|
Bir sevgi putu olmak

“…

Kendimden korkmaya başladım; bu kendime acıyıp Biteviye sızlanmalarımdan korkmaya başladım. Sevgiden, ''sevgi edebiyatı''ndan, sevgi dininden,Yazdıklarımın gölgesinde sinsice yükseldiğini Görür gibi olduğum sevgi putundan korkmaya başladım.

…”

Cahit Koytak

Köprünün altından geçen demiryoluna bakıyor. Bütün tasarıları, taslakları orada yatıyor. Demiryolunun iki rayı arasında… Traverslerin demirden mi, yoksa ağaçtan mı yapıldığını düşünüyor. Onların altında yatan şeyleri: taslakları, tasarıları…

Şimdi bütün bunlar ona anlamsız geliyor. Bir sevgiden kaçmanın uç noktalarının hiç birini denemeden çekip gitmek, ardına, arkasına bakmadan.. taslaklarının tümü, masasının üstünde, orada olanlardan daha fazlası kafasında, kafasının en derin köşelerinde.. kafası da şimdi kendisiyle birlikte bu uçsuz, derin, boş, karanlık yolculuğa çıkacak.. ancak gittiği yerde o tasarıların hiç biri işine yaramayacak, zaten bu yanda da bir işe yaramıyordu.. -bu yan?.. Evet, evet.. bu yan: henüz burada, henüz ona, sevgiliye, o görülmemiş gövdeye kavuşmanın imkânını elinde tutuyor, imkân âleminde böyle bir umut hâlâ avuçlarında, elinin ayasında, yumuşacık, acıtacak denli yumuşacık ve keskin ve kesici.. orada yatmış, bekliyor.

O şiirin bir yerinde, onun zekasından da dem vurulur. Onun iğneleyici, hiç durmadan bir geçmiş acının öcünü sizin gündelik yaşantınızdan çıkarmayı kafasına koyduğunda ölümcül ölçüde keskinleşmeye yatkın zekasından…

Onun, kendini çekiştirirken ne kadar çekilmez olduğunu düşünüyor. O, yüreğinin tam orta yerinde duruyor, oraya demirlemiş, orada kök salmış. Sevgisinin tüm kılcal damarları toprakla gövdesi arasında ilmek örüyor, onu, o sevgiden yapılı yüreğin serenine rapt ediyor.

Hayatın tekerlekleri dönüyor.

Terinin rüzgârı bütün sefil yaratıkların elbise yerine kullanılan paçavralarını dürüp büküp bir kenara savuruyor.

Tren son hızla yaklaşıyor. Birazdan bu köprünün altından geçecek.

Trenin üstüne atlamanın şiirsel bir yanı yok.

Dumanın, o kara, insanın içine işleyen, onu boğan, kıvrandıran linyit dumanının dünyayı yuhalayan isinde erimeli…

Yalnızlığın dibini yoklamak nedir, biliyor musun? Otel köşelerinde, konuk evlerinin ıssız çeperlerinde, yenilmemiş yemeklerin döküldüğü mezbeleliklerin kuytularında, o kadının yüzük parmağında saklı sığıntı yerinde.. aradığın nedir?

Tren dolu dizgin yaklaşıyor.

Gümbürtüsü göğün derin boşluğuna dağılıyor, Venüs''te yankılanan bu ses sana geri döndüğünde, sen o saatte nerede boy göstermiş olacağını düşünmeye bak…

Burada şiirselliğin güzellikleri paramparça olacak..

Göğe bakarak “Yağ artık!” komutunu veriyorsun.

Çisentinin alnına düşen kör damlacıkları yeisin yoğunluğunu çoğaltacak.

Geçidin altına doğru ancak o zaman yürümeye başlıyorsun.

Sevginin putunu orada oyacaksın.

Başını koyacak çelikten bir yastık arıyorsun.

Çelik yastık orada, mavi bir kılıç ışıltısıyla seni bekliyor.

17 yıl önce
Bir sevgi putu olmak
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…
Hamas’ın ateşkesi kabulü ve İsrail’in Refah Operasyonu