|
Dindar gençlik mi?

Başbakan Erdoğan''ın genişletilmiş İl Başkanları toplantısında yaptığı detaylı konuşmanın tek bir cümlesi tartışılıyor iki gündür: “Dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz”…

Polemik, CHP''den bazı isimlerin, İmam Hatip Liseli gençlerin üniversiteye girişlerindeki katsayı adaletsizliğini çözen uygulamayı Danıştay''a götürmeleriyle başlamış, Başbakan''ın “Niye imam hatiplerden rahatsız oluyorsunuz. Dindar nesiller yetişmesin mi istiyorsunuz?” sorusuna CHP liderinin, “Siz gelmeden önceki nesil dinsiz miydi?” demesiyle devam etmişti. Kılıçdaroğlu uygulamayı Danıştay''a CHP olarak kendilerinin götürmediğini ve başvurunun “bireysel” olduğunu söylemişti. Polemiğin devamında Başbakan, “Dersim meselesinde parti içinde konuşmayı yasaklıyorsun da, katsayı meselesinde neden sesin çıkmıyor” dedi ve ''dindar gençlik'' sözünün arkasında durdu.

Kılıçdaroğlu dönemi CHP''nin zihniyetini biliyorsunuz, dine karşı değilmiş gibi gözükmeyi akıl edebiliyorlar, ancak genlerindeki din karşıtlığı bir yerlerden mutlaka pörtlüyor, minik bir sıkışma dahi teyelleri patlatıyor ve önceki dine ''delikanlıca'' karşı çıkan CHP''nin yerine, kıvıran-kıvranan-bahanelere sığınan CHP geliyor. İmam Hatiplilerin üniversiteye girmesini engellemek, ama bunu dine ve dindara karşıymış görüntüsü vermeden yapmak istemenin sonucu; kendi özlemlerini AK Parti''ye yansıtmak, AK Parti''yi dini kullanmakla suçlayarak işin içinden çıkmak oluyor. Peki bu taktik, “içi başka dışı başka” hallerin halkın gözünden kaçmasını sağlıyor mu? Hayır, ama konumuz CHP''nin ikiyüzlülüğü değil.

Konu Başbakan''ın dindar bir gençlik istemesi. Polemik İmam Hatipler''e uygulanan katsayı meselesinden başladığına göre, Başbakan''ın kastettiği de İmam Hatipli gençler olmalı. Başbakan''ın dindar gençlikten kastettiği belli ki; İmam Hatip Lisesi''ne giden ve fen bilimlerinin yanı sıra din ilimlerini de öğrenmiş olan ve ortalamaya oranla sosyal hayatlarında daha dindar bir görüntü veren gençler.

Bu sözler üzerine telaşa kapılanlar, “ülkenin karanlığa doğru gittiğinden emin olduğunu” söyleyenler oldu. Hatırlatalım; Başbakan dini eğitim vermeyen okulları, sözgelimi düz liseleri kapatmaktan bahsetmedi, “dindar olmayan gençleri kılıçtan geçireceğiz” demedi. Kendisi de bir İmam Hatipli olan Başbakan, İmam Hatip Liselilerin üniversiteye kabulde, diğer tür lise mezunlarıyla eşit şartlara sahip olmasını istedi.

Başörtülülerin üniversitenin kapısından geri çevrildiği, İmam Hatiplilerin katsayı uygulamasıyla Türkiye birincisi dahi olsa üniversitelere girişlerinin imkansız kılındığı 28 Şubat döneminde, bir devlet politikası olarak “dindar olmayan bir gençliğin” hedeflendiği zaten ortadaydı. Ama çok az insan, “bu haksızlıktır” dedi. Başbakan''ın katsayı eşitsizliğini sona erdirmeye çalışarak yaptığı da, üniversite imkanına erişim hususunda gençleri dindar olan/olmayan arasında bir ayrım gütmeden eşitlemektir ki, bana kalırsa tuhaflık eşitleme çabasında değil, 28 Şubat dönemindeki ayrıştırmadaydı.

“Dindar gençlik hedefliyoruz” sözü bu açıdan o polemiği açıklayan, o polemiğin gereği olan bir cümle olmadığı gibi, Erdoğan''ın Başbakan olması dolayısıyla, tartışmaya açık hale gelmiştir. Ama şurası kesin: Katsayı farklılığının sona erdirilmesiyle yapılan şey, dindar gençleri çoğaltmak/avantajlı hale getirmek değil, gençlerin dindar olup olmadıklarına bakmadan eşit şartlarda sınava girmelerinin önünü açmak, yani yıllardır süren bir haksızlığı bitirmektir.

Öte yandan Başbakan, o cümleyi İmam Hatip mezunlarına yapılan haksızlığı kastetmeden genel olarak gençliğin dindar olması bağlamında söylediyse, bu O''nun şahsi temennisi olur. Ve Başbakan gençliği dindarlaştırma konusunda hukuki bir adım atmadığı müddetçe, yani bugünkü eğitim sisteminde hala devam eden ve gençlerin beynini süngerleştiren Kemalist endoktrinasyon gibi bir uygulamaya imza atmadığı müddetçe şahsi bir temenni olarak kalır.

Korkanlar, endişeye garkolanlar, “eyvah geriye gidiyoruz” diye yeri göğü inletenler, canı fena halde sıkılan ve kara kara düşünmeye başlayanlar! Henüz endişeleneceğiniz bir durum yok yani, korkmayın. Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda da “otobüsler harem-selamlık mı olacak?” diye başımızın etini az yememiştiniz.

Evet, laik bir devlette herhangi bir toplumsal grubun ''dindarlaştırılması'' ile ilgili bir düzenleme yapılamaz, demokratik devletin böyle bir misyonu olamaz; ama aynı laik devlette dindarları birtakım haklardan mahrum etme kararı da alınamaz.

“Başbakan dindar bir gençliğin oluşmasına yasalarla zemin hazırlamış olmasa da; o kadar laikim ki, Başbakan dindar bir gençlik istediğini söylediği için yine de çok rahatsızım” diyorsanız, demokrasinin ve seçimlerle yönetilmenin güzelliğine sığınabilir ve Erdoğan''a bir daha oy vermeyerek O''nu gönderir, yerine görüşleri daha laik olan rakibini getirirsiniz. Bir İmam Hatipli olduğu için İmam Hatipler konusunda duyarlı olması gayet olağan, gayet anlaşılır olan Başbakan Erdoğan''ın İmam Hatipler hakkındaki görüşlerini beğenmiyorsanız yani; bir daha seçmezsiniz, olur biter.

Bunu yapamadığınız müddetçe, Başbakan''ı açıkça bir devlet politikası olarak endoktrinasyon politikaları gütmediği, vatandaşlarına karşı ayrımcılık yapmadığı sürece, sırf temennilerini dile getirdi diye, yok edemezsiniz. Üzgünüm.

Hem çok pardon ama, bu eski tartışmalar kabak tadı vermedi mi sizce de? Bugün konuşmamız gereken konu gençlerin dindarlaşması mı, yoksa dindarların giderek sekülerleşmesi mi? Ben ikincisi olduğu kanaatindeyim de...

12 yıl önce
Dindar gençlik mi?
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu