|
Kız sen İstanbul"un neresindensin?

Bir suikaste kurban giden müteveffa Hindistan Başbakanı İndra Gandhi''nin, bir dışişleri bakanı vardı.. Adı Serdar Savaran Singh''di.. Derinliği olan, kültürlü bir politikacıydı.

Onunla yıllar önce yaptığım bir konuşmayı hatırlıyorum..

Türkiye''yi yorumlarken şöyle demişti:

-Siz Türkler olarak, nerede bulunduğunuza tam karar verememişsiniz.. Kendinizi hem Doğulu, hem Batılı görüyorsunuz.. Ama bunun için gerekli sentezi oluşturamamışsınız.. Batı ölçüleri ile Doğu''ya, Doğu ölçüleri ile Batı''ya bakıyorsunuz.. Dünyaya bakış açınızda, kendi ölçülerinizi oluşturamamışsınız..

Aslında Hindistanlı politikacıların, hem Türkiye''ye, hem de "Atatürk olayı"na duydukları ilgi fazladır..

Hindistan''ın bağımsızlık mücadelesi sırasında, İngilizler tarafından sürekli gözaltına alınan ve hapse de atılan Pandit Nehru, 1927 yılında Seyşel Adası''nda sürgün-mahpus hayatı yaşarken, o zaman 12-13 yaşlarındaki kızı İndra Gandhi''ye yazdığı mektupta, özetle şöyle demişti:

-İleride Hindistan da bağımsızlığına kavuşacak.. Bu yolda, bizim önümüzde başarılı iki örnek ve iki lider var.. Biri, Türkiye Cumhuriyeti''ni kuran Mustafa Kemal, diğeri de Sovyetler Birliği''nin kurucusu Lenin.. İki lider de, ülkelerinin ve halklarının kaderini değiştirmeyi başardı..

Kızı İndra Gandhi''ye yazdığı mektuplar, "Glimpses of world History" başlığı ile kitaplaştırılan Nehru, o mektuba şöyle devam ediyordu..

-Mustafa Kemal''i ve Lenin''i kendimize örnek alırken, bu iki liderin bazı hatalarını da dikkatle değerlendirmeliyiz.. Türkiye''de modern ve milli devlet kurulurken, eski kadrolar ve azınlıklar tasfiye edildi.. Lenin de, proletarya devleti kurmak gerekçesi ile, eskinin iş bilen kadrolarını, burjuva oldukları gerekçesi ile tasfiye etti.. Oysa, bir toplumda ticareti, idareyi ve dünyayı bilen kadroların yetişmesi, en az 2-3 kuşak gerektirir.. Bu yüzden Türkiye de, Sovyetler de, kendi yeni kadrolarının yetişmesi için, 50 yıl geç katılacaktır yarışa.. Biz Hindistan''ın bağımsızlığını elde ettikten sonra, bu tür hatalar yapmamalıyız..

Yıllar önce okuduğum bu kitapta, müteveffa Nehru''nun böyle şeyler yazdığını hatırlıyorum..

Dün televizyonda uydu kanallarını dolaşırken, "BBC"nin, "CNN"in, "NBC"nin haber programlarında hep "3''üncü Dünya Ülkeleri"nin haberleri ön plandaydı..

Sierra Leone''deki iç savaş.. Sri Lanka''daki "Tamil Kaplanları"nın, hükûmet askerlerini yenmesi.. Endonezya''da kalabalıkların, Çinli esnafa karşı gösteri yapması.. Filipinler''deki İslamcı gerillaların, turistleri rehin alması..

Bunları izlerken, ister istemez düşündüm..

Biz Türkler, bilinç-altımızda kendimizi "nerede" görüyoruz?

Bizi, "pozitife dönük" arayışlarımız mı yönlendiriyor?

Yoksa, toplumsal davranışlarımız, 3''üncü Dünya ülkelerindeki gibi, "tepkiler" üzerinde mi oluşuyor?..

Öz-eleştiri yapıp, kendimizi yeniden-yapılandıracak yerde, hep "birşeyler"i mi, problemlerimizin kaynağı olarak görüyoruz?

Bu yüzden mi, hep insanları, kuşakları tasfiye ediyoruz? Partileri kapatıyor, anayasaları feshediyoruz.. Kötü yönetimi eleştirmek yerine, "iç ve dış düşmanlar" aramayı tercih ediyoruz.. Bazan emperyalizme, bazan siyonizme, bazan İMF''ye, bazan İran''a, bazan Araplar''a, bazan Avrupa''ya kızıyoruz..

Bir karar vermemiz lazım..

Örneğin, "askeri darbe" kavramı, gelişmiş dünyanın siyasal sözlüklerinde, sadece "3''üncü Dünya" için kullanılıyor artık..

Bunun gibi, sayısız kavram var bizde hala geçerli olan ama "çağdaş uygarlık" için, müzelik hale gelmiş bulunan..

Demirel''in veda ziyaretlerine bakın..

Örneğin YÖK''ü ziyaretinde, liseye benzetilen üniversitelerin mevcut düzenini övmüş..

Saddam da, Bağdat Üniversitesi''ni övse, bundan ne farkı olur mesela?..

Amerika''nın Avrupa''nın üniversitelerine, bizim YÖK modelini önerseniz, ne tepki alırdınız?

Böyle birşey bu durum..

Bir karar versek.. Acaba nereliyiz?

Ya da,

-Kız sen İstanbul''un neresindensin?

ŞAKA

Erbakan''a veda etmeli!..

Bakalım Demirel veda ziyaretleri listesinde, daha başka kimlere ve nerelere uğrayacak?

Bence, Balgat''ta Erbakan''ı da ziyaret ve teşekkür etmeli..

Demeli ki..

-Siz olmasaydınız, 28 Şubat olmazdı.. Ben de bu suretle, iki tarafı da idare edip, cumhurbaşkanlığından başkanlığa geçiş fırsatını yakalayamazdım..

Ayrıca Demirel, temelini atıp, kurdelasını kestiği hiper-marketlere de veda ziyaretleri yapmalıdır..

FAZİLET KONGRESİ

Yurtta demokrasi, partide demokrasi!..

Türkiye''deki "oligarşi"leri, "kartel"leri, merkeziyetçi ve devletçi görüş sahiplerini eleştirirken gösterdiğimiz cesareti, içinde bulunduğumuz "bizim mahalle"leri eleştirirken de gösteremezsek, işin tadı kaçar..

"Bize itaati öğrettiler" gerekçesi ile, Fazilet''e bir parti değil de, bir cemaatmiş gibi bakarsak, bu işin sonu gelmez..

Bu açıdan bugün yapılan Fazilet Partisi Büyük Kongresi, Türkiye''deki seçmenlerin beşte birini temsil eden bu kurum için, çok ciddi bir sınav olacaktır..

Önemli olan Abdullah Gül''ün veya Recai Kutan''ın genel başkanlık yarışını kazanması değil.. İki isim de, değerli, saygın, uygar insanları simgeliyor..

Önemli olan, öz-eleştiri yapabilmektir?

Ülkede demokrasinin olmadığını söyleyip, parti içinde demokrasi isteğine "nifak" damgası vuranların tutarsızlığı, eleştirmelidir..

Fazilet''in delegeleri, bu partinin diğer "lider sultası"ndaki partilerden farklı olduğunu kanıtlamalıdır..

Demokrasilerde, "ebedi şef"ler olamaz..

Demokrasi "başarı" ve "değişim" üzerinde kurulu, çok sesli bir modeldir..

Fazilet''in Kongresi, bu partinin gelecekte ne olacağını belirleyecektir.

24 yıl önce
Kız sen İstanbul"un neresindensin?
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî