|
Enflasyon, faiz ve kurlarda yeni dönem

Geçen haftaki % 8''in üzerindeki yükselişin ardından İMKB, bu hafta da yükselişini devam ettiriyor. Bu satırları yazdığım saatlerde borsa, geçen haftanın yükselişinin üzerine bir % 6 daha koymuştu.

İkinci el tahvil piyasasında aktif kâğıt olarak işlem gören 11 Mayıs 2011 vadeli tahvil, Salı günü tek haneli faiz oranından işlem gördü. Bu DİBS piyasalarının işlerlik kazandığı tarihten bu yana en düşük faiz oranı. Salı günkü toplam 10 milyar TL''lik üçlü ihalelerden ıskontolu olanında ortalama bileşik faiz % 10,10 oldu. Hafta başından beri 15 milyarın üzerinde borçlanan Hazine''nin yakın bir gelecekte tek haneli faiz oranlarıyla borçlanması artık hayal değil.

Dolar da düşüyor. Yine bu satırların yazıldığı dakikalarda bankalar arası piyasada dolar 1,46 civarında işlem görüyordu. Salı günü kur 1,45 sınırından döndü. Merkez Bankası da Salı gününden bu yana döviz alım işlemlerini yeniden başlattı. Merkez Bankası, şu an itibariyle 30''u opsiyonlu olmak üzere günde toplam 60 milyon doları piyasadan çekiyor.

Bu şaşırtıcı sürecin küresel gelişmelerle tabii olarak ilişkisi var. Küresel risk iştahının arttığı bir ortam, söz konusu gelişmeler için uygun bir zemin oluşturuyor. Ancak Türkiye''de yaşananlar, benzer piyasalardakilerden daha öte dinamikler taşıyor. Bu sürecin iç dinamiklerine ait ipuçları, geçen hafta Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz''ın konuşmasında gizli. Başkan''ın konuşması uzun vadeli piyasa faizlerinin tek haneye inebileceğini, bu faiz seviyelerinin 3 yıl boyunca etkili olabileceğini ve bu fırsatın mali disipline bağlı olduğunu vurguluyordu.

Piyasa oyuncuları, Başkan''ın konuşmasından birkaç sonuç çıkarttılar:

  • Mali disiplin konusunda somut bir gelişme olarak sayılabilecek orta vadeli program ve IMF ile anlaşma konusunda belli ki önemli bir mesafe kat edilmişti. Aksi takdirde Başkan, uygun şartlardan bahsetmek yerine daha sitem dolu ifadeler kullanırdı.

  • IMF ile olası bir anlaşma, hükümetin dışarıdan borçlanma kapasitesini arttıracağı düşünülüyor. Türkiye''nin taşıdığı mevcut risk primi giderek azalıyor ve bu durumda Hazine, bütçe açıklarını içerideki piyasalarda mali baskınlık oluşturmadan kapatabilecek.

  • Merkez Bankası''nın üç yıllık öngörüsü, diğer merkez bankalarının öngörüleriyle uyumlu. Zaman zaman çıkış stratejilerinden bahsedilse de, esas söylem durgunluk ve zayıf büyüme performansının daha birkaç yıl daha süreceği ve bu süreçte küresel enflasyonun düşük kalacağı yönünde. Küresel reel faiz oranları, kimi yerde sıfırın altındaki bölgelerde gezindiği sürece, Türkiye''deki pozitif reel faizlerin belli bir alıcısı olacaktır.

  • Merkez Bankası''nın rezerv biriktirme adına döviz alımları yapması sonucu piyasalarda oluşan TL likiditesini, geçmiş yıllarda olduğu kadar "sterilize" etmesine yani faizleri yüksek tutarak geri çekmesine gerek yok. Mevcut şartlar, bu tür bir parasal genişlemenin enflasyon üzerindeki etkilerini sınırlıyor.

  • Bu durumda, bankaların ellerinde biriken mevcut likiditeyi, faiz oranlarının düşmeye devam edeceği göz önünde tutulursa, şimdiden değerlendirmek isteyecekleri açık. Mevcut faiz oranları üzerinden DİBS almak oldukça cazip olacak, burada oluşacak talep tabii olarak faizleri aşağı çekecektir. Likiditenin hisse senedi ve kredi portföyü olarak değerlendirilmesi kaçınılmaz olacaktır.

    Görüldüğü gibi, şimdilik oldukça makul gözüken ve piyasaları coşturan bu okuma belli bazı varsayımlara dayanıyor:

  • Küresel risk iştahının yönü, mevcut gelişmeleri destekliyor. Bu ortamdaki menfi gelişmeler, varsayımlarımızı oldukça ciddi bir şekilde değiştirebilir.

  • Mali disiplin konusunda somut, uygulanabilir ve inandırıcı bir sona yaklaşıyor olduğumuz varsayılıyor. Bugüne dek olan gecikme, bu konudaki beklentileri arttırdı. Bu çerçevede kamuoyunun ikna edilememesi sıkıntı doğurabilir.

  • IMF, hem mali disiplinin inandırıcılığı, hem de bütçe açığının önemli bir kısmının yurtdışından sağlanabilmesi (ve böylece içerideki likiditenin tamamıyla kamu finansmanına yönelmesinin engellenmesi) için elzem bir adım gibi gözüküyor. Sürecin sıhhatini IMF ile ilişkiler belirleyecek.

  • Gıda, emtia ve enerji fiyatları, merkez bankalarının şimdilerde öngördüğünden farklı bir şekilde gelişmesi veya mevcut gevşek para politikalarının aşırı bir varlık köpüğünü başlatması durumunda, bu hem enflasyon olarak içeri yansıyacak, hem de tabii olarak artacak olan küresel faiz oranları, ülke içinde de faizleri yukarı itecektir.

  • İçerideki enflasyon beklentilerinin daha düşük bir platforma yerleşmesi lazım. Tüm diğer gelişmelere rağmen bu gerçekleşmezse, Merkez Bankası''nın düşük faiz politikası eninde sonunda enflasyon hedeflemesi görevini tehlikeye atacaktır.

  • Gelişmeler sonrası kurdaki aşırı düşüşün kendisi iktisadi dengeleri bozabilir. Geçmişte yaşanan tecrübe, bu durumda hükümet içinde farklı seslerin oluşmaya başladığını ve Merkez Bankası''nın hedef gösterilerek kredisinin yıpratıldığını ortaya koyuyor.

    Varsayımlar ve tehditler böyle. Bakalım önümüzdeki haftalar süreci nasıl işletecek?

  • 15 yıl önce
    default-profile-img
    Enflasyon, faiz ve kurlarda yeni dönem
    Kazdıkça altından daha neler çıkacak?
    Süleyman’ın (as) atları ve Miraç’taki elli vakit namaz
    Kara dinlilerle milletin savaşı
    ‘Beşikten mezara kadar ilim’
    Sarhoştum, hatırlamıyorum