|
Başkan"ın sorunlu konuşması

AYM Başkanı Haşim Kılıç"ın Anayasa Mahkemesi"nin 52. kuruluş yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşma, bu mahkemenin kuruluş mantığına ve kuruluş gerekçesine cuk oturuyor.

Bu mahkemenin adı konulmamış kuruluş gerekçesi Millet Meclisi üzerinde bir vesayet rejiminin hükmünü icra etmektir.

1961 Anayasası kökünde bir tepki anayasasıdır. 1950-60 döneminde Demokrat Parti icraatına karşı bir tepkinin ürünü olarak tasarımlanmıştır. Yasaların ve Meclis kararlarının Anayasa"ya uygunluğunun denetlenmesi bu mahkemenin yetkisine tevdi edilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi, bu yetkisini salt usul yönünden kullanması gerekirken yer yer ve zaman zaman yasaları yerindelik esasına göre de hükme bağlamaktan çekinmemiştir. Böylece kuruluş gerekçesi siyasî olmamakla birlikte kararları siyasal içerikli olmaktan geri durmamıştır. Mahkeme üyelerinin hukukçu olmasının aranmaması, bu sonucun ortaya çıkmasında bence önemli amiller arasında sayılmalıdır.

Bu mahkeme olsun, başka kurumlar olsun, niçin kararlarında siyasal içerikten bağımsız kalamıyor? Bunun önemli nedeni, bu ve benzeri kuruluşların zaten bu amaçla kurulmuş olması gerekçesine bağlanabilir. Nitekim aynı Anayasa (1961) ile kurulmuş olan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Milli Güvenlik Kurulu (MGK), o süreçte yeniden tasarımlanan Danıştay aynı mantıkla işlev sahibi kılınmışlardır. Bu mantık 1961 yılına mahsus ve münhasır kalmamıştır. 1982 Anayasası vesayet rejiminin kapsamını daha da genişletmiş, yeni vesayet organlarıyla donatmıştır: RTÜK, YÖK gibi kuruluşlar bu cümleden örnekler olarak sayılabilir.

Burada andığımız ve anmadığımız kurumların, kuruluşların Batı dünyasında da karşılıkları bulunuyor. Batı dünyasında reel toplumsal siyasal ihtiyacın karşılığı olarak kurulan bu kuruluşlar, bizim ülkemizde "orada var, biz de isteriz" mantığı ile kurulduğundan bir ihtiyaca karşılık gelme yerine ideolojik bir nitelik taşımaktan hali kalmıyor. Nitekim milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik gibi kavramlar da tümüyle ideolojik maksatla iktibas edildiğinden, bu kavramların da Batı dünyasında taşıdığı reel anlamla, bu ülkede kazandığı ideolojik içerik bakımından uzlaşmaz farklılıklar bulunuyor.

Anayasa Mahkemesi, Haşim Kılıç"ın yaptığı bu son konuşmasıyla kurulduğu dönemin asal kimliğine yeniden dönüştüğünü kanıtlamıştır. Demek ki, bir halk deyişini kullanarak söylersek, katranı ne kadar kaynatırsan kaynat şeker olmuyor... Ancak gene de konuşan bir yüksek mahkemenin başkanı konumundaki zattır.

Konuşmasının bir yerinde: "Hukuk devletinde, iktidarın keyfi davranışlarının sınırlandırılması vardır" diyen Kılıç"ın mahkemelerin de keyfi davranışlarına sınır olduğunu anımsaması gerekmez miydi?

Kılıç hukukçu olmadığı için konuşmasının hukukî açıdan taşıdığı sorunları fark etmesini ondan beklemiyoruz. Ancak Sayın Başkan"ın koskoca Anayasa Mahkemesi"nde danışabileceği hiç mi hukukçu yoktu, bu konuşmayı hukuk açısından gözden geçirmesini sağlayabileceği?

10 yıl önce
Başkan"ın sorunlu konuşması
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile
Deprem gerçeği, ekonomi güvenliği ve TOBB Genel Kurulu’ndan yansıyanlar