımcısı idi.
Geçen gün Kurtulmuş’a sordum.
Mesut Barzani, referandum kararı alınırken Türkiye’ye hiç danıştı mı diye.
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Üniversitelerin Akademik Yılı açılış programında yaptığı konuşmada aynı cevabı teyit etti.
Burası önemli.
Neden derseniz, Ankara’nın Kuzey Irak referandumuna üst perdeden tepki vermesinin altında yatan nedenlerden birisi bu.
Son on yıldır sırtını Ankara’ya dayayan, Türkiye ile stratejik boyutlara varan anlaşmalar yapan;
Allah için, bu referandum meselesine kadar başka aktörlerin baskılarına karşı da direnç gösteren Barzani yönetiminin böylesine temel bir meselede Ankara’ya danışmadan hareket etmesi, işkillenmek için yeterli bir gerekçe sunuyor.
İşkillenmenin de ötesinde bu işin adı Ankara’da çoktan konulmuş durumda.
Barzani yönetimi, kendi başına değil, başka bir oyun kurucu iradenin verdiği sufle ile hareket ediyor.
Referandum meselesi, güncel reaksiyonlardan arındırarak baksak bile temel bir mesele.
Temel bir istikamet değişikliğine işaret ediyor.
Yani Ankara sessiz kalsa idi bile, böyle bir makas değişikliğini eski rotasına sokmak kolay bir iş değil.
Her ne kadar referanduma ramak kala Kuzey Irak’tan gelen yatıştırıcı açıklamaları ipleri koparmamaya dönük hamleler olarak görmeyi denesek bile, bu yapılan özünde yeni bir tercih anlamı taşıdığı görülebiliyor.
Niye derseniz, bütün bu olup bitenler, sonuç olarak Barzani yönetimi açısından Türkiye’nin güvenlik garantörlüğünden çıkıp, İsrail’inkine girme yönünde bir irade beyanını ortaya koyuyor.
Daha büyük ölçeğe vurduğumuzda, meselenin varıp ulaştığı yer şurası oluyor:
Türkiye’yi Lozan perspektifine yani, kendi sınırları dışında olup bitenlerle hiç ilgisi kalmayan, oyun kurucu/bozucu rolünden tamamen arındırılmış, edilgen dış politika günlerine geri dönmüş/döndürülmüş bir Türkiye hedefi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da, bu okumayı tam da böyle bir yerden yaptığını gördük.
Mesela kendisinin şu sözünü, bu bakışın bir dışavurumu olarak görebiliriz:
Erdoğan, bu yeni oyun planının İsrail ile doğrudan ilişkisini de dünkü konuşmasında açıkça zikretti.
İsrail’e verilen mesaj, Türkiye’nin hayat sahasını daraltmaya matuf hamlelerin, ikili ilişkilerde de sonuç üreteceği mesajıydı.
Cumhurbaşkanının bu minvalde sarf ettiği şu cümleye dikkat:
Kuzey Irak’ta yapılan referandum, bölgedeki ittifak ilişkilerinin meselelerin hızlı gidişatına göre nasıl hızla yer değiştirebildiğini de bize gösterdi.
Üç beş ay önce Irak sınırında Irak merkezi yönetiminin askerlerle TSK’nın ortak bir tatbikat yapacağı kimin aklına gelirdi ki?
Ama böyle bir şeyin de olabileceği dün görüldü.
Peki, Türkiye yeni durumda ne yapacak?
Geçen Cuma yapılan MGK toplantısı ve devamında Bakanlar Kurulu toplantısında Kuzey Irak’a yönelik yaptırımlar meselesi enine boyuna ele alındı.
Bazı adımlar daha şimdiden atılmış olsa da, birçok önemli hamle için bekleme hali sürüyor.
Peki ne bekleniyor?
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un Pazar günü bize söylediği gibi, Barzani’nin referandumun sonuçlarını hayata geçirip geçirmeyeceği bekleniyor.
Bağımsızlık referandumu hayata geçirilecek mi?
Yoksa, bekleme odasına alınıp öylece duracak mı?
Ankara’nın yaptırım kararlarını, uygulamadaki gelişmelere göre devreye sokacağı anlaşılıyor.
Askeri seçeneğe kadar varan bir dizi eylem planının ucunun gösterilmesi de bu anlama geliyor.
Ayrı bir yazı konusu ama meselenin bir de şöyle bir boyutu var:
Bunu tersine çevirmek için krizleri iyi yönetmek dışında bir seçenek bulunmuyor.