Arkadaşımız İbrahim Çolak, yerle bir olan Adapazarı''nda, göçük altından pekçok arkadaşını yaralı olarak çıkarabildiklerini, ama maalesef birçok yakınını da kurtaramadıklarını söyledi.
"Biz çok şükür kurtulduk ama, aile fertlerinden bazılarını kaybeden tanıdıklarımızın yanında, tuhaf bir suçluluk duygusuna kapılıyorum" diyor sevgili kardeşimiz.
Evet, o duyguyu iyi biliyoruz.
İlk günlerde yıkılan binaların altındakileri çıkarmak için tırnaklarıyla, buldukları tahta parçasıyla yahut ufak bir demirle mücadele etmeye çalışırken bulduğu bir kâğıt parçasını gösterdi. Kareli defter yaprağının dörtte birine kurşun kalemle yazılan not, bir çete üyelerinin isimlerini öğrenmemizi sağlıyordu.
Çocuklar kendi aralarında bir çete kurmuşlar. Altı kişilik çete bu. Hangileri kurtulabildi, bilmiyoruz.
Çete: Karaşahinler
1. Başkan: Alper, lakabı: Panter
2. Başkan yrd: Emre, lakabı: Leopar
3. Tolga: Kurt
4. Altuğ: Kobra
5. Talha: Kedi
6. Erdal: Yarasa
Depremden en çok etkilenen, çocuklar oldu herhalde. Ömürlerinde gördükleri ilk deprem, çok büyük oldu. Dileriz ki bir daha yaşamazlar böylesini ve bu gördükleri son deprem olur.
Çocuklar üzerindeki depremin etkilerini azaltmak için çeşitli çalışmalar yapılıyor biliyorsunuz.
Özellikle psikiyatr ve psikologların gayretleriyle çocuklar o yaşadıkları acıları yavaş yavaş unutma yoluna gidecek, hiç değilse kâbusları azalacak.
Ellerine renkli boyalar, kalemler kağıtlar verilerek çocuklardan resim yapmaları istendiğinde neredeyse hepsi deprem resmi çiziyor.
Yıkılan binalar, göçük altında yatan insanlar, kurtarma çalışmaları, ambulanslar ve "snalubma"lar, çadırlar, yerin yarılan görüntüsü vs. Ufaklıklardan bir tanesi düzgün bir bina resmi yapmış. Sorduklarında "Bu da deprem resmi" demiş.
- Nasıl deprem resmi bu? Ev sapasağlam duruyor.
- Duruyor gibi görünüyor ama sallanıyor depremden.
- Nasıl?
- İşte böyle diyerek, kağıdı köşelerinden tutup sallamaya başlamış.
Bağlarıyla ünlü bir şehrimizde, bir âdet varmış. Deprem olduğu zaman, herkes emeklemeye başlar ve bir yandan da "Kabe''ye gidiyorum... Kabe''ye gidiyorum..." dermiş.
Seninle iki bilinmeyenli denklemiz
Ben gerçek kökleri olmayan
Sen sabit bir polinom gibisin
Modüler tarafından bakarsan
Hiçbir tabana uymazsın
Matris gibi karışıksın
Determinant kadar zor
Çok değişik bir insansın
Analitik koordinatlarını bulamadım
Hele yüreğin kocaman
Alanını hesaplayamadım
Sana sevgim tam sayılar gibi sonsuz
Fonksiyon gibi sürekli
Beni senden ayırmaya
Hiçbir sayının yetmez kuvveti
Benim karekökümü alma
Üçgenim karem yamuğum
Ne olur açımı daraltma
Kalbin katı cisimler gibi
Bir türlü yumuşatamadım
Ortak paydada buluşalım
Pi sayısısın kalbimin
Çok bilinmeyenli denklemsin
Ya da karmaşık sayı
Seni çözmek için türev mi olayım
Olasılığını alıyorum ihtimaline bakıyorum
Hep aynı şeyi buluyorum.
sonuç:
Şüheda Gündoğdu