|
Gösterilen ve konuşulan sanat
İTM"DEN KISA FİLMLER GALASI

İstanbul Tasarım Merkezi (İTM), Ensar Vakfı"nın organizasyonu içinde yer alıyor.

Kuruluş amacı, geleneksel ve modern tasarım konularında eğitimler vererek tasarım kültürü oluşturabilmek...

Bu doğrultuda çeşitli atölyeler açan İTM, görücüye çıkabilecek kıvama gelen işleri de günü geldiğinde kamu ile paylaşıyor.

Bugün saat 18.00"de İBB Fatih Kültür Merkezi"nde gerçekleşecek olan yeni paylaşımı ise bir gala; "Kısa Film Teori Ve Uygulama Atölyesi"nde on aylık nazari ve pratik eğitimle sonuçlanan "Öğrenci Kısa Filmleri"nin galası...

Musab Tekin, Sinan Sertel, Kaan Atilla Taşkın, Büşra Büyükadem, Murat Bektaş, Seda Kaya, Koray Sevindi, Hüseyin Aydemir - Hasan Aktaş"ın yönetimlerinde çekilen Pelav-Ayakkabı, ?Âdem"in Hikâyesi, Bilyali,?Oyun,?Siyah Yağmur, ?Bir Senaryo Yaratmak, ?Kafa, Sarı Çiçek adlı filmler izletilecek.

Başka bir programım nedeniyle izleyemeyeceğim bu filmleri neden önemsiyorum ve "bari sizler kaçırmayınız" deme ihtiyacı duyuyorum biliyor musuz?

Şundan: Sahih bilgi kaynağı olarak gözle görmenin yerini akan ve kontrolsüz seyri zorunlu kılan görüntülerin işgali karşısında bireysel tefekkürün de nasıl bir imkan ya da imkansızlığa muhatap kılındığını bizzat tecrübe etmek!

Bu cümleme bakıp hemen sinemayı olumsuzladığıma hükmetmeyiniz lütfen.

Evet, görüntülerin bana hakim olmasını istemem ve sevmem. Ama rüyalarımda bana hakim olan suretlerin, gerçeklik düzeyine görüntü olarak aktarılmasıyla sağlanabilecek yeni bir tefekkür biçimine, deneyimine de dudak büküp geçemem.

İsimlerini zikrettiğim yönetmenlerin çabasını ve işlerini bu nedenle çok önemsiyorum.

Genç ve diri zihinler bize bilmediğimiz bir yeni tefekkür aleminin kapılarını aralıyor olabilirler.

O halde buna tanıklıkta gecikmek bir kayıp olacaktır.

İnanıyorum ki onlar sinemaya "sıradan bir eğlence aracı" olarak bakmıyorlar. Hayatın kendisi bir oyun/eğlence olabilir ancak hayat üzerine zihin yormak, siretlerden suretlere, suretlerden siretlere sinemanın gerçekliği içinde tefekküre doğru yol almak bence azami ciddiyeti gerektirir.

KAVUKLU AZ PİŞEKAR ÇOK

Kavuklu ile pişekar Orta Oyunu"nun iki temel karakteridir. Orta Oyunu bu ikisinin diyaloglarından oluşan "denge"de ortaya çıkar, diğer bir söyleyişle ikisinden birinin yokluğu "orta"nın ve dolayısıyla oyun"un yokluğudur.

Bunları aklıma getiren dün başlayan ve pazar günü bitecek olan "İslam, Sanat ve Estetik" konulu 6. Dini Yayıncılık Kongresi"ydi.

İlk ikisi gerçekleşen oturumlarda tebliğci ve müzakereci olalarak 17 prof., 8 doç. ve yrd.doç., 1 dr. ve 2 yazar vardı.

Bu sayılar bana iki nedenle ilginç geldi:

Birincisi, sanatı konuşuyorsak sanatçı nedeniyle konuşuyoruz. Sanatçı ve eseri olmadan ne nazariyesinin ne tekniğinin ne de niteliğinin konuşulması mümkün değildir.

İkincisi akademinin sanat üzerindeki hakimiyeti Batı sanat ortamına, bizde ise Kemalizmin kendi müminini yetiştirme projesine mahsustur.

Her iki hususta işin tabiatına uygunluk ve bir ezberi bozma çabası gözetilmediği takdirde sanatı konuşmanın zorlaşacağına inanıyorum.

Öte yandan akademisyen oldukları halde sanat konusunu nazari bir gerekliliğin ötesinde hayati (toplumsal) bir konu olarak kendi zamanlarının diliyle konuşmayı iyi bilen ve bu yanıyla sanata akademi penceresinden değil, gündelik hayatın içinden bakabilen örneğin bir İhsan Fazlıoğlu"nun, bir Özkan Gözel"in bu etkinlikte yer almamalarının bir eksiklik olduğunu düşünüyorum.

Yine İslam sanatlarına kültürel bir kimliğin (İslami olanın) içinden değil, insani bir birikim olarak dünya sanatının içinden bakabilecek kimi önemli isimlerin olmayışlarının nedenini de başkaları bir yana önce kendime izah edemiyorum.

Dünkü yazımda İslam ve sanat konusunda söz söyleme ehliyetine sahip birçok akademisyenin, yazarın tebliğleriyle, müzakereleriyle katılacaklarını belirtmiş ve bu Kongre"nin geçmişteki örneklerine göre İslam ve sanat konusundaki en kapsamlı etkinlik olma özelliği taşıdığını söylemiştim.

Bunu da vurgulayarak, içeriklerinin yetkinliğine ve benim İslam sanatı konusundaki bilgi açığıma göre ilk iki oturumun fevkalade değerli, besleyici ve aydınlatıcı olduğunu önemle belirtmeliyim.

Dile getirdiğim eleştiriler akademisyenlerin varlıklarına, çabalarına yönelik değildir. Bilakis gerek bu harika organizasyonun daha mükemmel olması gerekse akademik çabaların da daha iyi görünebilmesi açısından dile getirmek zorunda kaldığım hususlardır.

Evet, Kongre"yi izlemeye, intibalarımı paylaşmaya devam edeceğim.

10 yıl önce
Gösterilen ve konuşulan sanat
Enflasyonun önceliği
Kamu yönetiminde pandemi ile öğrenip sonrasında unuttuğumuz kritik bilgiler
Uluslararası hukûkun üzerine düşen gölge
Emperyalizmin küresel hegemonyasının anahtarı: Türkiye’de laik devrim, İran'da “İslâmcı” devrim 
27 Mayıs: Demokrasi sürecinde kara bir leke