|
Roberto Cavalli ve anneannemin şifonyeri

Fındıklı-Kabataş arası, arkadaşım Alp Öziş''le yoğun trafikte duruyoruz, çünkü ilerleyemiyoruz… Yandaki arabanın penceresi açık, çok bakımlı şık bir hanım, altmış yaşına yakın, haza beyefendi eşine yüksek sesle sürekli bir şeyler söylüyor, ister istemez kulak misafiri oluyorum;

"-Bugün Kanyon''da tam aradığım elbiseyi buldum ama bir beden küçük geldi. Bilemezsin ne sıkıldım, çünkü önceden de bu ayakkabıları almıştım defile için… Aklıma sen geldin, bir şeyler yaparsın diye seni aradım, telefonun hep meşgul hep meşgul! İnsan belki karısı arar diye telefonunu bu kadar da meşgul tutmaz ki! Mağazadakiler; genel müdürlüğü, depoyu ve diğer tüm şubeleri aradılar, bir buçuk saat uğraştılar, kahroldum, bulamadılar! Çok gerildim, bütün günüm mahvoldu anlatamam sana… Hala stres içindeyim. Bir de bunlar yetmezmiş gibi büyük ablan aradı, ağrıları artmış hemen ilgilenmemizi istedi."

Ara sıra karısına döndüğünde arkadaki arabaların aydınlatmasıyla beyefendinin yüz ifadesini daha iyi görebiliyordum. Sıkı sıkıya kapanmış kilitlenmiş dudaklar, günün yorgunluğunu taşıyan gergin ve bezgin bir yüz ifadesi, şahsi iradeyle bu ifadeyi yumuşatmaya çalışan göz kasları, karısının anlattıklarını hiç konuşmadan dinleyen munis, babacan, akıllı ve de belli ki güngörmüş bir bey… O da en güzel siyah takımını giymiş, papyon takmış…

Arabalar biraz ilerlemeye başladı ama artık yan yana değiliz; yine de görüş mesafemdeler, gözümü onlardan ayıramıyorum.

Beyden tık yok! Sadece dinliyor… Bütün gün işyerinde üzerine gelen problemler yetmiyormuş gibi…

* * *

Böyle oturaklı, tumturaklı bir beyefendinin işyerinde 300 kişinin çalışması benim için sürpriz olmaz. Hatta fazlası vardır da azı olmaz. Görüntü böyle…

Biz de erkeğiz ya… Hep onun tarafından düşünüyorum; bu kadar yoğun bir iş hayatı, ödenmeyen/geciken çekler, her an patlak veren yeni problemler ve akşam Dolmabahçe

Sarayı rıhtımında Cavalli defilesi…

İşe bakın!

En azından karısı eşinin bu yükünü bilerek birkaç güzel söz söyleyemez mi, onun streslerini alamaz mı? Zaten güzel, varlıklı, sıhhatli bir görüntüde çok kimsenin orada olmak istediği bir akşam geçirmeye gidiyorlar. Kocasının elini tutup, gününün nasıl geçtiğini soramaz mı?

"-Kociş, geçen ay SSK primleri sorunun vardı, nasıl hallettin mi bir tanem. Gümrükte malın takılmıştı, çekebildin mi? Bu ekonomik krizde ihracat ve iç piyasa sevkiyatların, tahsilâtların nasıl gidiyor? İnşallah piyasalar daha da açılır, tekrar yeni yatırımlar düşünürsün..." gibilerden bir sohbet ne de güzel olur biz erkekler için…

Nerdeee… Nerde bu laflar, nerede kocasının yaşadıklarını ruhunda hissetmeler… İki sıcak kelime çıkmaz mı ağızdan?

* * *

Kafamın içerisinde geçmişi ''search''lüyorum…

Arıyorum, arıyorum, taa gerilere gidiyorum. Ne mübarek insanlarmış onlar… Bizden önceki nesiller… Hiç mi sıkıntıları yoktu onların. Bırakın sıcak suyu, musluktan suları doğru dürüst aktı mı ki… Araba mı vardı, buzdolabı mı vardı, defile mi vardı, telefon-televizyon-tuvalet kâğıdı mı vardı o zamanlar! Varsın bütün bunlar olmasın, o yüce insanlarda huzur vardı, saygı ve sevgiden öte kıymet bilirlik vardı. İstediği kıyafeti bulamadı diye hem kendini, hem eşini germek-mutsuz etmek yoktu! Tam tersine mevcut imkânlar ve imkânsızlıklar içerisinde birlikte uyum içerisinde geçirilen bir hayatın ilelebet hoşnutluğu, geniş yürekliliği, birbirine yaslanmışlığı vardı… Yeter ki ''nefesin hep yanımda olsun'' düşüncesinin hâkimiyeti vardı…

* * *

İnanın; anneannemin şifonyerinde sadece bir şişe gülsuyu ve minicik bir şişe de esans vardı.

Hepsi bu. Fazlası onlara zaten fazla gelirdi. Gerek de yoktu ve de sonuna kadar mutluydular, doyumluydular…

Dedemle birlikte birbirlerine "Huu" diye seslenirlerdi. Biri Huu dedi mi, diğeri evin bir ucundan çıkıverir gelirdi.

Bakışları arasında havada sanki görünmez bir bağ, bir buğu vardı… Bu, sevgiden de öte bir şeydi. Tarif edemiyorum ki daha fazlasını… Bugün rastlamadığım bir şey, eşi-benzeri yok ki örneklerle tarif edebileyim…

* * *

Arabada devamlı vıdı-vıdı yapan o hanımefendi acaba anlayacak mı?

Ertesi günlerdeki defilelere giden çocukları, yeğenleri de anlayabilecekler mi acaba?

Zaten küçülmüşüz, parçalanmışız… Bölünmüşüz…

İçerisinde en az 4-5 ailenin yaşadığı, herkesin her şeyi hep beraber paylaştığı o çok odalı köşkler, konaklar, büyük geniş evler sarmaş dolaş yaşanan o hayatlar çoktan yok olup gitmiş… Küçücük 1+1 ''lere kadar inmişiz. Çocuk olduğunda 2+1. Ama görüntüde yüzme havuzu var, Fittness-SPA var, muhtemelen golf-tenis de var! Evet, görüntüde çok şey var ama neticede yalnızlık var, ortak değerleri paylaşmazlık var, birbirini anlayamamak var…

Var oğlu var…

Bütün bu sürecin sonu felaketin ta kendisi; Mutlak Egoizm!

İstediğin kadar hedeflerin olsun, hepsi maddiyatla ölçüldüğü müddetçe doldur boşalttan başka bir şey değil. Ne kadar doldursan da, dolmayacak. Nefis hep daha fazlasını isteyecek ve doymayacak. Nurlar içerisinde yatsın, anneannemin şifonyeri hepsine bedeldi.

* * *

Allah aşkınıza biraz daha açık, dertlerimize deva, sorunlara merhem konuşabilir miyim?

Bu kadar bakım, güzellik uğruna bu kadar zahmet, emek ve vakit ayırma…

Ne olur şimdi paradan konuşmayalım…

Bütün bu süreçler boyunca acaba o hanım, eşini mutlu etmeyi, ona vıdı-vıdılar değil de, güzel sözler söylemeyi hayal ediyor mu hiç? Roberto Cavalli ''nin kreasyonlarında en ufak bir detayı kaçırmazken, kocasının sorunlarıyla da ilgileniyor mu, onun üzerindeki inanılmaz yüklerin detayına iniyor mu? Şahsi egoların ve rekabetçi tatminlerin hırsından kurtulup, ruhunun sıcaklığını ve anaçlığını ona aktarıp, kocasını sakinleştirebiliyor mu, mutluluğu birlikte yakalamak ve devam ettirebilmek için onu anlamaya çalışıyor mu?

* * *

Ohh, gerçekten ohh! Şimdi rahatladım.

Güzeller güzeli İstanbul''um. Sen en yüce değerlerin en fevkine layıksın. Ne mutlu hepimize

ne mutlu Cavalli''ye ve tüm diğer tasarımcılara, modacılara hepsi senin bağrında yer buldular.

İstanbul''u İstanbul yapan tüm gelmiş geçmiş ve bugünkü insanlarımıza teşekkürler, selam olsun hepinize… Rahmet de istediler tabii…

Bu eşsiz değerler-eserler ve dinamizm içerisinde nice keyifli bereketli Fashionable İstanbul haftaları diliyorum. Aynı duygularla bu muhteşem şehrin renkli, sevimli, sıcak, çalışkan insanlarına da mutluluklar, sıhhat-afiyetler ve başarılar diliyorum.

15 yıl önce
Roberto Cavalli ve anneannemin şifonyeri
Ekonomik kalkınmada nitelikli işgücünün rolü
Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin kamu personeline yansıması (2)
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…(3)
Devletsizlik ve ulussuzluk
Yasa ve toplumsal meşruiyet: 28 Şubat