|
En büyük asker bizim asker mi? Şen ola düğün bizim düğün mü?

Bazı mevsim hastalıkları vardır, ilkbahar ve sonbahar gripleri, hasat mevsimlerine has göz ağrıları ve değişik alerjiler, kışın gelen soğuk algınlıkları ve buna bağlı hastalıklar gibi. Toplumların da yine mevsimlere bağlı veya mevsimler gibi yaşanan hastalıklar gibi birtakım gelenekleri vardır. Dini ve milli renkler taşıyan bu geleneklerin bir kısmı tabiatını değiştirip bozulmalara uğruyorsa bunlar birer hastalıktır. Bir kısmı da aksine giderek daha da renkli, daha anlam zenginlikli olarak kutlanıyorsa, sağlık göstergesi demektir.

Düğün tutma ve asker gönderme geleneklerimiz giderek bozulmaya yüz tutuyor, yozlaşıyor. Bir aile kuracaksınız. Mutlu olmasını, bir saadet yuvası olmasını istediğiniz bu kurumun kuruluşunu da şanına yakışır şekilde kutlamanız, bu kutluluğu ve mutluluğu bütün çevrenizle paylaşmanız gerekir. Aileler bu gereklilikleri göz önünde bulundurarak düğünler tutar, şenlikler yaparlar. Toplumun ortak sevinci olur bu.

Asker uğurlamaları da yine bizim toplumun şanına uygun şenlikler içinde başlar ve biterdi. Özellikle Anadolu''da Kur''anlı, mevlitli; davullu zurnalı, yemekli merasimler düzenlenir, ana kuzuları, ciğerpareler asker ocağına dualarla gönderilirdi. O ağzı dualı nineler, birer sezgi, şuur, ruh abidesi o toplum sütunları, fidanlara asker harçlığı verirken birer şart koşarlardı: askerde nöbet tutarken bana dua edeceksin. Şu ulvi isteğe bakın siz. Nöbet tutan askerin yapacağı duanın kutsiyetini düşünün siz. Bu şuur, o ağzı dualı ninelerimizle birlikte gitti. O ninelerle birlikte daha neler neler gitti.

Peki neler geldi, gidenlerin yerine?

Sürü içgüdüsü, şuursuzluk, azgın bedenlerin gövde gösterileri, içki, silah, araba, gürültü, klakson sesleri, şamata ve daha neler neler ve ölümler.

Mahallenin meydanlarında, cadde ve sokaklarında şuursuz, düzensiz araba konvoylarında arabaların içi doluyor, arabaların üstüne ve kapılarına oturanlar oluyor. Islıklar, anlamsız sloganlar, bağırıp çağırmalar, klakson sesleri cadde ve sokakları teslim alıyor. Hiçbir Allahın kulu da bunlara karşı koyamıyor. Gözler çevrede polis arıyor. Birden bire kaçıp giden huzuru getirecek, bu şuursuz kalabalığın elinden alacak emniyet güçleri arıyor, gözler ama nafile. Konvoy, kapkara bir Çin ejderi gibi kıvrıla aka, yer yer de trafiği felç eden çöreklenişlerle sokaklarda seyrine devam ediyor. Soluğu şehirlerarası otobüs terminallerinde alıyor. Oralarda da çılgınlık çevreyi kuşatarak devam ediyor.

Düğünlerimizin bu toplum krizinden biraz farklı tarafı sabit bir merkezde oluşu, devamlı aynı merkezden mahalleye müzik adı altında ses ve gürültü vebası püskürtmesi. Caddelerden, sokaklardan balkonlara, pencerelere, çatılara kadar çığlık çığlık yükselen ve evleri istila eden, adına müzik denilen düğün çığlıkları, dayanılır, katlanılır cinsten değil. Hele bir de havai fişek ve silah gösterileri başladı mı durmayın orada siz.

Nerden geldi bu zevksizlik, bu terbiyesizlik, dünyada benden, bizden başka kimse yok, zevk bizim, eğlence bizim, gün bizim günümüz anlayışsızlığı?

Nerde kaldı o güzelim asil düğünler, toplumun her kesiminin katıldığı ağırbaşlı, vakur evlilik kutlama törenleri?

Toplum giderek yozlaşıyor mu? Toplumun bu gelenek sapmalarını kontrol imkânı kalmadı mı?

Bu tür törenlerde ölümler meydana gelmeden sesler çıkmıyor. Olaylar üzerinde düşünülmüyor. Geçtiğimiz günlerde gazetelerde verilen ölüm kokulu haberler, hem de kullandığı minibüsle öz kızının ölümüne sebep olan babanın dramı yürekler acısıdır. Herkesi düşündürmelidir.

Son yıllarda hükûmetin çevre kirliliği ve gürültü kirliliği konusunda yaptığı çıkışlar umut verici görünüyordu ama arkası gelmedi. Yaz aylarında çevreye müzik damgalı gürültü kusan eğlence yerleri takibe alınmış, birtakım yaptırımlar uygulanmıştı. Sevinir olmuştuk. Daha köklü, daha kalıcı, toplum huzurunu koruyucu tedbirler alınır, kanunlar çıkarılır ve kararlılıkla uygulanır diye sevinmiştik ama sevincimiz kursağımızda kaldı.

Medeni bir toplum olmanın şartı evveli sevgi, saygı ve güvendir. Bir toplumda sevgi, saygı ve güven yoksa o toplum hasta demektir. O toplumda kavga gürültü eksik olmaz. Hak hukuk aranmaz. İnsana sevgi, saygı ve güvenin olmadığı yerde her türlü kötülük olur. Huzur ve mutluluk olmaz.

Çare nedir?

Çare, bu milletin beyni, kalbi hükmünde olan ilim ve sanat sahiplerinin bu meseleyi enine boyuna ele alıp düşünmeleridir. Düşünüp, çözümler üretip ilgili yerlere sunmalarıdır. Millet iradesinin, yani hükümetlerin de bu çözümleri dikkate alıp gereğini yapmalarıdır.

En büyük askerler, en şanlı, en şerefli, en saygıdeğer, vakarlı düğünlerin doğurduğu askerlerdir.

Bizi ayakta tutan o düğünler ve o askerlerdir.

13 yıl önce
En büyük asker bizim asker mi? Şen ola düğün bizim düğün mü?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle