|
Resim yasağı

Resmi ideolojinin eğitim ve öğretim amaçlı sanat kurumlarında, sanatın en büyük düşmanının bağnazlık ve cehalet olduğu, dolayısıyla bağnazlık ve cehalet dini olarak İslam''ın da resim yapmayı yasakladığı telkin edilegelmiştir.

"Osmanlı Minyatür Tekniği" adlı bir kitapta bu telkinin etkisiyle yazıldığı aşikar olan daha provokatif cümlelerle karşılaştım.

Kitabın yazarı (adı lazım değil bir kadın), uzayda yaşıyor ya da kütüphane hizmetlerinden yasaklı bulunuyor olmalı ki, Elif Naci''nin Milliyet''teki bir yazısına yaslanarak, Evliya Çelebi''den "tasvir haramdır diyerek, sanatçının bir ayda yaptığı minyatürleri, cahil ve bağnaz insanların bu şaheserlerin gözlerini bıçakla oyduklarını, tükürdüklerini, her sayfasını delik deşik ettiklerini, yok ettiklerini" aktardıktan sonra bir alıntı daha patlatmış: "13. Asırda Moğol Orduları Bağdat''ta el yazması kitapları ve resimli din kitaplarını çuvallara doldurup imha etmişlerdir."

İslam resmi yasakladığına göre bu kitaplar kime aittir ya da resmi yasaklayan dinin resimli din kitapları olabilir mi veya Moğollar İslam''ın hangi mezhebindendir diye sorulabilir ama karşımızda yasaklandığını iddia etti şey üzerine kitap yazmış ve malum telkinin taşıyıcısı olmuş biri bulunduğundan her soru zaid olacaktır.

Kaldı ki, bizim mahalleden de kimi yazarların aynı telkinin etkisinde kalıp, resim yaptıkları için evlerine kapatılmış kızlarımız üstüne mersiye dizmeye kalkıştıklarını hatırlayınca malum suçlamanın boyutları daha da belirginleşiyor.

Burada sorulması gereken şudur: Bu telkinin doğmasına ve yerleşik bir kanaat haline gelmesine neden izin verildi?

Bana öyle geliyor ki, bu telkinin doğması engellenemezdi. Çünkü resmi ideoloji, dini kötülemek adına bulabildiği en zayıf malzemelere bile mal bulmuş mağribi gibi saldırmıştır.

Yerleşik bir kanaat haline gelmesi ise din''i büyük düşman ilan eden resmi ideolojinin dört bir cepheden ona saldırması karşısında, Müslümanların daha hayati konularlarla uğraşmayı seçip bu ve benzeri konuları süresi belirsiz bir kuluçkaya yatırmalarından kaynaklanmıştır. Ki, zaten mübah bir uğraş olan sanatın kendi içindeki bu yasağın Allah''a şirk koşmak, adam öldürmek gibi yasaklardan farklı oluşunun ifade edilebileceği özgür bir düşünce ortamı da olmamıştır.

Aslında konunun iki püf noktası bulunmaktadır. Birincisi, İslam''a göre canlı varlıkların tasvir edilmelerinin mümkün olup olmadığı. İkincisi ise –Oleg Grabar''ın kelimeleriyle– Müslüman dünyadaki "dinsel imge dağarcığı"nın tasviri gereksizleştirmesi.

Canlıların tasvir edilmemesine ilişkin Kur''an''da açık bir hüküm yoktur ancak bu tutuma dair sahih hadisler vardır. Bu manada hüküm üretenlerin İslam''ın puta karşı diğer semavi dinlere göre çok özel bir hassasiyete sahip oluşunu ve insan fıtratının suretlendirmeye, biçimlendirmeye yatkınlığını gözetmeleri de kaçınılmazdır.

Son tahlilde siparişle yaptırılan ve satın alınan bir dekorasyon malzemesi olarak resmin muhatap kitlesinin seçkinlerden (sultan, prens, bürokrat ve tacirden) ibaret olması, diğer bir söyleyişle put olarak algılanmasına neden olmayacak dar ve genişleme ihtimali bulunmayan alanlarda kullanılması resimle ilgili hükmün özel olarak esnetilmesini de beraberinde getirmiştir.

İslam tarihine bakıldığında da ressamların (musavvirlerin, nakkaşların, çehre-gûşayların) belirtilen kitlenin mensuplarınca korundukları, üretilen eserlerin de yine onlara mahsus mekanlarda kullanıldığı görülmektedir. Nitekim bugün "minyatür mirası" olarak değerlendirilen mevcut resimlerin neredeyse tamamı onlardan bize intikal edenlerdir.

Müslüman dünyadaki "dinsel imge dağarcığı"nın tasviri gereksizleştirmesine gelince: Grabar "Müslüman ''ikona sevmezliği''nin Akdeniz bölgesinde ve İran''da ya da daha sonraları Hindistan ve Orta Asya''da rastlanan zengin dinsel imge dağarcığı karşısında suretleri kullanmaya karşı gelişen bir gönülsüzlük olduğu konusunda bir genel mutabakat vardır" diyor. Bunu Müslüman dünyanın, onca zengin bir sanat ilgisi içindeyken resim yapmaya tenezzül etmemesi şeklinde ifade etmek de mümkündür.

Bu iki püf noktasına ilişkin açıklamamız üzerinden ulaşılabilecek doğru sonuç şudur: Ne Doğu''da ne de Batı''da resim sanatı sıradan (sokağa mahsus) bir uğraş değildir. Ancak ona harcanan emeğin karşılığını verebilecek zenginlerin ve onlara hizmet etmeyi zevk edinen sanat erbabının birlikte oluşturdukları dar çerçeveli bir ilgidir. Bu yanıyla dini bağlamda öznel bir içerik yüklenerek hemen her devirde de resim yapılmıştır.

İslam''ın tasvir yasağıyla bizde resim sanatının gelişmesini engellediğini söyleyenlerse, zihni kirlerini ortalığa saçma özgürlüğü isteyen mutlu azınlığın görkemli budalalarıdır.

12 yıl önce
Resim yasağı
KGF’nin ayrıntıları netleşti
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim