|
‘Stratejik intikam’ seçenekleri…

İki terör saldırısı nedeniyle kaybettiğimiz evlatlarımız büyük üzüntü yarattı. Ailelerine sonsuz sabır ve şehitlere rahmet dualarımız bitmeyecek…

Gözyaşlarımızı yeisle karıştıranlar da oldu. ‘Umutsuzluktan doğan karamsarlık’ bu ülkenin ruh kodlarında
hiç olmadı,
hiç olmayan bir şeyi arayanlar ancak öfkemizi bulacaklar. Zaten güvenlik güçlerimiz gereken “cezalandırmayı” yapıyor…
Yasımızı tutarken, saldırının şüphelilerini, arkasındakileri, zamanlamasındaki ayarları, mesajını çözmeye çalışıyoruz.
Türkiye’nin vereceği siyasi yan
ıt da dâhil…

Resmi açıklama ve söylemler, teröristler kadar “arkasındakileri” de işaret ettiğinden, mevcut konjonktürü, her olası ülkeyle yakın zamandaki ilişkilerimizi, coğrafyamızdaki savaş/çıkar/tuzak parametrelerini tarıyoruz…

Ortadoğu’nun doğası, hangi “unsuru” ele alırsanız alın “kimin işine yarar” sorusunun bir karşılığını muhakkak bulmaya imkân tanıyor.
Amerika
zaten. Ankara’nın Gazze’deki onurlu tutumu nedeniyle
İsrail’in
de aynı listede yer alması doğal. Listeyi uzatabilir,
İran’ı
,
Rusya’yı
,
İngiltere’yi
, zorlarsak bir seri ülkeyi daha ekleyebiliriz.

Bu minval üzre konuşmaya başladığımızda, adı geçen her odak için makûl bir neden ve zamanlama inşa edebiliriz. Somut, ikna edici istihbarat devlet tarafından kamuoyuna yansıtılmadan da bu tartışmalar uzar gider…


EN AZ BEŞ ÜLKE ŞÜPHELİ, LİSTENİN BAŞINDA YİNE O VAR…

Yine de iki olasılık biraz daha öne çıkıyor…

Saldırıdan hemen önce gerçekleşen Ankara’daki
Irak-Türkiye güvenlik zirvesi
önemli ipuçlarından biri. Zamanlaması yerinde. Irak seçimlerinin hemen ardından gerçekleşmesi, özellikle PKK terörüyle mücadelede
stratejik sonuç isteyen
görüntüsü kritik. Hassasiyet ve ısrarla ele aldığı, ‘
Kalkınma Yolu Projesi
’nin bölgesel ve küresel kesişmelere, ‘Kuşak ve Yol’a ya da Hindistan-Körfez-İsrail-Avrupa yoluna ne söylediği de ortada. (Saldırıdan hemen önce; ‘Koridor Savaşları’, 23/12, Yeni Şafak.) Kim ne derse desin bir meydan okuma projesi. Ama biraz akıllı ve iyi niyetli olanlar için de ‘
davet
’ tasarısı.
Yine de, saldırıların arkasındaki gerçeği arayan teorilerden sadece bir tanesi. Pekala bir başkası da çıkıp, “İran’ın Irak’taki nüfuzu ortada, bundan rahatsız oldular” da diyebilir, veya, “bu İsrail’in çıkarlarına aykırı, Gazze’de Türkiye’nin duruşuna da kin biriktirdiler” diyebilir. Hatta “bu proje İran’ı da
Zengezur
üzerinden içine alabilir, Amerika ve İngiltere buna asla izin vermez”, hatta hatta, “ABD ile büyük açmazlarımız ortada ama şu an bir diyalog var,
PKK
bunu bozmak için yaptı” da denebilir… Öyle ki, “PKK varlığını göstermek istedi, kış dönemidir ve olay sadece budur” izahı getirebilir uzmanlar. Ve böylece uzayıp gider…

İSVEÇ İÇİN GÖZDAĞI…
İki.. Kuşkusuz bir diğer zamanlama, TBMM Dışişleri Komisyonu’nda bu satırlar yazılırken görüşülmesi beklenen
İsveç’in NATO üyeliği
meselesidir. Terör saldırısının, Ankara’nın İsveç kararı üzerine dikkatli düşünmesi yönünde gözdağı olarak algılanması da akla yatkındır…

Üstelik bu dikkat çekme iki taraftan da olabilir; ABD, ‘İsveç yüzünden bizi oyalamaya devam ederseniz bunun arkası gelir, İsveç’i PKK’ya verdiği destek yüzünden engellerseniz aynı PKK sizi vurur’ mesajını iletiyor olabileceği gibi, Rusya veya İran, yine Ankara’nın İsveç kararını NATO/ABD çizgisinden uzaklaştırmak için de örgütü kullanmış olabilir…

İsveç’in üyeliği meselesine ABD’nin verdiği önemi küçümsememeliyiz.
Sıradan bir NATO’yu pekiştirme, güç gösterisi değil bu. Yekpare bir inceleme yazısını hak edecek denli, şu an göze çarpmayan hesap ve haritalara basıyor.

DURMAYACAKLAR!
O halde sebep-sonuç ilişkisi kurarken,
bölgenin tamamını ‘istikrarsızlaştıran’ nedene,
yani listenin bir numaralı şüphelisine dönmemiz gerekiyor. Müstakilen bu saldırının failinin bulmak için değil, çünkü hepsi metastazın yayıldığı alanlardır. Ama kötü hastalığın adı ABD olduğu için…

Kısa geçmişten kolaj yapalım…

Dedeağaç’taki
Amerikan askeri varlığını başından beri daha çok Rusya’ya yordum ama geri kalanı elbette bizeydi ve ikisinden önemlisi bunların
“Batı’nın sınır birlikleri”
olmasıdır…
İsrail vahşetine kalkan tutan uçak gemileri
Doğu Akdeniz’e
geldiğinde sorulan, “bunlar niye burada” sorusunun bulduğu yanıt da esasen aynıdır…
Kızıldeniz
… Yine Batı ve “haçlı donanmasıdır”…
Keza, Deniz Kuvvetleri Komutanı Sayın Ercüment Tatlıoğlu’nun, “
Karadeniz’de
ABD ve NATO’yu istemiyoruz” mealindeki konuşmasını takiben, Pentagon’un bütçesi içinde
yeni bir Karadeniz
planının
ortaya çıkması da, NATO/ABD varlığının girilmesi mümkün olmayan son denize de çıkartma yapma arzusudur…

Hepsi birden, “durmayacaklarını” gösteriyor ama aynı zamanda “ayakta ancak zor yoluyla, kaba kuvvetle” durabildiklerini işaret ediyor. Derinlikli/parlak stratejileri, krizleri öngörme ve bunlara hazır cevapları zaten yok ama.. Tutunmak için daha tehlikeli olabilecekleri açık. Stratejik pozisyonları geriledikçe daha çok güç gösterme eğilimine giriyorlar…


TÜRKİYE’NİN CEVABI…
Tüm bu gıllıgışlı gelişmeler, netameli olaylar ve varoluşumuza yönelik ataklara yanıt son derece sade olmalı. Bir yandan sahada güç gösterirken, diğer yandan zikrettiğimiz her vaka için yüksek istihbarata dayalı kanıtlar/yanıtlar biriktirilmeli. Fakat
yanıt siyasi/stratejik olmalı…

Bugün için Ankara’nın aktüel yanıt kartı İsveç’in NATO üyeliğidir. Türkiye bunu dilediği gibi uzatabilir ama Temmuz ayında gerçekleşecek NATO zirvesinde kadar karar üretmesi gereği ABD tarafından ‘son tarih’ olarak söylendi.

Gazi Meclis’in kararı hepimizin kararı olacaktır. Ancak ortadaki soru, İsveç’in üyeliğinin
Türkiye’nin çıkarına olup olmadığıdır.
‘Durmayacaklarında mutabıksak’, İsveç’e hayır dememiz gerekiyor. Yok, ‘dururlar’ deniyorsa, bu yazıyı gelecekteki tartışmaların delil dosyasına emanet ediyoruz.
#Siyaset
#Politika
#Nedret Ersanel
5 ay önce
‘Stratejik intikam’ seçenekleri…
Orta yol doğru istikameti gerektirir
Korksak mı?!
Londra izlenimlerim, beklentiler ve riskler
Türkiye’nin enerjisi
Komprador entelektüel ve siyasi işlevi