|
İki yakanın hikâyesi…

Soğuk Savaş’ın bitmesinden bu yana NATO’nun hazırladığı ilk ve en kapsamlı ‘Bölgesel Savunma Planı’na Türk itirazı, İsveç’in önüne çektiğimiz set ile birleştiğinde ne anlama geliyor?..

11-12 Temmuz’da Vilnius’ta-Kaliningrad’a 150 Km!- gerçekleşecek liderler zirvesine hazırlık sayılan NATO Savunma Bakanları toplantısında ele alınan, yüksek gizlilik dereceli plan şimdi liderlerin önüne gelecek…

NATO, zirvenin en önemli konularından birisi olacağını söylüyor. Doğrudur;
yeni askerî planlar bunlar ve yeni ‘küresel yerleşkeye
’ göre tasarlandı. Bu yüzden başka ülkelerin de rezervleri söz konusu.
Ankara’nın, Kıbrıs’a ilişkin coğrafi konumlamalarda kullanılan kimi ifadelere şerh koyduğu söyleniyor. Böyle söyleyince, ‘düzeltilebilir’ intibaı ediniyorsunuz. Öyle ise liderler problemi aşacaklardır. Buna rağmen itirazlar çekilmezse, bakış açısını değiştirerek “
kriz
” ele alınır.
Böyle bir planın hazırlanışı dünyaya bir şey söylüyor; daha asker, daha silah, daha para, daha çok güç ve bir düşmana karşı mevzilenme niteliklerini belirliyorsanız,
siyaseten de herkesin içine sinmesi şart.
Bu plan kime karşı
’ sorusunun yanıtı bir yandan Rusya ama bastığı alanın hacmine ve yollarına bakarak daha büyük resim çizip-çizmediğini de takip gerekiyor…
MERMİ BİTTİYSE GERİSİNİ SAYMA…
Daha çok silah ve para savaşın doğasında var. Ama önce ABD Savunma Bakanı’nın NATO ortaklarına hitaben, “
daha çok mermi yapın
” ifadesi, ardından NATO Genel Sekreteri’nin, “
silah ve mühimmat stoklarımız boş
” açıklaması, savaşın başından bu yana atılan stratejik zafer çığlıklarından, ‘
kurşun bitti
’ye varan konvansiyonel/lojistik zafiyeti gösteriyor. (Türkiye’nin depoları dolu!)

Napolyon’a atfen sık anlatılan bir anekdot vardır ya; yenilgiden sonra komutanına sormuş, ‘neden kaybettiniz’? ‘Çok sebebi var, bir, barut bitti’ diye saymaya başlayınca, “tamam, gerisine gerek yok’ demiş.. O hesap…

Avrupalı ortakların sürekli, “bitti, verecek bir şey kalmadı, kendi eksiklerimizi tamamlamak bile yıllar alacak” sızlanmalarının sadece ayak sürüme olmadığını gösteriyor bu.

Putin’in, “Ukrayna’nın kendi ürettiği silah yok, hepsi dışarıdan geliyor,
bu sürdürülemez
” tespitiyle birleştiğinde daha anlamlı gelebilir.
FENA DAYAK GELİYOR…
Bunların üzerinde, NATO zirvesiyle Ukrayna savaşı arasında politik bir bağlam/hesap da var. ABD-İngiltere-Ukrayna, zirveye kadar Kiev yönetiminin başlatmış olduğu, “
büyük ve karşı saldırının”
anlamlı, hadi olmadı, umut verir ilerlemeler üretmesini
bekliyordu. Böylece sürekli sızlanan ve aralarında fısıldaşan müttefiklerine, “bakın gördünüz mü” diyebilecekti.

Ancak şu ana kadar sahada böyle bir durum yok. Karşı taarruz iki haftaya yaklaşıyor ama herhangi anlamlı kazanım görünmüyor. Bir kaç köyün ele geçirilmesini kutlamak muharebe şartlarında moral şarttır ama gerçekler öyle değil…

Zelenski’nin Kırım dâhil Rusya’nın ele geçirdiği toprakları geri alma hedefi -Batılı askeri uzmanlar dâhil- gerçekçi bulunmuyor. Onlara göre Rusya’nın ele geçirdiği toprakları ‘tutma’ ihtimali daha güçlü.

Sahaya, tahkimatlara, hazırlıklara, lojistiğe bakıldığında o askeri uzmanlar bile muharebe alanına değil, siyasi mucizelere atıf yapıyorlar; ‘
Moskova’da bir yönetim değişikliği olursa
’ diye. Ardından da ekliyorlar; “O da pek olası görünmüyor”…

Zaten 15 ayı geçen savaş süresince Rus iç siyasetine yönelik pek çok senaryo gündeme sürüldü ama tablo ortada. Rusya’nın zaman zaman alanda yaşadığı gelgitlerden mutsuz bir kesim var ülkede ama dikkate değer olduklarını söylemek aşırılık olur.

Tersi de öyle; Zelenski’nin şimdi devrileceğine yönelik koridor dedikodularının da karşılığı yok. Çünkü ABD ve İngiltere, Avrupa’yı da arkalarında sürükleyerek destek vermeye devam ediyorlar. Vadeli ihtimal, Ukrayna halkının evlatlarını ölüme sürmekten tükenmesi. İşte bu Zelenski için tehlikeli…

Zelenski, zirveye katılacak ama beklediği “üyelik” müjdesini yine alamayacak. Bizzat Biden o kapıyı kapattı. NATO da, “normal şartlar içindeki ülkeleri alabiliriz ancak” diyerek, anormal şartlara eliyle ittiği Ukrayna’ya dirsek gösterdi. Burada üye ülkeler için de dersler olsa gerek!

WASHINGTON-PEKİN BULUŞTU. AFERİN. YANİ?..

Gelelim gömleğin diğer yakasına…

Çin/Pasifik ile Transatlantik ittifak arasında da hep göz teması, güvenlik ilintisi var. Arada Ortadoğu ve Batı Asya bulunuyor, Çin etkisini Avrupa’ya taşıyor.
Blinken Pekin’deyken Çin Başbakanı’nın Berlin’de olması odur.

Çin balonlarının Amerikan uçakları tarafından ‘patlatılmasının’ üzerine, Başkan Biden ve astlarının ağzından Pekin’in aşağılanmasına varan süreç, iki süper güç arasındaki hatları tamamen kesip atmıştı…

Bir süre önce Washington görüşmek için taleplerde bulunmaya başladı. Çin ağırdan aldı, biraz ‘burun sürttü’ ama sonunda Dışişleri Bakanı Blinken Pekin’e geldi ve hem mevkidaşı hem de Xi Jinping ile görüştü…

Haliyle bu temasın
bir anlamı/sonucu olması gerekiyor
. Ancak görüşmelerin ardından Blinken’ın yaptığı açıklamalar, protokoler nezaket sözlerinin dışında, küresel kamuoyunca bilinen başlıklarda Çin’e yine fırça atmış havası veriyor…

Tayvan, Sincan, Hong Kong’la ilgili sıkıntıları tekrar dile getirmek, ki Çin’i en rahatsız eden meseleler, Kuzey Kore’nin kontrol altında tutulması ve Rusya’ya destek vermemek. Belki bir, “sizi ekonomik ablukaya almaya çalışmıyoruz” ifadesi. Bu da ne denli güvenilir ayrı konu. Yeni bir şey yok. Ama 11 saati aşkın toplantı var! İlginç.

Biden, “Blinken çok iyi bir iş çıkardı” dedi ama “iş” neydi?

ABD, süper güçler arası oyunda ana artere mi dönüyor? Yani Çin ve Hindistan ile ilişkilerini Rusya’yı halledene kadar iyi tut mottosuna. Blinken Pekin’den umutla ayrılırken, Hindistan Başbakanı Modi Beyaz Saray’a doğru yola çıkıyordu.

#NATO
#ABD
#Çin
#Rusya
#Ukrayna
1 yıl önce
İki yakanın hikâyesi…
Erdoğan herkesi kucaklerken muhite mayın döşeyenler
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!