|
Gri alan yeniden mümkün mü
Geçtiğimiz hafta sonu,
Sivil İnisiyatif Derneği
'nin davetiyle
Çan
'daydım.


Çan, kırk bin nüfuslu bir şehir.



Şehir diyorum, çünkü bu kelimeyi hak ediyor; önemli bir kısmını kaplayan fabrikalara, yanı başındaki kömür işletmelerine rağmen mimari açıdan düzenli bir şehir; caddeleri, sokakları, çarşıları geniş ve temiz.



Sanayi ile tarımın, burada birlerinin alanını gasp etmeden kol kola yürüyor olmaları da altı çizilmesi gereken bir diğer önemli husus.



Çan'a vasıl olduğumuz günün akşamında, Sivil İnisiyatif Derneği'den, (bir davanın sahibi oluşunu sessizliğiyle daha da görünür kılan) başkan

Nazmi Duran

, derneğin gayretkeş, fedakar ekibinden

Ayşe Afacan

,

Güler Çengel

,

Sadi Yağlı

,

Cihat Yağlı

ve

Tevfik Özer

ile Çan'daki düşünsel ve siyasi ortamı tanımamızı da sağlayan bir sohbetimiz oldu.



Bu sohbette, doğal olarak Çan'ı da içine alan, ülke genelindeki

siyasi gerilimin düşürülebilmesi

,

kültürel kimlik çatışmalarının azaltılabilmesi

yönünde temenniler öne çıkarken, özellikle Müslüman münevverlerin, parti tanımlı bir topluluk görüntüsünü de izale edebilecek şekilde, iktidarla ilişkilerinde makul bir mesafeyi gözetmelerinin gerekliliği vurgulandı.



Müslüman münevver

tanımı, eli kalem tutanlardan sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerine kadar genişletiliyor ve dolayısıyla düşünebilen, vatana ve yerliliğe dair derdi, projesi, aktif faaliyeti olan kanaat önderleri de bu silsileye dahil ediliyordu.



Bu genişletmenin asıl sebebi ise, söz konusu münevverlerin her faaliyetlerinin

parti tarafından soğurulma

ihtimalinden duyulan kaygıya bitişikti ki, yarın partisiz bir hayatın zorunlu olması durumunda, o münevverlerin yeni bir birlik, yeni bir milli örgütlenme talebiyle halkın karşısına

ak ve açık bir yüzle

çıkma potansiyellerinin korunma çabasından kaynaklanıyordu.



AK Parti iktidarından elbette memnuniyet duyulmalı ve onu desteklemekte musir olunmalıydı. Ancak, bugün sadece parti ile görülemeyecek gözler, muhabbetlerine ulaşılamayacak gönüller olduğu gibi, salt parti merkezli faaliyet görüntüsü vermek yarın tüm gözlerden, gönüllerden uzak kalma sakıncasını da içkin hale gelebilirdi.



Bu kaygılardan sonra zorunlu olarak şu başat soruya ulaşılıyordu:

Gri alanın ihdası yeniden mümkün olamaz mıydı

?



Ben kendi düşüncelerimi şu minval üzere naklettim:



Gri alan

, 28 Şubat ortamında bizlerin (Müslümanların) ürettiği bir terimdi. Eğitim haklarının engellenmesinden başörtüsü yasağına kadar maruz kaldığımız siyasi şiddete, “bu kadarı da olmaz artık” diyerek destek veren Solcuların ve Liberallerin,

dışımızın içine çekilmelerini

izah edebilme arayışımızdan doğmuştu.



Haliyle o gri alan bir katışma, birleşme, bitişme değildi. Siyasi bir toplaşmaydı. Siyasi olması nedeniyle çıkar ilişkisine dayanıyor ve dolayısıyla karşılıklı bir saygıyı içeriyor olsa da, samimi bir sevgiyi içermiyordu. Siyaseten biz yine bizdik, onlar da yine onlardı.



Gri alanın Gezi Eşkıya Kalkışması'nda bir haftada yok oluvermesi bu durumun en bariz delilidir. O kısa süre içerisinde biz onlar tarafından devletçilikle damgalanırken, onlar da bize göre vatan haini oluverdiler.



Buna göre, gri alanın yeniden yaratılmasını istemenin pratik bir karşılığı yok. Çünkü sabit sınırda geçici olarak mümkün kılınan bir

açılma

, karşılıklı sevgiyle birbirine

katılmaya

dönüşmediği sürece, kurgulanmış siyasi bir durumun tezahürü olarak algılanmaya ve karşılıklı bir hesapçılığın adı olmaya devam edecektir.



Benim düşüncem, mevcut gri alan terimini gereksizleştirecek şekilde, kendi tahammül nazariyemizi, ötekiyle birlikte olma seçimimizi yeniden yapılandırmamızdır.



Diğer bir ifadeyle, bizler gri alan

siyaseten yeniden oluşsun

diye değil, madem bu ülkenin sahipleriysek ve madem arkamızda güçlü bir iktidarın desteği varsa, artık

korkusuz ve komplekssiz olarak

, ötekini en doğal şekliyle, samimiyetle yoğrulmuş bir sevgiyle kucaklamayı

siyaset üstü bir şuurla

deneyebilmeliyiz.



Eğer biz bu potansiyel durumu fiile aktaramazsak, eski gri alan terimine yaslanan kimi uyanıklar (tarafları ne olursa olsun) bunda kendileri için özel bir faydanın avcısı olmaya devam edeceklerdir.



Nitekim, henüz münevver olmayan ama eli kalem tutan kimi arkadaşlarımız, geniş düşüncelilik, hoşgörü, tezkiye edilme ve diyalog imkanı adına kimi liboşların hinterlandına girmekten rahatsızlık duymamaktalar.



Bu durumda, denenmişi deneyerek vakit kaybetmek yerine denenmemiş sahih tutumlar üretmek bizler için çok da zor olmasa gerektir.


#Sivil İnisiyatif Derneği
#Nazmi Duran
#Güler Çengel
#Sadi Yağlı
il y a 7 ans
Gri alan yeniden mümkün mü
Yaralı coğrafyalarımızı konuşmaya daha yeni başlıyoruz
Sosyal Çürüme Yazıları 7: Dedelerden himmet umma cumhuriyeti
Paket iyi de ‘kampanya’ nerede?..
KDV artışının KDV indiriminden daha çok alkış aldığı ülke
Arapça tabelalar ve yeni CHP