|
Sonra pişman olursun!

Obezite, sağlığa zarar verebilecek kronik bir rahatsızlığın ötesinde ekonomik ve toplumsal etkileri de olan çok boyutlu karmaşık bir hastalıktır. Eğer vücut kitle endeksiniz 25’ten büyükse aşırı kilolu, 30’dan büyükse obezsiniz. 40’ın üzerinde iseniz ve mücadele etmek yerine kilonun size yakıştığını düşündüğünüz keyifli bir yolculuğa çıktıysanız yakışıklı bir son riskini de göze almışsınız demektir.


SAYILARIN DİLİNDEN OBEZİTE
Dünya Sağlık Örgütü verilerine ve tahminlerine göre 18 yaş üzeri yaklaşık 2,5 milyar yetişkin aşırı kilolu.
Yani yetişkinlerin %40’dan fazlası dünyanın yükünü giderek midesine indiriyor farkında olmadan
. Bu oran Güneydoğu ve Afrika Bölgelerinde %30’ların üzerinde iken, Amerika bölgesinde %70’lere dayanmış durumda.
TÜİK’in Türkiye Sağlık Araştırmasına (2022) göre obezite oranı %
20,2
. Kadınların %
23,6
’sı erkeklerin ise %
16,8
’i obez.
En çok faydalanılan koruyucu sağlık hizmetleri ise %44,7 ile milli sporumuz tansiyon ölçtürme, %41,7 ile son yılların formda hizmeti şeker ölçtürme, %39,6 ile “yine çok yedik” pişmanlığının canlı şahidi kolesterol ölçtürme.
Bu başvurulan koruyucu hizmetler dahi aşırı kiloluğun ya da obezitenin habercisi.

SOSYAL YİYİCİLİK
Bankalararası Kart Merkezi verilerine göre sadece Ocak 2024’te 50 milyar TL'yi aşan yemek sektörüne yapılan kartlı işlem tutarı, 2023 yılının tamamında bir önceki yıla göre 2 kata yakın artarak 500 milyar TL seviyesine yaklaşmıştı.
Fast food ve geleneksel Türk mutfağını yarıştırdığımız gastronomi habitatında yemekler mutfakta pişse de ateşi cebimizde yanıyor.
Genetik ve metabolik etkenleri bir kenara bırakırsak, yeterince yürümemenin, her geçen stresli Fenerin lig maçında en az iki kilo almanın, geleneksel yemek yeme alışkanlığımızı giderek fast food ürünlerine paket yaptırmamızın bedelini hissederek ödüyoruz.
Günün sonunda, bu kronik rahatsızlığın çok farklı bir etyolojisi bulunuyor. Meraklısı için etyoloji bir yemek türü değil, hastalığın nedeni ve gelişim sürecini tanımlayan bir disiplin.
Eşinizle annenizin doğum günü aynı güne denk gelse bile ikisi ile de ayrı ayrı yemek yemekten vazgeçelim.
Ne yesem yarıyor
illüzyonundan kurtulalım. Aslında
kilolu değilim kemik ağırlığım fazla
tesellisini bir kenara bırakalım. Tadımlık kuruyemişleri avuçla almaktan, marketlerdeki deneme stantlarındaki ürünleri ekmek arası yapmaktan kaçınalım.
Sonra pişman olmamak için 350 bin oy potansiyeli ile 4,5 milyonu yeme iştahına girenler gibi refaha ereceğim hayaliyle tüm sofrayı yeme hırsına kapılmayalım.
Bir diyet klasiği “Pazartesi diyete başlarım!”a çok güvenmeyelim.

EKONOMİK MALİYETİ
Obezite; sağlık harcamaları, işgücü ve verimlilik kaybı, sosyal yardım ve sigorta maliyetleri, gıda endüstrisi ve yenilikçi pazarlama teknikleri, eğitim harcamaları üzerinden toplumun genel ekonomik durumuna etki etme kapasitesini barındırıyor.
Dünya Obezite Federasyonu, önümüzdeki 10 yıl içinde dünya nüfusunun yarıdan fazlasının obezite ve aşırı kilo ile baş başa kalacağına vurgu yaparken, obezitenin sadece düşük ve orta gelirli ülkelere maliyetinin 370 milyar doları, küresel maliyetinin ise yaklaşık 4 trilyon doları aşacağı uyarısında bulunuyor.
Küresel gayri safi milli hasılanın %3’üne denk gelme riski olan bir çığ tehlikesine dikkat çekiyor.

Aşırı kiloya bağlı en yüksek sağlık harcaması yapan ülkeler Almanya, İsviçre, ABD ve Fransa. Bu ülkeler obezite ile mücadele etme kapasitesine sahip oldukları için obezite artış oranları, düşük ve orta gelirli ülkelerin gerisinde kalıyor. Federasyonun da vurguladığı gibi, tüm bu ekonomik etkiler elbette obezite riski ile karşı karşıya kalan insanları bu kronik ve tekrarlaması olası hastalığın tek sorumlusu ya da suçlusu yapmıyor.


ÖNLEM ALMALI MI
Özellikle çocuklar ve gençler arasında hızlı bir artış gösteren obezite ile ekonomik, sağlık ve sosyal açıdan bütüncül bir mücadele kararlılığı önem taşıyor.
Düşük ve orta gelirli ülke gruplarına artış hızının yüksek ama mücadele kapasitesinin yetersiz olması nedeniyle mücadele yeteneğinin kazandırılması öncelik kazanıyor.
Obezite ile mücadelede sağlık hizmetleri kapasitesinin artırılması, beslenme alışkanlığının kazandırılması, fiziksel aktivitenin teşvik edilmesi, eğitim ve farkındalık kampanyaları ile geleceğin ekonomik ve sosyal yükünün önüne geçilmesi ekseninde kapsamlı bir sistematik yaklaşımın benimsenmesi giderek önem kazanıyor.
Bizde mutfak, sevgi ve lezzetin olduğu kadar “o son lokmayı yemeyecektim” pişmanlığının piştiği yerdir.
#Obezite
#Toplum
#Özgür Bayram Soylu
2 ay önce
Sonra pişman olursun!
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon