|
Ahmet Bey

- Ahmet Bey orada mı?

- Hayır yanlış numara.

Az sonra bir başkası arıyor:

- Ahmet Bey''i aramıştım.

- Burada öyle biri yok.

Arayanların ardı arkası kesilmiyor:

- Ahmet Bey...

- Ahmet...

Telefon sahibi artık usanmış. "Nereden çıktı bu Ahmet, neyin nesi, kimin fesidir" diye düşünürken, telefon bir daha çalıyor:

- Ben Ahmet. Beni arayan var mı?

Kıvırtmaya gerek yok işte kesin çözüm

Oylama gizli yapıldığı için, beklenen sonuç alınamadı. Liderler, milletvekillerini imzalarının arkasında durmamakla suçladı, biliyorsunuz.

Açık oylama yapılamadığı için, Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz biraraya geldiklerinde, oyların rengini nasıl kontrol edebileceklerini düşünüp bir çözüm bulmaya çalıştılar. Sonunda "her türlü tedbiri alma" kararına varıldı.

Vekiller sandığa giderken yanlarına kırmızı, yeşil ve beyaz renkli üç pul alıyor. Kırmızı "hayır", beyaz "evet", yeşil ise "çekimser" demek.

İddia o ki, liderler oy kullanan her vekilden, arta kalan pulları geri isterse, kimin hangi oyu verdiği ortaya çıkar. Ya da "göstererek oy atma" yöntemi sayesinde...

Yani gizli oy denen şeyi kalbura çevirerek!..

Madem bu derece abartıyorsunuz, oy kabinlerine birer gizli kamera koyun. Pul saymakla, liste tutmakla uğraşmaktan da kurtulmuş olursunuz.

Gizli kamera, salonun her taraftan görünen bir yerine yerleştirilen büyük ekrana bağlansın. Kim hangi oyu verdiyse, anında tespit edilsin.

FESAT

Elimde bir miktar fesat var. Acaba hangi ihaleye karıştırsam?

Vekillerin iradesi yok mu?

Vekiller irade sahibidir beyler. Hür irade ise, ancak "gizli oy" sayesinde ortaya çıkar.

Baskı altında zorla atılan imzalar, hiçbir zaman vekilin iradesini yansıtamaz.

Sadece lider görüşleri dikkate alınacaksa, niye oylama yapıyorsunuz? Liderler zirvesinden çıkan karar neyse, onu geçerli kılacak şekilde düzenleme yapın da olsun bitsin!

Nasılsa, milletin de vekillerinin de düşünceleri önemli değil sizin nezdinizde; varsa yoksa kendi görüşleriniz...

Bunca zamandır herkesin şikayet ettiği "liderler sultası" ile ilgili lafları da "geçmişte söylenmiş önemsiz sözler" arasında bırakın.

Gerçek dostlukta, yaratılışları ''bayağı'' olanların alamayacakları bir tad vardır.

Jean de la Bruyere

YALNIZCA BUGÜNE AİT BİR SORU:

Bu kaçıncı 5 Nisan?

Onlar yanlış biliyor

Kusura bakmayın ama, büyük ihtimal siz de yanlış biliyorsunuz.

Ülkeyi yönetenlerle ilgili çok yanlış kanaatler var halk arasında.

Maaşlarının çok yüksek olduğu düşünülüyor hep.

"Bir iş yaptıkları yok ki, salla başını al maaşını" diyenler çoğunlukta.

"Elini kaldır evet, elini kaldır hayır... Başka ne iş yapıyorlar ki..."

Yanlış.

Kesinlikle yanlış.

Bir defa çok çalışıyorlar. Koltuğa kurularak, ekranda bir ''oylama'' görüntüsüne aldanış içinde bakıp karar vermek olmaz.

Komisyonlar, araştırmalar, dosyalar, dosyalar, dosyalar...

Geç vakitlere kadar süren görüşmeler...

Gelenler, gidenler, bekleyenler... Her birinin akla hayale gelmeyecek talepleri...

Bir yanda görev, bir yanda talepler varken, vicdan ve cüzdan mukayesesi her zaman gündemdeyken o koltuğa oturmak hiç de göründüğü gibi değil.

Ayrıca maaşları da sanıldığı gibi yüksek sayılmaz. İki katı-üç katı olsa bile yakışır. Ancak...

Evet işte burada duralım.

Hakkını vererek çalışan bir milletvekili ya da bakan için iki-üç katı maaş verilse bile makûldür ama, maaş dışında bir kazanç sözkonusu olmaması şartıyla.

İhalelere fesat karıştırmamak, komisyon almamak, iltimasa meyletmemek kaydıyla.

Bir de şu lafı duyarsınız mahalle kahvesinde: "Ben yönetici olacaktım ki..."

O kadar kolay değil koçum.

Öyle, "olacaktım ki..." demekle peynir gemisi yürümez. Yoğurt gemisi bile yürümez. Ol da görelim.

Oturduğu yerden konuşup da, iki takla bir parende ile, her nasılsa oraya gelenleri çok gördük. Eleştirdikleri adamlardan daha ileriye gittiler ''götürme'' hususunda.

Kolay değil koskoca ülkenin yöneticisi olmak.

Bir yanda karmakarışık durumdaki iç denge...

Ondan daha beter dış denge...

Öte yanda falanca yenge, filanca yenge...

İlişkiler, çelişkiler...

Velhasıl, temiz yönetim talep et, kirli yönetime talip olacağına.

Murphy der ki

Bir şeyin ters gideceği varsa, ters gider.

Yapabilenler, yapın... Yapamayanlar, öğretin... Öğretemeyenler, yönetin...

Bir mesele, birçok toplantıya sebep oluyorsa, toplantılar gittikçe meseleden "daha önemli" olmaya başlar.

24 yıl önce
Ahmet Bey
Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit