Çankırı Valisi Ayhan Çevik''e bombalı saldırı düzenleyenlerden biri olan Kemal Ertürk''ü yakalayan güvenlik güçlerini kutluyorum. Bu önemli bir başarıdır. En samimi hislerle tebrik ediyorum.
İstendiğinde suçluları vakit kaybetmeden yakalayan polis ve jandarma teşkilatının bu başarısı, huzur isteyen, güvenlik içinde yaşamayı özleyen halkımızı ne kadar sevindiriyorsa, kaos heveslilerini o ölçüde üzüyor olmalı.
Bundan başka, suçluların iki gün içinde ele geçirilmesi, faili meçhuller konusunda bir soruyu getiriyor akla. "Acaba onları yakalamak için yeterince çaba harcanmadı mı?" Bunun ardından gelen soru daha vahim: "Yoksa yakalamak istenmiyor mu?"
Bu iki tehlikeli soruyu bize ileten okurumuza kısa bir açıklama yaptık. Özetle şunu dedik:
Vallahi bu konuda biz ne desek boş. Siz en iyisi bu soruları yetkililere iletin.
- İyi ama benim soruma kim cevap verecek ki?
Bakın, işte bu soru da çok masum gibi gözükmesine rağmen, diğer ikisi kadar tehlikeli. Bu anlayış, vatandaşta, kendisine cevap vermeye kimsenin tenezzül etmeyeceği gibi yanlış bir düşüncenin bulunduğuna işaret ediyor öncelikle.
Biz de böyle düşünmenin yanlış olduğunu anlattık. Vatandaşın hak aramasının bir sakıncası olmayacağını da belirtmemiz gerekti, zira okurumuz "Ya başıma bir şey gelirse" diye endişesini dile getirdi.
İçişleri Bakanlığı''na, Emniyet Genel Müdürlüğü''ne, Başbakanlık ve hatta Cumhurbaşkanı Demirel''e bile mektup yazmanın, faks çekmenin mümkün olduğunu söyledik. Bilmem ikna edebildik mi? Bu konuda -görüşme sonunda bile- tereddütlü olmamızın sebebi, ismini vermekten çekinmesiydi.
Yeşilmişik, sazmışık... Bir de baktık, taşınmışık!..
İlk olarak 7. sayfadan başlayan Şekerlik maceramız, epeyce dolaştıktan sonra, dünden itibaren 17. sayfada devam ediyor. İleride ne olacağını şimdilik kimse bilmiyor... Tüm dost ve müşterilerimizi yeni adresimize bekleriz.
Hani bütün partiler Diyanet personelinin RP''yi desteklediğinden ve dini siyasete alet ettiklerinden yakınırlardı da bu yıl Diyanet, imamları kontrol etsinler diye müftüleri hacca bile göndermemişti ya! İşte şimdi şikayet sırası başkalarında...
İstanbul''un ilçelerinden birinde bir müftü DSP''den belediye başkan adayı olmuş. Sonra imamlardan, Kur''an Kursu hocalarından kendisine destek olmalarını istemiş. Ve şöyle cevap almış:
"Biliyorsunuz hocam, bize siyaset yasak."
ben pazara ne süreyim erenler ateşime baha biçen var mıdır
kurulsun meclisler alsın kararı kenti yakıp çöle dönmek kâr mıdır
leyla saçlarını çözer rüyama el değmez şu yürek kızgın nar mıdır
dağlar yürür beni yakan yol olur yürek denen şu titreyen zar mıdır
sulara salınmış, umutlarıma baharlar beklerken yağan kar mıdır
diz çöker fırtına yoldadır kervan kehkeşandan bana esen har mıdır
benim leylam bir kılıcın şavkında bu sırrı da ifşa etmek var mıdır
Başbakan Bülent Ecevit, kendilerini Marksist-komünist olarak tanımlayan bazı gençlik örgütlerinin şiddet eylemlerini sürdürmesine hayret ettiğini belirtmiş ve şöyle konuşmuş:
"Üç-dört çapulcu bu devleti yıkacak... Bu hayalciliğin de ötesinde bir gaflet!.."
Bu sözleri duyunca, "Vay canına!.." diyoruz. Bizim öyle dememizi Ecevit duymuyor ve şu şekilde devam ediyor:
"Dünyada izi kalmamış, Çin ve Küba bile değişiyor. Fakat maalesef bizde bazı gençlik örgütleri çağın bir hayli gerisinde kalmış, neyin peşindeler anlamak mümkün değil!.."
Vallahi doğru söylüyor! Helal olsun Başbakan''a. "Ecevit büyük adam" diye hep söylerim de, siz bıyık altından gülmekten vazgeçmezsiniz. Haydi buyurun bakalım, şimdi ne diyeceksiniz!..
Bu arada, aklıma yirmi-yirmibeş yıl öncesinin olayları geliyor. O dönemde bu Marksist-komünist örgütleri besleyen, kol kanat geren biri vardı. Kim olduğunu hatırlamaya çalışıyorum da ismi bir türlü aklıma gelmiyor. Aradan çok zaman geçmiş tabii. Bunca zaman içinde hafıza bazı bilgileri zayıflatabiliyor. O Marksist-komünist örgütlerin palazlanmasına zemin hazırlayan kişinin ismi aslında dilimin ucunda ama ne hikmetse söyleyemiyorum. Çıkarsam dilimi ve Ecevit''e göstersem, dilimin ucundaki ismi okuyabilir mi acaba?..
