|
Cefayı Rosa Parks çekti, sefayı Obama…
Takvimler 1 Aralık 1955'i gösteriyordu. Rosa Parks her zamanki gibi, bir akşamüstü Montgomery'de, çalıştığı fabrikadan evine gitmek üzere otobüse bindi. Çok yorgundu. Beyazlara ayrılan koltukların hemen arkasındaki karma koltuklardan birine oturdu. Zaten adına Jim Crow kanunları denen yasalar gereği beyazlara ayrılan koltuklarda oturamazdı. Ayrıca karma koltuklarda da bir beyaz, ayakta kalırsa siyah insan yerini ona bırakmak zorundaydı.


Üç durak sonra birkaç beyaz otobüse bindi ve yer olmadığı için ayakta kaldı. Beyazlar, içinde Rosa'nın da bulunduğu dört siyaha kalkmasını ve yerlerini kendilerine vermesini söyledi. Üç siyah, yerlerini beyazlara bırakıp ayağa kalktı; fakat Rosa Parks yorgundu. Daha doğrusu, kendi ifadesine göre,
“İnsanlar sürekli o gün yerimi yorgun olduğum için vermediğimi söylüyorlar; ama bu doğru değil. Fiziksel olarak yorgun değildim, ya da genelde bir iş günü sonunda olduğumdan daha yorgun değildim. Yaşlı da değildim bazıları o zamanlar yaşlıymışım gibi bir figür yaratıyorlar, kırk iki yaşımdaydım. Hayır, tek bir yorgunluğum vardı; pes etmekten yorulmuştum."
Otobüsün şoförü Rosa Parks'ın kanunlara aykırı davrandığını ve hemen kalkması gerektiğini, yoksa onu polise şikâyet edeceğini söylüyordu. Oysa Parks'ın, kalkmaya hiç niyeti yoktu. Öyle de yaptı. Oturdukça, oturdu. Bir ömür sürecek gibi oturdu. Ama bu uzun sürmedi ve Rosa Parks, polisler tarafından gözaltına alındı.

Böylece ilk isyanın kıvılcımı da saçılmış oldu. Siyahlar, bu duruma bir son vermenin vaktinin çoktan geldiğini anlamıştı. Artık, pekçoğu isyana hazır bir şekilde; beyazlara ayrılan yerlere oturuyor, beyazların geçtiği yollardan geçiyordu. Karşılığında da bir yığın dayak, biraz da ölüm duygusu... Ama bu durum onları hiçbir şekilde yıldırmıyor; aksine bıkmadan usanmadan tavırlarını hep devam ettiriyorlardı. Artık Jim Crow kanunları denilen ayrımcı yasalar kasten ve bilerek ihlal ediliyordu.

Rosa Parks'ın başlattığı bu eylem, çok geçmeden yakın Amerikan tarihindeki en önemli kahramanlardan birinin doğuşuna vesile oldu: Martin Luther King. Genç bir rahip kısa sürede Montgomery otobüs boykotunun başkanlığına seçildi. Sürekli pasif direniş çağrılarında bulunuyordu. Çağrıları karşılık buluyor, siyahilerle toplantılar yapıyor ve onlara bu ırkçı tavrı protesto etmelerini; hatta işi boykota kadar götürmeleri gerektiğini anlatıyordu.

Bir süre sonra anlattıkları ciddi bir karşılık buldu ve Amerika tarihinin en uzun süreli ve en devrimci boykotu başlamış oldu. Adı, Montgomery Otobüs Boykotu olarak anılmıştı. Alabama'da hiçbir siyahi, toplu taşıma araçlarını kullanmamaya başlamıştı. Herkes, işine ve okuluna yürüyerek, bisikletle gidiyordu. Otobüs şirketleri çok zor durumda kalmıştı. Boykot, tüm ülkeyi sarmıştı. Bu durum tam bir yıl bir ay sürdü. Sonunda Federal mahkeme, toplu taşıma araçlarındaki ırk ayrımcılığını yasaklamak zorunda kaldı.

Takvimler, 28 Ağustos 1963'ü gösterdiğinde her şey, tam anlamıyla Elvis Presley'in dediği gibi gerçekleşmeye başladı: A little less conversation a little more action, please (Daha az çene, daha fazla aksiyon lütfen).

İçlerinde beyazların da bulunduğu 250 bine yakın siyahi, Washington yürüyüşüne katılmıştı. Her eylemde olduğu gibi güçlü bir ses, “
Bir hayalim var
" diye başladığı sözü “
Bir gün eski kölelerin çocukları ile köle sahiplerinin çocukları aynı masa etrafında kardeşçe dizilip oturduklarını görüyorum. Rüyamda dört küçük çocuğumun bir gün renklerine göre değil karakterlerine göre değerlendirilecekleri bir toplumda yaşadıklarını görüyorum
" diye bitirdi.

Çok geçmeden rüya bitti ve Martin Luther King, 1969 yılında Memphis'te kaldığı motelin balkonunda uğradığı silahlı saldırıyla hayatını kaybetti.

Rosa Parks'ın gerçekleştirdiği otobüs eyleminin üzerinden elli iki, Martin Luther King'in hayal görmesinin ardından kırk dört yıl geçmişti. 10 Şubat 2007'de 12 yıllık senatör olan siyahi bir politikacı, Barack Husein Obama, Amerikan Başkanlık koltuğuna oturmak için yarışa dâhil olmuştu. Hüsein adı Müslümanlarda, Obama'nın rengi ise siyahlarda heyecan yaratıyordu. Obama, bir Amerikan rüyası olabilirdi.


Çok geçmeden Obama Başkan oldu ama hiçbir şey değişmedi. “
Evet, Başarabiliriz
" sloganıyla yola çıkan Obama, hiçbir şey başaramadan sekiz yılını doldurmak üzere. İşte böyleydi, Rosa Parks; Montgomery'deki otobüste, yerini bir beyaza verseydi, bugün Barack Husein Obama devlet başkanı olamazdı. Cefasını Rosa Parks'ın çektiği, sefasını Obama'nın sürdüğü bir hayat devam ediyor…


#Rosa Parks
#Obama
#Abd
8 yıl önce
Cefayı Rosa Parks çekti, sefayı Obama…
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet