|
icra"nın ve kaza kuvvetinin vazifeleri arasındaki sınır

son günlerin münakaşa ve müzakere konularından birisi yasama (teşriikuvvet), yürütme (icraikuvvet) ve yargı (kazaikuvvet) arasındaki münasebetlerde yetki sınırlarının aşılması ve bu üç kuvvetin, birbirinin vazifesine müdahale eder duruma düşmesi hadisesidir..

*

yürütmenin teşriî kuvvete hükmetmesi nazari plânda düşünülemez.. hükümet; her ne kadar iktidar partisinin meclisteki ekseriyeti tarafından inşa ve teşkil edilmiş bulunsa da, hükümetin meclise emretmesi ve her dediğini yaptırması söz konusu değildir.. milletvekillerinin vicdani kanaati, hükümet başkanı kendi partilerinin başkanı olsa da, başkanlarının her emrine boyun eğmelerine engel olacak kıvamdadır.. hükümetin doğru ve gerekli isteklerine destek vermeleri zaten vazifeleri cümlesindendir.. önemli konularda zaten gizli oy sistemi işlediği için doğru görmedikleri hükümet taleplerini tasdik ve tasvibetmek ellerinde sayılır..

asıl şikayet konusu olan, icranın kararlarını tatbik ederken idari yargının hattâ bizzat bazı adli mahkemelerin bazı hükümet icraatına engel teşkil edecek kararlar vermeleridir.. hükümet veya bakanlıklardan birisi, memurlardan veya müdürlerden birisini başka yere nakletme kararı alıyor.. memurun teknik veya idari ehliyetsizliği yahut da görevin yeni bir ihtiyacı için alınan hükümet kararını danıştay bozuyor ve o memurun nakledilmesine engel oluyor.. bu olay için sorulacak sual şudur:

hükümet veya bakanlık, önemli vazifelerini görürken işe uygun memurunu seçmek ve istediği mahalde kullanmak hakkına sahip değil midir?. danıştayın, bakanlığa verilen vazifesinin müktezasını ve mahiyetini takdir etmeye yetecek bilgisi ve ihtisası olduğu düşünülebilir mi..? düşünülse bile, danıştayın yetkisi, alınan kararın hukuku, adaleti ve zati hakları ihlâl edip etmediğini tayin etmekle sınırlı değil midir? danıştayın, icranın görevini bizzat îfa etmesi düşünülebilir mi?

*

diğer taraftan bazı adli mahkemelerin, hükümetin bazı mahallerde kurmak istediği baraj gibi, elektrik santrali gibi, maden işletmesi gibi tesislerin, bazı şahısların veya bölge halkının müracaatı üzerine durdurduğu görülmektedir.. o tesisin ülke için yararlı ve lüzumlu olup olmadığının tayin ve takdiri, yürütmenin yani hükümetin yetkisi dahilinde değil midir?

değildir derseniz, yürütme kuvvetini yargının emrine ve kararına tâbî kılmış olursunuz.. yargının elinde ehlivukuf yahut bilirkişi gibi vasıtalar bulunsa da, hükümetin elinde bulunan uzmanlar ve teknik personel gibi esasi yetkililer mevcut olabilir mi, bu hususu da ayrıca düşünmek gerekir..

denecek odur ki icra ile yargının vazifelerine ait sınırların iyi çizilmesi, tedahüllere (sınır aşmalarına) fırsat ve sebep yaratılmaması, her iki kuvveti temsil edenlerin titizlik göstermesi gereken bir husustur..

üç kuvvete ait vazifelerin birbirine karışmadan yerine getirilmesi, mevcut mevzuâtın titizlikle tatbik ve takibi suretiyle mi olur, yoksa mevzuâtta yeni bir ayarlama ameliyesine ihtiyaç var mıdır, elbette ki buna karar vermek ilgililere ait bir vazifedir.. önemli olan üç kuvvetin birbirinin işine karışmadan kendi işlerini yürütebilmesidir...

11 yıl önce
icra"nın ve kaza kuvvetinin vazifeleri arasındaki sınır
Enflasyonun önceliği
Kamu yönetiminde pandemi ile öğrenip sonrasında unuttuğumuz kritik bilgiler
Uluslararası hukûkun üzerine düşen gölge
Emperyalizmin küresel hegemonyasının anahtarı: Türkiye’de laik devrim, İran'da “İslâmcı” devrim 
27 Mayıs: Demokrasi sürecinde kara bir leke