Geçtiğimiz hafta sonu, sevgili dostum
’in oğlu Furkan’ın düğünü vesilesiyle Mersin’deydim.
-
çiftine, mutluluk dileklerimi buradan tekrar iletiyorum.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü
ile Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı
’ın da teşrif ettikleri düğünde, başta
ve
olmak üzere Güneydoğu’dan gelen dost, arkadaş ve tanışlarla, bölgedeki son gelişmeler üzerinde fikri teatide bulunma imkanı elde ettim.
ASABİYET DURUMUNDAN KIRGINLIK
’nin Güneydoğu bölgemizdeki vatandaşlarımızca bidayetinden beri sevildiği, kimsenin meçhulü değil.
Asabiyet bağının yanı sıra, Barzani’nin Ehl-i Sünnet ve ehl-i tarik olması, ayrıca etkili bir aşiretin lideri ve
olarak PKK terör örgütünün ülkemize yönelik kanlı şiddet eylemlerini zaman zaman dizginlemiş bulunması, söz konusu sevgiyi belirleyen etkili unsurlar arasında yer alıyor.
Bu nedenlere bağlı olarak, Cumhurbaşkanımız
’ın, Barzani’nin bağımsızlık referandumu ve bunu izleyecek olan devlet kurma hayaline mahsus sert ve kararlı tepkileri içinde yer alan “Biz, yaptırımlarımızı uygulamaya başladığımız andan itibaren zaten ortada kalacaksın. Bir vanayı kapadığımız anda iş, bitti. Bütün gelirin melirin hepsi ortadan kalkıyor. TIR’lar Kuzey Irak’a çalışmadığı anda bunlar, yiyecek, giyecek bulamayacaklar. Öyle bir duruma gelecek. Niye? Mecburuz, yaptırım. O zaman bunlara İsrail nereden, neyi, nasıl gönderecek? Buyursun, göndersin” sözlerinden dolayı, Kürt vatandaşlarımızın kırıldıkları beyan ediliyor.
Bu kırgınlık, Barzani aşiretini (ve dolayısıyla onun hinterlandındaki Kürtleri)
açlıkla terbiye ederek yola getirme
fikrine bağlanarak öncelikle insani bir boyuta taşınmak istenirken, yukarıda zikrettiğim sevginin asabiyet boyutu da kısmen gizlenmiş olunuyor.
Bu ikinci boyuta şahsen
karşı olmadığımı peşinen söylemeliyim. Çünkü yine asabiyet etkisiyle başta Kerkük’tekiler olmak üzere oradaki soydaşlarımın durumu da benim için
ifade ediyor.
Fakat konunun birinci boyutu, İsrail vurgusuyla birlikte düşünüldüğünde, ikinci boyutu da belirleyecek bir gerçekliğe bağlanıyor.
Bu gerçeklik, Barzani’nin devlet kurma hayalinin, ondan çok çok önce
başkalarınca kurulan bir hayal
olarak tahakkuk ettirilmesi, diğer bir söyleyişle muhtemel bir Kürt devleti üzerinden, modern silahlarla teçhiz edilmiş emperyal bir merkez oluşturarak, İsrail’in güvenliği projesinin hayata geçirilmesi anlamını taşıyor.
Asıl niyet böyle olunca, Türküyle, Kürdüyle ve diğer gruplarıyla bölge insanının asabiyetten doğan sevgilerini, ilgilerini, merhametlerini mümkün olabildiğince ötelemeleri, buna karşılık potansiyel fitne merkezlerine şiddetle itiraz etmeleri, uzak dünya devletlerinin hepi topu yedi milyondan ibaret olan Yahudilerin güvenliği için (kavimleri, dinleri ne olursa olsun) milyonlarca yerliyi birbirleriyle çatıştırarak yok etme planlarına tereddütsüz olarak karşı çıkmaları iktiza ediyor.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kimler tarafından ve hangi şerli maksatlarla “açlıkla terbiye ederek yola getirme” mottosuna indirgenmeye çalışılan ve zikrettiğimiz zorunluluk bağlamında son derece haklı olan tepkisini, Barzani sevgisinin duygusallığına feda etmeyip, sayıları üç milyonu aşkın sığınmacıya uzatılan kardeşlik eliyle birlikte değerlendirmek gerekiyor.
Fitnenin, saman altından su yürütme politikalarının, işgal teşebbüslerinin ve bunlara bağlı olarak zulümlerin, vahşetlerin, can kıyımlarının, mekan tahriplerinin ayyuka çıktığı bu ortamda, Erdoğan’ın değil de, (Allah muhafaza) Kılıçdaroğlu gibi birinin Türkiye’yi yönetiyor olma ihtimali bile benim tüylerini diken diken etmeye yeterli geliyor.
Üstelik Erdoğan’ın zikrettiğimiz tepkisi de, onun insanları mağdur etme niyetini değil, bilakis başkalarının çıkarları uğruna onların maruz kalacakları akıbeti vurgulaması bakımından ciddi bir önem arz ediyor.
O halde şunu açıklıkla ifade edelim:
Muhtemel bir Barzani devleti, İsrail’in güvenliğini sağlamak için, Türkiye’nin bölge Müslümanlarıyla irtibatına da son verecek ve yönetim ipleri Amerika’nın elinde olacak şekilde tampon bir bölge ihdasından başka hiçbir şey değildir.
Türkiye’nin (ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın) bu konuda sessiz ve edilgen olmasını beklemek muhaldir.
Nitekim PKK’nın da Barzani’ye yardım etmek için Kerkük’te mevzilenmesiyle olayın farklı bir boyuta evrilmesi, Erdoğan’ın kaygılarını haklı çıkardığı kadar, asabiyet esaslı sevgilerin yeniden gözden geçirilmesini de zorunlu kılmaktadır.
Dilde yumuşaklık, kardeşlik lügatinde ısrar esastır
ancak, çok boyutlu bir ihanetin sahnelendiği şu ortamda asabiyetten kaynaklanan sevgilerin
olabileceği de üzerinde dikkatlice düşünülmesi gereken önemli bir husustur.