|
Köşk ve YÖK

Üniversitelerde birşey değişecek mi, değişmeyecek mi? İşte Türkiye kamuoyu bu sorunun cevabını arıyor.

Sadece Marmara İlâhiyat Fakültesi''ndeki başörtüsü mağduru öğrenciler, onların velileri ve insanlık dışı bu muâmeleyi içlerine asla sığdıramayan öğretim üyeleri değil; neredeyse bütün Türkiye kamuoyu bu sorunun cevabını arıyor.

Üniversiteler Arası Kurul''un; yaptığı son toplantıda Kemal Gürüz''den yana değil de, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı''ndan yana bir tavır geliştirmiş olması, kamuoyunun bu husustaki beklentilerini artırıyor da artırıyor.

Gürüz yalnızlaşıyor

Üniversiteler Arası Kurul bildiğiniz gibi son toplantısında, Köşk''le çatışan bir görüntü üretmekten özellikle geri durdu. Daha önce belirlediği iki YÖK üyesinin, Köşk tarafından veto edilmesini ciddi bir soruna dönüştürmemeyi tercih etti. Bunun mânâsı şudur: Biz Üniversiteler Arası Kurul olarak, sayın Cumhurbaşkanı ile herhangi bir çatışma içine girmek taraftarı değiliz. YÖK yönetimine göndereceğimiz iki üye hakkından vaz geçiyoruz. Bu hakkı bizim adımıza, sayın Cumhurbaşkanı''nın kullanmasında bir sakınca görmüyoruz."

Bu durumda Köşk''ün, YÖK üzerindeki nüfûzu biraz daha artacak demektir. Daha önce, YÖK yönetimine muhalefetleriyle tanınan Prof. Aysel Çelikel ve Ramazan Aslan''ı, Köşk kontenjanından YÖK''e atayan sayın Cumhurbaşkanı, öyle anlaşılıyor ki iki kontenjan hakkı daha kullanacaklar.

Bu sayı kuşkusuz, Kemal Gürüz yönetiminde ekseriyeti teşkil etmiyor. Şu anda yanlış söylemiş olabilirim; on bir kişi olan YÖK yönetimi karşısında bu dört kişi ne ifade eder diye de düşünülebilir.

Fakat bizce, hadiseye böyle bakmak yanlış olur:

Çünkü YÖK yönetimi, sırf Kemal Gürüz''le ve onun etrafında teşekkül etmiş bir bürokrasi ile sınırlı değil. Bu arada, aynı onbir kişilik kurulda Başbakanlığın yani hükümetin ve Genelkurmay''ın temsilcileri bulunduğu da düşünülürse, YÖK iradesinin kişisel bir tavır olmayıp, tam aksine, Türkiye''deki fiilî güçlerin bileşke tutumu olduğu daha iyi anlaşılır.

Biraz daha yakından

İşte YÖK''e ilişkin gelişmeleri, bu çerçevede değerlendirebilir miyiz diye düşünüyorum. YÖK yönetimine hükümet iradesinin, yani Başbakanlığın görevlendirdiği temsilciler yarın nasıl bir tutum takınacaklardır? Aynı şekilde Genelkurmay temsilcisinin tavrı nasıl olacaktır? Şimdilik bu soruların cevabı boşlukta olmakla beraber, gene de ihtiyatlı bir iyimserliğin kapıları aralanıyor mu, aralanmıyor mu? Üzerinde durduğumuz husus budur.

Dikkat edelim:

Üniversiteler Arası Kurul toplantısında, aday belirleme tartışmalarının ardından yapılan oylama çok önemli geldi bana. Kemal Gürüz''ün isteğine uyarak; iki üye, yeni adaylar belirleyelim ve Köşk''e sunalım demiş. Eğer öyle olsa idi Köşk, Üniversiteler Arası Kurul''un seçtiği iki adayı, büyük bir ihtimal atamak durumunda kalacaktı. Fakat öyle olmuyor, Kurul''a iştirak eden 108 üyeden 106''sı, bu hakkın kullanılmayarak Köşk''e bırakılması yönünde karar alıyor. Bize mânidar gelen de zaten burası oldu.

Gene dikkat edelim:

Üniversiteler Arası Kurul, ekseriyeti itibariyle Kemal Gürüz''ün kontrolünde olduğu halde nasıl böyle bir sonuç doğuyor? Nitekim bu kurul ilk toplantısında, Kemal Gürüz''ün teklif ettiği ve geçen yıllar boyunca da beraber çalıştığı iki kişiyi seçmemiş miydi? Köşk''ün veto ettiği bu iki adayı, Kurul niçin yeniden seçmedi? Niçin bu hadiseyi bir onur meselesine dönüştürmedi? Kemal Gürüz''ü boşlukta bırakacak bir davranışa, nasıl olup da ulaşabildi Kurul?

Köşk ve asker; acaba?

Bu tavırda Köşk''ü protesto niyeti mi gizli? Yoksa güç dengelerindeki değişimin yeni bir işareti ile mi karşı karşıyayız? İşin tabiatı odur ki, lehte ve aleyhte Kurul''un ikiye bölünmesi icab ederken, böyle bir durum doğmuyor ve küllî bir tavır değişikliği ile karşı karşıya kalıyoruz.

Üniversiteler Arası Kurul toplantısından sonra bu Kurul''a üye Gülhane Askerî Tıp Akademisi Dekanı Prof. Çetin Harmankaya''nın Radikal gazetesine yaptığı bir açıklama dikkatimi çekti. Prof. Paşa şöyle demiş: "Ülkede bu kadar gerginlik varken, YÖK''ün de bir gerginlik yaratması şık olmaz. Nitekim herkes doğru yolda birleşti. (Buraya dikkat!..) Birleşmek istemeyenlere de doğruları anlattık."

Burdan çıkan sonuca göre, Üniversiteler Arası Kurul''un ulaştığı sonucu, askerî temsilciler de onaylamış. Daha ötede, bu yolda yoğun bir gayret de sarfetmişler.

Prof. Harmankaya''nın görüşü şahsî midir, kurumsal mıdır? Önemli olan burası. Eğer Prof. Paşa''nın görüşü Kurumsal ise, Köşk ve Genelkurmay''ın, YÖK konusunda yeni bir politika belirleme dönemine girdiklerini düşünmek icabeder.

Herşeyden evvel, üniversite probleminin çözümü konusunda, Köşk''ün sorumluluğunun daha bir arttığını kimse unutmamalı.

23 yıl önce
Köşk ve YÖK
Katil devletin hedefindeki iki meslek sahipleri
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü