|
Acıları ve yaraları kaşıyan hainler kim?

Tarihe gidersek çok şey çıkartırız.

Birlikte barış içinde yaşadığımız o huzurlu bin yılları da çıkartırız, emperyalistlerin ve dış devletlerin oyununa gelerek birbirimize yaşattığımız o derin acıları da.

Tarihe nasıl baktığımız önemli.

Tarihten nasıl ders çıkarttığımız çok daha önemli.

Görünen o ki tek yanlı tarih okumaları, o tarihte yaşanılan acıların tekrar yaşanması için o birileri tarafından sürekli gündemde tutulmak isteniyor.

1915 olaylarına Ermeni ırkçıların gözüyle bakarsanız yalnızca “soykırım”ı görürsünüz.

Ermeni diasporasının “soykırım” suçlamaları bir biçimde anlaşılabilir.

Ermenistan devletinin diasporaya her anlamda teslim olmuş siyasetçilerinin ve yöneticilerinin bir ağızdan bu ezberci suçlamaları üzerimize boca etmeye kalkışmaları da bir şekilde anlaşılabilir.

Lakin içimizdeki, yani bizim suretimizdeki o birilerinin Osmanlı/Türkiye/Türk düşmanı bu söylemleri malum Ermeni lobilerinin ağzıyla tekrarlamalarına anlam vermek mümkün değil.

İplerinin kimin elinde olduğu bilinen Ermeni diasporasının HDP’deki sözcüsü Garo Paylan’ın üyesi olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne “Ermeni soykırımının tanınması” yönünde bir teklif sunması ihanetin dik âlâsıdır.

Sadece bu ülkeye değil, bu ülkede barış ve huzur içinde yaşayan Ermeni vatandaşlarımıza ihanetin de dik âlâsıdır bu.

Tarihten tek yanlı öfke, kin, nefret ve düşmanlık çıkartan Garo kafası bu ülkede yaşayan Ermenilerin huzuruna da bomba koymaktadır.

CHP DE İŞİN İÇİNDE

Bilinmelidir ki Garo Paylan’ın bu çıkışı asla bireysel bir çıkış değildir. Bu çıkış HDP’nin kurumsal siyasetinin bir parçasıdır.

Sadece HDP’nin mi?

Görünen o ki CHP’nin içinde şu an etkili-yetkili pozisyonlarda bulunan kimi zevatın da kafası Paylan’ın, yani HDP’nin kafasından farklı değildir.

Bir dönem CHP’de Kılıçdaroğlu’nun yardımcılığını yapan ve şimdilerde de başdanışmanı olan bir milletvekilinin 1915 olayları için yazdıkları, yine CHP’nin en etkili il başkanlarından birinin paylaştığı söylemler apaçık bunu gösteriyor.

İşin üzücü yanı, HDP’li Paylan’ın bu çıkışına CHP yönetimi adına hiçbir tepki konulmamasıdır. Tersine CHP’de hâlâ temsil makamında olan kimi zevatın benzer bir suçlamayı yapabilme cüretinde bulunabilmesidir.

“Yüzleşmek gerekir” söyleminin ardına sığınılarak HDP ile CHP’nin bu “soykırım” söylemi ekseninde ortaklaştırılması elbette manidardır.

Atatürk’ün CHP’si adına manidardır. CHP’nin kendi siyasi genleri ve duruşu adına manidardır.

Bilindiği üzere CHP İttihat ve Terakki Partisi’nin çocuğudur.

CHP’nin kurucu aktörlerinin neredeyse tamamı eski İttihatçıdır.

Peki, 1915 olayları hangi partinin iktidarında vuku bulmuştur?

Pek tabii İttihat ve Terakki’nin.

O tarihte İttihatçı olanların tamamı daha sonra CHP’yi kuran kadronun içindedir.

Bu durumda CHP kendi tarihsel geçmişini ve zihniyetini suçlamak ve sorgulamak istiyorsa bunu mertçe çıkıp yapmalı.

“Yüzleşmek/helalleşmek” bahsi bunu da içeriyorsa bilelim.

O vakit bütün bir İttihatçı-CHP dönemini tarihsel olarak ortaya koymamız gerekir.

CHP’nin tek parti dönemine ait mezalimleri anlatmaya kalkışırsak CHP’nin bugünkü demokrasi tarihinde yeri olmaz.

Diyeceğim o ki, 1915 olayları üzerinden tek yanlı ve yanlış bir tarih okuması yapıp sanki Türk milleti Ermeni halkı hunharca katletmiştir algısı oluşturan söylemler İttihatçı-CHP icraatını suçlamanın ötesinde bir anlama sahiptir. Ve bunun adına en hafifinden bühtan derler. Zira Türk milletinden Ermeni halka karşı sadece Ermeni oldukları için yönelmiş bir katliam söz konusu değildir. Bir “soykırım” ise asla söz konusu edilemez.

Bu aziz milletin genlerinde bir başka millete dininden dolayı kini olmamıştır.

Hele de bin yıllarca beraber yaşadıkları gayrimüslim milletlere hiç olmamıştır.

Tam tersine Osmanlı döneminde bütün milletler tarihte eşine rastlanmayacak ölçüde bir arada barış içerisinde kendi dinlerini ve dillerini özgürce yaşama modelini ortaya koymuşlardır.

Öyle olmamış olsaydı bütün dinlerin ibadet mekânları bir arada olmazdı.

Öyle olmamış olsaydı Osmanlı’nın asırlara sari yönetimi döneminde farklılıklardan eser kalmazdı.

OSMANLI BUGÜNKÜ ‘DEMOKRATİK’ DEVLETLERDEN İLERİYDİ

Osmanlı kelimenin tam anlamıyla dinsel, etnik ve kültürel çoğulculuğu özgürlükçülük temelinde oluşturarak yaşatmış benzersiz bir devletti.

Merak edenler Osmanlı’nın “millet sistemi”ne baksınlar da hâlihazırdaki demokratik devletlerden Osmanlı’nın nasıl ilerde olduğunu görsünler.

1915 olaylarını 1879 Fransız devriminden sonra bütün bir yeryüzü coğrafyasını alev gibi sarıp sarmalayan etnik milliyetçi dalgalanmadan bağımsız değerlendirmek hatalı sonuçlar doğurur.

Balkanlardaki olayları da bu gözle okumayanlar, Osmanlı yönetimine başkaldırıların gerçek sebebini anlayamazlar.

Bu olayların ardında kavmi-etnik farklılıklar üzerinden dinin nasıl bir mobilizasyon aracı olarak kullanıldığını, dahası ve en önemlisi Osmanlı’nın hüküm sürdüğü toprakları kendi hâkimiyetine almak için Rusya’nın dini ve etnik farklılığı nasıl kullandığını bilmeden o günkü olayları doğru analiz etmek mümkün olmaz. O günkü isyanların arkasındaki başta Rusya olmak üzere dönemin diğer emperyal devletlerinin iktidar kavgalarını bilmeden konuşmak, şayet tarih bilmezlik değilse ihanetin öteki adıdır.

Ermenilerin güya hakları için kurulan ve özünde toprak talebi içerek dönemin Ermeni örgütlerinin Rusya’nın safında Osmanlı’yı arkadan ve içeriden vuran terörist eylemsellikleriyle başlayan ve akabinde Osmanlı-Rus savaşında Rus silahlarıyla donanmış Ermeni çetecilerin yüzbinlerce insanımızı hunharca katleden süreci görmezlikten gelip sanki dönemin Osmanlı hükümeti durduk yere tehcir kararı almış da Ermenilere vahşet uygulamış gibi bir sonuç çıkarmak tarihin tahrifiyle beraber ihanetin de daniskasıdır.

Bu ülkede bir Ermeni teröristin dönemin sultanı Abdülhamid’e nasıl bombalı suikast düzenlediğini bilmem hatırlatmaya gerek var mı?

İşin hazin yanı, bu ülkenin en büyük şairi olarak bugün bile takdis edilen Tevfik Fikret’in bu olay üzerine o Ermeni teröristi “şanlı avcı “ olarak selamladığı, eyleminde başarısız olduğu için de “attın ama vuramadın” dizeleriyle hayıflanmasıdır.

Paylan’a verilen desteğe bakın.

CHP içinden yükselen benzer seslere bakın.

Tarihin nasıl tekerrür ettiğini anlarsınız.

1915 olaylarına giden o hüzün verici olayların asıl müsebbibinin dönemin Rusya güdümlü Ermeni örgütleri olduğunu kabul etmeden bir zorunlu tedbir olarak devreye alınan tehcir sürecini “soykırım” olarak gösterenler bilesiniz ki bu ülkenin insanı olamazlar.

Ermeni çetecilerin Bitlis, Ağrı, Erzurum ve Van gibi şehirlerde nâhak yere alçakça öldürdükleri yüz binlerce Kürt sivilin hakkını savunması gerekirken HDP’nin Paylangiller familyasıyla bir olup Kürt-Türk katliamcısı zihniyetle ortaklaşmadık, gerçekte HDP’nin nasıl ve kimin partisi olduğu gerçeğini de gözler önüne seriyor.

CHP’nin HDP’lileşmesi ise tam bir inhiraftır ve kendi geçmişine ihanettir.

Ali Babacan’ın konuyla ilgili paylaşımı ise bu ortaklaşmanın ulaştığı boyutu göstermesi bakımından manidardır.

Dahası ve en önemlisi FETÖ’cülerin Paylangiller familyasına verdikleri açık destektir.

Bütün bunlar gösteriyor ki Paylangiller familyası bu ülkede yalnız olmadığı gibi onların arkasındaki güç odakları da zahirdir.

PKK ve FETÖ’nün iplerini hangi güç elinde tutuyorsa Paylangiller familyasının arkasında da aynı güçler bulunuyor.

6’LI “KOL KIRILIR YEN İÇİNDE” MASASI

6’lı masada oturanların Joe Biden’ın “Ermeni soykırımı”na dair açıklamasını kınarken aynı masada oturan ve aynı masanın dibinde duranların açıklamalarına ses etmemeleri utanç verici bir çelişkidir.

İYİ Parti ve DP’den HDP’li Paylan’a yönelik tepki anlamlı ve değerlidir ama aynı tepkinin Paylan’dan farklı olmayan Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanına gösterilmemesi eksik olmanın ötesinde manidardır.

Tarihte karşılıklı acılar yaşandı. Herkesin bir yarası var.

Ermeni örgütlerin ve çetecilerin isyanları ve katliamları tehciri zorunlu kılmış olsa bile o süreçte Ermeni vatandaşlarımızın tehcir sürecinde yaşadıkları acıları kendi acılarımız olarak gören bir anlayışa ihtiyaç vardır.

Nitekim Ermeni sivillere ve halka kötü muamelede bulunanların cezası da o savaş koşullarında bile verilmiştir.

Yakılan yıkılan Kürt-Türk köyleri ve camilere doldurulup canlı canlı yakılan Müslüman ahalinin haberleri yayıldıkça biriken öfkenin yanlış yerlere kanalize olması ahali nezdinde sorgulanabilir bir durum olsa bile bunun Müslüman yönetimin talimatıyla oluşturulduğu iddiasında bulunmak bilinçli bir bühtan ve düşmanlık eseridir.

Kimi Kürt aşiret beylerinin/ağalarının bu süreçte yapıp ettiklerini nasıl ki Kürt halkına mal etmek yanlışsa o günkü travmatik koşullarda olup bitenleri Osmanlı idaresinin emriyle gerçekleşmiş sistematik bir politika olarak suçlamak da bir o kadar yanlıştır.

Yüzleşmek gerekirse evvela karşılıklı yaşanan acıları ortaklaştırarak başlamalıyız işe.

En önemlisi de yaşanılanlardan ders çıkartıp benzer şeylerin bir daha yaşanmaması için kucaklayıcı bir anlayış dilini kuşanmamız gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Maşalya’na gönderdiği mesaj tam da bu anlayışı içeriyor.

Evet, Cumhurbaşkanımızın dediği gibi geçmişin yaralarını birlikte saracağız ve birlikte güçlü bir gelecek inşa edeceğiz.

Gayrısı fitnedir ve ihanettir.


#CHP
#Ermeni
#HDP
#Garo Paylan
2 yıl önce
Acıları ve yaraları kaşıyan hainler kim?
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii
19 Mayıs’a 10 gün kala…
Uluslararası doğrudan yatırımları çekmek
Enflasyon, döviz kuru beklentileri ve CDS
İsrail ve Batı’nın çifte standardı