|
Laila and the rest of the Laila

Laila ve ötekiler... Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde New York Times Gazetesi''nde çıkan "Bir kısım insan çöpten yiyecek topluyor, bir kısım insan ise, Laila''da eğleniyor" yorumlu izlenim yazısı, Türkiye''de büyük tartışma yarattı.

İş dünyası, bu tür haberlerin "toplumsal kışkırtıcılık" olduğunu savundu. Sendika çevreleri ise "Önce vergi versinler, sonra eğlensinler" görüşünü öne sürdü.

Elbette bütün şehirlerin ışıkları ve rüyaları olacaktır, eğlence merkezleri de... Çünkü, merkezden varoşlara ve gecekondulara kadar istisnasız hiçbirimiz şehrin kültürel ve eğlence mekanlarında çiçeklenen rüyalarla buluşmadan şehirli olmanın lezzetini yaşayamayız.

Ancak, Laila gibi muhtemelen "haramzadeleri" de bol olan eğlence merkezlerinin, Türkiye''nin büyük çoğunluğunun aç ve işsiz insanlardan oluştuğu bir dönemde eğlenceyi "züppeliğe" vardırmasını da hoş karşılayamayız.

Galiba asıl önemli olan, bireysel gerilimin toplumsal gerilimi tetiklemeye başladığı böyle bir dönemde, Türkiye''nin bu kırılma noktasından nasıl çıkacağıdır. Açıkçası, şehrin "ışıklı rüyaları"nı söndürmeden şehirlerimizi soyup soğana çeviren kötü adamlara karşı bol ışıklı bir Türkiye fotoğrafını nasıl ihya edebiliriz?

Esas mesele bu. Yoksa, Laila''nın ışıklarını söndürerek Türkiye''yi aydınlığa çıkaramayız.

Türkiye büyük bir fırtınanın ve dönüşümün eşiğinde. Ekonomik kriz, Laila''nın yoksulların üzerine düşen "kibirli" ışığı ve onurumuzu zedeleyen IMF yardımları...

İstesek de istemesek de böylesine ayıplı bir Türkiye''de yaşamak zorundayız. Böyle bir tablo karşısında esas doğru soruyu sormak gerekiyor: "Türkiye''yi kim yönetecek, hangi partiler, hangi liderler?"

Çünkü halen bizi yönetmekte olan "28 Şubat icazetli" partiler, ülkeyi tarihin en büyük krizine sürükleyerek, "Türkiye''yi başarıyla batırmış" bulunuyorlar.

Şimdi "şeriflerden"den, daha doğrusu "kötü niyetli kişiler"den ülkenin zararını tahsil etme ve bunların biletini kesme zamanı. Peki, kim iyi, kim kötü adam?

Siyasetin geleneksel kurallarının ve halen ülkeyi yöneten siyasetçilerin Türkiye''nin sorunlarına çare üretemediğini, çok acı biçimde de olsa milletçe duvara toslayarak öğrenmiş bulunuyoruz. Demokratik dünyanın gittiği istikametin aksine gidemeyiz. Bütün dünyada ülkeleri yöneten siyasetçi tipleri de değişiyor. Statükocu ve ağır tipler sahneden iniyor. Hızlı, dinamik ve girişimci bir "yönetici" tipi sahneye çıkıyor.

Ekonomik ve siyasal alanda uçurumun kenarında dolaşan Türkiye, Tayyip Erdoğan''ın önünün açılmasıyla siyaseten yeni bir soluk almış bulunuyor. Mevcut siyaset ve siyasetçiler sınıfta kaldı. Çünkü, hem Türkiye''yi derin bir krize düşürdüler hem de küme düşürdüler.

Elbette, bu tablodan çıkış kolay ve acısız olmayacak.

Türkiye''de bundan sonraki siyasi yapılanmada Tayyip Erdoğan ismi tayin edici bir hale geldi. Zira Erdoğan''la, aynı değişim özlemini taşıyan Türkiye''de çok geniş ve güçlü bir kesim var. Şimdi, Erdoğan''ın nasıl bir "Türkiye projesi" vaadettiğini somut olarak ortaya koyması gerekiyor. Erdoğan eğer geniş bir Türkiye yelpazesinin öncülüğünü yapabilecek nefes ve performansı ortaya koyabilirse, daha güçlü ve kalıcı bir kamuoyu desteğini yakalayabilir.

Ancak unutmamak gerekir ki, Türkiye''de böylesine bir değişim rüzgarı estirmek aynı zamanda büyük bir enerji gerektirir.

Türkiye, bir daha böyle krizlere sürüklenmeyecek siyasi yapıyı kurabilirse, Laila''nın ışıklarını söndürmeden ama yoksulları da utandırmadan 21. yüzyılda hakettiği yeri alabilir. Aksi taktirde, Dünya Ülkeleri''nin 3. kümesinde yolsuzluk ve gerilik içinde debelenip durur.

23 yıl önce
Laila and the rest of the Laila
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık