|
Aşkımız 200 yaşında

Bazen, yan yana gelmek istediğiniz son insan, onsuz yaşayamayacağınız tek kişiye dönüşür.

[JANE AUSTEN]

Jane Austen"ın [1775-1817] Gurur ve Önyargı [Pride and Prejudice; Türkçe"ye Aşk ve Gurur adıyla da çevrildi] adlı romanı yayınlanalı 200 yıl olmuş.

19. yüzyıl koşullarında Elizabeth Bennet ile Mr. Darcy arasındaki aşkı anlatan roman, duygusal hikayelerin en meşhurlarından.

Sosyolojik, psikolojik, ekonomik [sınıfsal], dönemsel, dinî… koşulların tesirleri altında şekillenen; incelikli gözlemler ve mizah yüklü bir aşk hikayesi.

"BİZ SİZİN ESERLERİNİZLE BÜYÜDÜK LEYDİM"

Jane Austen"ın romanları, çağdaşı olan Bronte Bacılar"ın [Charlotte, Emily, Anne] eserleriyle birlikte, iki asırdır romantizmin küresel klişelerine kaynaklık ediyor.

Türk filmlerinde izlediğimiz fakir-zengin aşkları, nefret-sevgi dönüşümü, hatta kör olmalar bu romanlarda anlatılmış sahnelerdir.

Dolayısıyla, romanlarını okumayanlar bile, Austen"dan dolaylı olarak etkileniyorlar.

Nitekim, bu hikayeler defalarca sinema ve televizyona uyarlandı.

Austen"ın eserleri üzerine çok sayıda kitap yazıldı.

Sözgelimi, Jane Odiwe, Austen romanlarının devamı niteliğinde onlarca kitap kaleme aldı.

Austen kahramanları Dövüş Kulübü evrenine taşındı, zombilerle buluşturuldu [Aşk ve Gurur ve Zombiler, Seth Grahame Smith, Domingo Yay.].

ÂŞIKLAR DEĞİŞTİ, AŞK DEĞİŞMEDİ

Kimileri, Austen romanlarının aşktan çok fazlasını içerdiğini söylüyor.

Halbuki, aşk zaten hayatın dışında, yalın bir olgu değildir.

Kimileri de, onun eserlerini "ucuz aşk hikayeleri" diyerek küçümsüyor.

Cazibesini 200 yıldır koruduğu ve İngiltere"de romanlarının hâlâ yılda 100 binden fazla satıldığı düşünülürse, Austen"ı yabana atmak mümkün görünmüyor.

PATRONLAR, ROMAN SEVMEZ

İşin enteresan yanı, Austen, romanlarının kapağına kendi adını yazmamıştı.

Romanlarında "Bir hanımefendi tarafından kaleme alınmıştır" ifadesi yer alıyordu.

Neden?

19. yüzyıl İngiliz taassubu, kadınların roman yazmasına imkan vermiyordu da ondan mı?

Bana sorarsanız, asıl mesele şu: İktidar, hikayelerden hoşlanmaz.

Çünkü, hikayelerde kahramanlar vardır.

Yoksulken zenginleşen, zayıfken zafere ulaşan, umutsuzken kurtulan kahramanlar.

Hikayeler, bizlere insanların değişebileceğini, koşulların baskısından kurtulabileceğini söyler.

Doğası gereği, sürprizleri gündeme getirir.

İktidarlar da haliyle otoriteye tehdit sinyali gönderen romanları değil, methiyeleri, marşları severler.

Gelgelelim, romanlar, hikayeler; daima iktidardan uzun yaşar.

Kahramanlar da, yazarlarından uzun yaşar.

Jane Austen 42 yaşında öldü. Gurur ve Önyargı"nın 200 yaşındaki âşıkları ise gençliklerinden hiçbir şey kaybetmediler.

11 yıl önce
Aşkımız 200 yaşında
Orta yol doğru istikameti gerektirir
Korksak mı?!
Londra izlenimlerim, beklentiler ve riskler
Türkiye’nin enerjisi
Komprador entelektüel ve siyasi işlevi