|
Mimarinin metafiziği
Doğan Hasol,
mimarlığı: “İnsanların yaşamasını kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak üzere gerekli mekanları, işlevsel gereksinimleri ekonomik ve teknik olanaklarla bağdaştırarak estetik yaratıcılıkla inşa etme sanatı; (…) yapıları ve fiziksel çevreyi tasarlama ve inşa etme sanat ve bilimi…” olarak tanımlar. (Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü, Yapı Yayın, İstanbul 2005)
Bu tanımda, mimarlığın fizikle olan sıkı bağı vurgulanırken,
sanat
olarak nitelenmesiyle de metafizikle olan ilişkisi
ima
edilir.
“İma” diyorum, çünkü
Bergson
’un kelimeleriyle “…Bir realiteye, onu izafi olarak bilmek yerine, mutlak olarak malik olmanın, onunla ilgili bakış açılarına yerleşmek yerine bizzat kendisine yerleşmenin, onu analiz etmek yerine sezgisini elde etmenin ve nihayet onu her türlü sembolik ifadenin, tercümenin ya da temsilin dışında sezmenin bir yolu mevcutsa, metafizik bu yolun ta kendisidir.” (Metafiziğe Giriş, Trc.: Atakan Altınörs, Paradigama Yayıncılık, İstanbul 2011) Dolayısıyla, metafizik dendiğinde, fiziğin kendisini de içine alan, diğer bir söyleyişle fiziği doğrudan kendi tanımı içinde tanımlanabilir hale getiren bir ilimden söz ediyoruz demektir ki, bu da fiziğin öncelendiği yerde ancak ima yoluyla beyan edilebilir.

Öte yandan, “Biçimler gözümüzde anlam kazanıyorsa, bunun tek nedeni, onları duygulara sahip bir ruhun dışavurumu olarak görmemizdir. İstenç-dışı biçimde, her şeye bir ruh atfederiz. İnsanoğlunun atalarından gelen bir itkisidir bu. Mitolojik bir itkidir ama günümüzde de geçerlidir, denge durumu bozulmuş bir figür için kaygılanmamamız ancak uzun bir algı eğitiminden geçmemizle sağlanabilir. Bir de, bu itki gerçekten hiç yok olur mu? Kanımca yok olmaz. Böyle bir şey sanatın sonu olur.” (Heinrich Wölfflin, Mimarlık Psikolojisine Öndeyişler, Trc.: Alp Tümertekin – Nihat Ülner, Janus Yayıncılık, İstanbul 2016)

Bu durumda, mezkur ve yapılabilecek sair tanımlar esasında tek bir terkiple mimarinin metafiziğinden, onu ima etmenin ötesinde söz etmek hiç de kolay olmasa gerektir.

Yukarıda yaptığımız son alıntının sahibi olan
Wölfflin
, metafizik yerine
psikoloji
terimini tercih etmişse de (ki, onun ilgili kitabını 22 yaşında yazdığını da hatırlatarak), asıl mimari tefekkürün bizde tasavvufa (: İslam metafiziğine) dahil olduğunu söylememiz gerekir. Zira, mimarinin ilk konusu olarak, daha başta ev imgemizi âlem-ev ile kendimizin yaratılışından başlayarak şekillendirir ve şimdi içinde bulunduğumuz dünya-evde, cennet-eve erişme umuduyla yaşarız. Buna göre mimari esaslı her imgemiz, ancak tasavvuf yoluyla tefsir edebilecek fenomenlere (nispetlere) bitişik hale gelir.

Bu paradigma ise bizi, mimariyi metafizik içinde anlamaya ve anlatmaya çalışmanın önemine ve bunu bir tefekkür tarzı olarak ifa edenlerin kıymetine götürür.

Bizde sanata ve bu cümleden mimariye ait nazariyatın yokluğundan söz edenler, eğer gaflet nedeniyle değilse, açık bir hıyanetle böyle söz ediyorlar demektir.

Zira Fârâbî ve Ca’fer Efendi’’den Ekrem Hakkı Ayverdi, Turgut Cansever, Saadettin Ökten ve Halil İbrahim Düzenli’ye… kadar gelen (ve zikredemediğiniz onlarca ismi kapsayan) bir seçkinler silsilesinin tefekkürlerini ve işlerini yakından izleyenler, muhteşem bir nazariyata sahip olduğumuzu kolayca göreceklerdir.

Bunu son örneği olarak, yakın zamanda
Kubbealtı Neşriyat
tarafından yayımlanan,
İbrahim Numan
’ın
Mimarlık ve Düşünce Dünyâmız
adlı kitabından kısada olsa söz etmek isteriz.

Kitap, hâlen FSMÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi kurucu dekanı olan görev yapan İbrahim Numan’ın (d. 1948 Lefkoşe), 1981-2021 yılları arasında “Muhtelif yerlerde yayımlanan veya tebliğ olarak verilen muhtelif konuşmalarından” oluşuyor.

“İslamî Estetik Anlayışı’nın Menşe’i Hakkında Düşünceler”le açılan “İnsan, Vahdet ve Mîmârî” adlı ilk bölümü, “Osmanlı Mimarlık Şuuru”; “Kutsal Mekanlardan İzler” ve “İstanbul’a Dair” başlığını taşıyan diğer bölümler takip ediyor.

İbrahim Numan, yazılarında şehir, çevre ve peyzaj gibi güncel konuların yanı sıra Yahya Kemal, Ekrem Hakkı Ayverdi başta gelmek üzere birçok değerli ismi ele alırken, -yukarıda zikrettiğimiz bağlamda- tasavvufî bakış açısında musır olarak, mimarlık ilminin hakikatlerini de derin bir tecrübe eşliğinde işliyor.

Grafik – tasarım açısından da son derece özenli olarak hazırlanmış ve tertemiz bir baskıyla yayınlamış olan Mimarlık ve Düşünce Hayâtımız’ın, mimarinin metafiziği üzerine zihin yoranlar için, müsmir bir fener olacağına inanıyorum.

#İbrahim Numan
#Doğan Hasol
#Atakan Altınörs
2 лет назад
Mimarinin metafiziği
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi