|
"Bence de Diyanet karışmamalı"

Tam bir kâbustu. Kendim neyse de yanımda bulunan çocuklarımı, üzerimize doğru gelen yığınların ayakları altında ezilme tehlikesinden kurtarmak için büyük çaba sarfederken kan ter içinde uyandım. Hayırdır inşaallah, garip bir rüyaydı doğrusu. Galatasaray''dan Taksim''e doğru iki çocuğumun elinden tutmuş yürüyorum. Birden kendimi Tünel''den gelen büyük bir kalabalığın içinde buluyorum. Demokratik Düşünce Derneği, Çağdaş Düşünce Platformu, Modern Hayatı Destekleme Grubu gibi "sivil" örgütler büyük bir miting düzenlemişler. Ellerinde muhtelif pankartlar var ve avazlarının çıktığı kadar bağırıyorlar. "Türkiye demokrattır demokrat kalacak", "En büyük demokrasi başka büyük yok", "Egemenlik ulusundur", "Millet ne derse o olacak, milletin dediği güzel olacak."

Mesele özetle şu: Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı bir açıklama yapmış. "Basında cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgilenmediğimiz, bunun bütünüyle yasama organının görev ve yetkileri dahilinde olduğunu düşündüğümüz yolunda haberler yer almaktadır. Bunlar tamamiyle hayal ürünüdür. Başkanlığımız Türkiye''yi yönetecek cumhurbaşkanının kimliği ve özellikle dini ve manevi değerlerimize saygılı olması konusuyla demokratik ve yasal çerçevede yakından ilgilenmektedir. Esasen halkının %99''u Müslüman olan bir ülkenin Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu seçimi kendi haline bırakmamız düşünülemez." Bu açıklamanın ardından Diyanet İşleri Başkanı ne tür bir cumhurbaşkanı beklentisi içinde olduklarını anlatmak için Meclis başkanıyla da bir görüşme yapmış.

Olay bu. Yine rüyamdan aklımda kaldığına göre bu açıklama siyasi çevreleri ve basında geniş akisler uyandırmış.

Parti liderleri ve milletvekilleri doğrudan Başkanlığı hedef alan sert açıklamalarda bulunuyorlar. "Türkiye''nin anayasal bir cumhuriyet olduğunu, Anayasa''da cumhurbaşkanının hangi prosedür uygulanarak seçileceğinin açıkca belirtildiğini, milletvekillerinin iradelerine ipotek koymak olan böyle bir davranışın din adamlarından gelse bile tasvip edilemeyeceğini, ülkedeki bütün kurumların benzer bir müdahelede bulunması durumunda temsili bir demokrasiden bahsedilemeyeceğini, hiçbir kimsenin temsil ettiği kurumun saygınlığının arkasına gizlenemeyeceğini" açıkça ifade ediyorlar. Hele hükümetteki bir partinin önde gelen sözcüsünün "Diyanet İşleri Başkanlığı''nın hakettiği cevap verilmeli, herkes siyasetin icra yerinin camiler değil, Meclis olduğunu anlamalı" tarzında yaptığı açıklama milletvekillerinin yasama erkinin saygınlığına nasıl sahip çıktıklarını göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.

Basında ve "sivil" örgütlerde durum farklı değildi. Her ne kadar bazı köşe yazılarında bazı ılımlı yorumlar yer almakta ise de demokrasiye bağlı ve çoğunluğu teşkil eden köşe yazarları ateş püskürüyorlardı: "Millet iradesi dikkate alınmayacaksa seçimlerin ne önemi var, Diyanet İşleri dini hizmetlerle ilgilenmeli, siyasetle değil. Diyanet''in sık sık bu yönde yaptığı müdahaleler ülkedeki iç barışı ve bu kurumun saygınlığını zedelemektedir, bu müdahaleler artık kurumlaşma tehlikesi göstermektedir" tarzında görüş bildirmekteydiler. İşte yukarda isimlerini saydığım "sivil" örgütler de din adamlarının bu müdahalesini kınamak için bahsettiğim mitingi tertip etmişler. Rüyamda mitingcileri, hele demokrasiyi savunan birçok köşe yazarını da onlar arasında bilfiil katılımcı olarak görünce demokrasinin bu kadar yerleşmiş olmasına şaşırdığımı hatırlıyorum. O kadar kalabalıktılar ki çocuklarım demokrasi bağlıların ayakları altında ezilmek üzereydiler. Ben de can havliyle onları kurtarmaya çalışıyordum.

Uyandığımda çocuklarımın ezilmediğini, bunun sadece bir rüya olduğunu görünce sevindim. Bir başka sevindiğim nokta cumhurbaşkanlığı seçimlerine Diyanet İşleri Başkanlığı''nın karışmamış olmasıydı. Okula, kışlaya ve camiye siyasetin bulaşmaması, aydınıyla, milletvekili, parti başkanıyla demokrasiye dört elle sarılmamız ne kadar sevindirici. Bir dahaki sefere bu mutluluğun kâbusa dönüşmemesi için çocuklarımı yanıma almamaya çalışacağım, tabii rüyamın gidişatına hükmedebilirsem.

24 years ago
"Bence de Diyanet karışmamalı"
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık