|
Muhalefetin Mısır"dan alacağı dersler var

Küreselleşme ve iletişimin gücü bizi ekranlarımız başında "askeri darbeyi" izleme imkânı verdi. Mısır"da başını muhaliflerin çektiği protestolar sonrasında ordu, Cumhurbaşkanı Mursi"ye uzlaşma için önce 48 saat süre verdi, bir gelişme olmayınca darbe gerçekleşti.

Darbe, toplumsal farklılıkları bir arada tutan siyaseti ortadan kaldırdığı için kabul edilemez. Bu açıdan Mısır"da gerçekleşen darbe sadece ülke için değil, demokrasi yolundaki Ortadoğu ve Arap ülkeleri için de kötü deneyim olacaktır.

Mısır"da gerçekleşen darbenin iki yönü var. İlki darbenin dış boyutu. Mısır"da yaşananları sadece ülke dinamikleri ile açıklamak yanlış olur. Mısır"da darbe olmasına sevinen ülkelere baktığımızda, darbe için bu ülkelerden gelen açıklamalara baktığımızda bunu görürüz. Mısır"da gerçekleşen darbe, uluslararası güçlerin Mısır"ı kontrol etme, değişimin kendi iradeleri içinde gerçekleştirme isteklerinin ifadesidir.

Elbette darbeyi sadece dış güçler ve uluslararası aktörlerle açıklamak da resmin tamamı değildir. Belki daha önemlisi içerde siyaseten yapılan tercihlerin dış güçlerin etkili olabilecekleri ortamın sağlanmasından kaynaklanmaktadır.

Mursi 1 yıl önce yüzde 51 ile Cumhurbaşkanı seçildiğinde "Tüm Mısırlıların Cumhurbaşkanı" olacağını ifade etti. Ancak 1 yıl gibi kısa sürede yaptığı tercihler böyle olmadığını gösterdi. İnsan hakları ihlallerinden basına yönelik baskılara, farklı toplumsal talepleri siyaseten önemsizleştirmekten anayasa referandumuna kadar pek çok siyasi tasarrufta tüm Mısır"ı kucaklayan değil, bir kesiminin siyasal tercihleri siyasal referans olunca; Mübarek"i deviren Tahrir Meydanı yeniden muhaliflerle doldu.

Ortaya çıkan tablo Mısır"ın 27 Mayıs"ıdır. Bu tablo, Ortadoğu"da başlayan Arap uyanışının ortaya çıkardığı bireyselleşme ve siyasal aktör olma sürecinin uzamasına yol açacağı da kesindir. Yani Ortadoğu"da demokratik değişim hayli uzun bir süre alacaktır. Siyaset dışı aktörlerin sağladığı demokratik kazanımlar toplum tarafından içselleştirilmediği ölçüde bir anlamı olmadığı da açıkça ortaya çıkmıştır.

MISIR"DAN TÜRKİYE"YE

Mısır"a bakınca Türkiye"nin -eksik de olsa- demokratik deneyiminin, siyasi kanalların varlığının bir imkan olduğunu görüyoruz. Laikçiliğin değil ama laikleşme ve sekülerliğin siyasi hayatın normalleşmesi açısından önemli olduğunu fark ediyorsunuz. AK Parti siyasetin normalleşmesi konusunda büyük adımlar attı. Siyaseti devletin denetiminden çıkarıp toplumsal taleplere açtı. AK Parti"nin en büyük sorunu da bu noktada ortaya çıktı.

Gezi"de "AK Parti/Erdoğan karşıtı siyasi arayışları" dışında kalan toplumsal gruplar ve onların talepleri AK Parti"nin siyasal tasarrufları dışındakileri ifade ediyor.

Gezi"ye katılanların kültürel kimliği laik, çoğunun geçmişte oy verdikleri ya da oy verecekleri partinin CHP olması da bir şeyi değiştirmiyor. Gezi protestoları bu açıdan laik kesimin siyaset arayışının ifadesi oldu. CHP"ye oy vermelerine rağmen CHP"ye mesafe koydular, az da olsa BDP"ye oy verdikleri halde BDP"ye mesafeliler. İstanbul"un çeşitli parklarında süren forumlardan da kısa vadede sonuç çıkması zor.

Ama şu bir gerçek ki, Gezi"de ortaya çıkan talepler siyasi. Bu yüzden AK Parti"nin de muhalefetin de yapması gereken bunları siyasi karar süreçlerine dahil etmesi.

SOL BİRLEŞMELİ Mİ?

Bu talepleri siyasete taşıyacak en güçlü partiler CHP ile BDP. Diğer yandan Yeşil Sol Gelecek Partisi (YSGP) özü itibari ile Gezi"deki taleplerin yüzde 100"üne yakınını siyaseten söyleyen bir parti ama etkili değiller. Hatta Gezi sürecinde varlıklarını bile hissettirmediler. Bu siyasi bir tercih olabilir, bilemiyoruz.

Ama eğer siyaset bir değişim ve toplumsal talepleri taşıma süreciyse YSGP"nin bu süreçte büyük bir fırsatı kullanmadığı açık. Türkiye"nin siyaseten normalleşmesinin yolu demokratik ve özgürlükçü bir muhalefetin kitleselleşmesinde.

Kabul edelim ya da etmeyelim, CHP tüm eleştirilere rağmen bu muhalefetin en önemli adresidir. "CHP değişmez" ya da "Kemalist CHP" söylemi kolay olan, ötekileştiren ve siyasetin yolunu kapatan pozisyonlardır. CHP dışında BDP"ye de çözüm sürecine paralel olarak Türkiyelileşmesi muhalefet açısından önemli bir fırsat ve imkan olabilir.

YSGP başta olmak üzere DSİP gibi demokratik siyaseti savunanların siyasal konjonktürü de dikkate alarak siyaseten en güçlü partiyi dönüştürmek için adım atmaları bu açıdan önemli.

Türkiye"nin demokratikleşme sürecinin devam etmesi ancak AK Parti"yi siyaseten normalleştirecek bir arayışın kitleselleşmesi ya da kitlesel parti/ler/in toplumsal taleplere kendini açması ile mümkün.

Unutmamamız gereken şu ki, Gezi ile başlayan süreç laik/seküler kesimlerin siyasetle tanışma ve siyaset üretme arayışıdır. Yol uzun olsa da…

twitter.com/murataksoy

11 yıl önce
Muhalefetin Mısır"dan alacağı dersler var
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık