|
Sizin Gezi ruhunuz varsa bizim de 15 Temmuz ruhumuz var…

Gezi davası hakkında mahkemenin bazı eşhas için verdiği kararlar Gezi’ci taifesini harekete geçirdi. Gezi’ci taifesine geçmişte AK Partimizde cumhurbaşkanı, başbakan ve bakan düzeyinde siyaset yapan bazı zevat da katıldı.

Hep bir ağızdan yargı kararları üzerinden Cumhurbaş-kanımızın hedef alınması bu Gezi’ci taifesinin asıl amaçlarının tam da Biden’ın işaretlediği şeyi gerçekleştirmek olduğu gerçeğini gözlerimizin önüne serdi. Yargı kararlarını asıl bu yaklaşımlarıyla siyasallaştıran kendileri olduğu halde yargının siyasallaştığı iddiası üzerinden FETÖ yargısına dahi güzellemede bulunabilecek bir düzeye taşıdılar olayı. FETÖ yargısının bugünkü yargıdan daha adil olduğu iddiası üzerinden yapılan analizler, bu Gezi’ci taifesinin gerçekte durduğu yeri gösteren en çarpıcı örneklerden biridir. Hatırlayınız FETÖ yargısının egemen olduğu o 17/25 Aralık sürecinde de AK Partili kimi zevatın yargıya gidip aklanmaları gerektiğini savunup duran kendileriydi. Aklanma yeri olarak gösterdikleri FETÖ yargısıydı. Ne yazık ki o tarihte AK Partimizin en tepesinde olan kimi zatların da savunduğu bir tezdi bu. O tarihte kendi partili arkadaşlarını FETÖ yargısına havale eden AK Parti’nin en tepesindekiler bugün AK Parti’den ayrılıp o Gezi’ci taifeyle Biden’ın istediği amaç doğrultusunda Erdoğan’ı devirmek için oluşturulmuş cephenin içinde hizalanmış bulunuyorlar. Abdullah Gül’ün bu süreçte uzattığı baş, sanılmasın ki kendi başıdır.

BİZ MAHKEME DEĞİLİZ… YARGIYI ASIL SİYASALLAŞTIRANLAR KİM?

Öncelikle ve önemlilikle şunu belirtmek isterim ki biz ne savcıyız ne de yargıç. Kendimizi mahkeme yerine koyarak kimseyi suçlu ilan etmek gibi öğretimizle de hukuk anlayışımızla da bağdaşmayacak bir duruşun içinde olmayız. Kimin suçlu olup olmadığına mahkemeler karar verir. Mahkemelerin verdiği her karar adil midir, isabetli midir? Elbette hayır. Bunun tarihte de günümüzde de sayısız örnekleri var. Lakin bunu bilebilecek konumda olmayanların mahkemelerin verdiği kararları siyasi pozisyonlarına göre değerlendirmeleri hiç de doğru bir tavır alış değildir. Aynı mahkeme berat vermiş olsaydı “İşte hukuk bu, bağımsız yargı bu!” diye alkışlayacak olanların tersi bir karar çıktığında şirret bir dille hukuk ve yargı sistemine saldırmaları en basitinden çelişkili bir davranıştır. Buradan hareketle Cumhurbaşkanımızın edepsiz bir dille hedef alınması ve tehditlere maruz bırakılması da müptezel bir siyasi duruştur. Dahası, henüz yargısal işlem tamamlanmamışken peşinen yargı kararları üzerinden saf bağlayanlar yanlış yaparlar. En doğru tavır, yargısal süreç tamamlandığında konuyu hukuksal açıdan bilenlerin konuşmalarıdır. Gayrısı siyasi bir kavgaya yargının alet edilmesidir.

GEZİ, MASUMANE BAŞLAYAN BİR DARBE SÜRECİNİN İLK PROVASIYDI…

O yüzden şu ayrımı kendi adıma çok önemsiyorum: Gezi sürecini siyasi açıdan değerlendirmek ile yargısal açıdan değerlendirmek birbirinden ayırt edilmelidir.

Benim işbu yazıda yaptığım/yapacağım şey de gezi ruhu diye adlandırılan şeyin aslında demokratik bir direniş değil, sokaktan iktidar devşirmeyi amaçlayan, başka bir deyişle mevcut hükümeti alaşağı etmeyi amaçlayan bir dış tertibin içimizdeki işbirlikçileri marifetiyle sahneledikleri bir ilk provaydı. Tıpkı Mısır’da olduğu gibi sokaklar hareketlen-dirilecek, bu renkli hareketlilik ülke sathına yayılacak, bu kaotik ve çatışmalı süreçte ordunun müdahalesi sağlanacaktı. Sonrasında yeni dönemin siyasi aktörleri darbe yaptıran ABD’nin isteklerine uygun bir biçimde ülkeyi yönetecekti. Bu oyun Erdoğan’ın kararlı ve basiretli siyasetiyle boşa çıkartılınca 17/25 Aralık, Çukur Eylemleri ve akabinde de 15 Temmuz devreye alındı. 15 Temmuz FETÖ kalkışmasına giden süreçte bu hadiseleri FETÖ’ün arkasındaki güç odağından bağımsız değerlendirenler şayet safdil değillerse bilesiniz ki o üst aklın içimizdeki figüranlarıdır.

O gün AK Parti’nin kimi siyasi aktörlerinin tutumuna bakılırsa, darbenin toplumsal meşruiyetini sağlayacak isimlerin hazırlandığı bile görülür. O süreçte Başbakan Erdoğan’ı olayların müsebbibi-suçlusu olarak adeta ilan edip uzlaşma mesajları verenler, bugün Gezi kararları üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı açıkça hedef tahtasına oturtmaktan kaçınmamaktadırlar. Dün içimizde yapıyorlardı bunu, sureti haktan görünerek, bugün karşımıza geçip düşmanca yapıyorlar. Öyle bir Erdoğan nefretine sahipler ki Kemal Bey’in nefreti onlarınınkinin yanında hiç kalır.

O eski AK Partililerin sadece gezi sürecindeki tavırları değil 17/25 Aralık sürecinde, en önemlisi de FETÖ ile çetin hesaplaşma sürecinde nasıl Erdoğan’a direndikleri ve nasıl FETÖ’cü unsurlara “mağduriyet” edebiyatı üzerinden sahip çıktıkları görülür.

GEZİ RUHU ÜZERİNDEN PARMAK SALLAYANLAR

Cumhurbaşkanımıza mahkeme kararları üzerinden hayasızca tehditler ve hakaretler savurup haddini aşanlar bilsinler ki 15 Temmuz ruhuna sahip milyonlar asla kendi Reis’lerini kimseye yedirmezler.

O tehditlerin de hakaretlerin de hesabını sorarlar.

O malum gezici taifesi madem bu kadar demokrasi aşığı iseler niçin 15 Temmuz’da demokrasinin namusunu kurtarmak için sokaklara inmediler, niçin Biden destekli FETÖ’cü alçakların karşısına bedenleriyle dikilmediler? Dahası 15 Temmuz’da çıplak bedenleriyle meydanlarda darbecilere karşı direnen yiğitleri “gözü dönmüş barbarlar” gibi takdim ettiler? Niçin o şanlı direnişçilere “evinize dönün!” çağrısı yaptılar?

Gezi bir demokratik direnişmiş! Hadi ordan!

Gezi üzerinden bize parmak sallama cüretinde bulunanlar FETÖ’cü darbecilere destek çıktılar. FETÖ’cüler sayesinde Erdoğan’dan kurtulacakları için sevindiler. Karşı çıkıyor gibi yapanlar da Erdoğan’ın alaşağı olacağı darbe sürecinden tıpkı 27 Mayıs’ta olduğu gibi memnuniyet duyacaklardı. Şimdi utanmadan karşımıza geçip “demokrasi direnişi” diyerek gezi üzerinden aynı güç odaklarının siyasi figüranlığına soyunuyorlar.

Sizin Gezi ruhunuz varsa bizim de 15 Temmuz ruhumuz var, biline!

#AK Parti
#FETÖ
#Gezi
#15 Temmuz
2 years ago
Sizin Gezi ruhunuz varsa bizim de 15 Temmuz ruhumuz var…
Doğu Akdeniz’in enerji politiği açısından değeri
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler