|
Kapalı toplumdan açık topluma...

İçinde yaşadığımız ülkenin sınırları dâhilinde hayat süren insanların "nevi şahsına münhasır" (sui generis) bir yakın geçmişi var.

Halen dünyanın başka hiçbir ülkesinde halkının geçmişiyle irtibatını böylesine dramatik biçimde kopartıldığı bir insan zümresi bulmak imkân dâhilinde değildir.

Tarihçi Toynbee insanlığın uzak geçmişinde bir Firavun Ahnaton''dan bahseder. Verdiği bilgiye göre bu firavun halkının isimlerini değiştirmiş, alfabelerini değiştirmiş, onların geçmişiyle irtibatını bu suretle kesmek istemiş. Daha yakın geçmişte (16. yy) Hindistan''da Şah-ı Ekber benzer bir eylemde bulunmuş. O da, ezanı yasaklamış, Ahmet, Muhammet gibi isimler koymayı, cenaze namazı kılmayı yasaklamış, domuz etini haram olmaktan çıkartmış... Ancak onun zamanında yaşayan İmam-ı Rabbani, bu uygulamalara karşı koymuş ve Ekber''in ölümünden sonra yerine geçen oğlu marifetiyle bu tür İslam karşıtı çıkışları yürürlükten kaldırmıştır.

Türkiye''de 1923''ten sonra yürürlüğe giren "yeni düzen" kendi geçmişiyle böylesi bir radikal kopuş süreci yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir.

Bu "yeni düzen" bu topraklar üstünde yaşayan insanları bir tek gün içinde geçmişsiz bir topluluk haline getirmeyi başarmıştır.

İnsanlar, sureta geçmişlerinden kopartılmıştır. Ancak bir insanın zihni basit bir alet mesabesinde durmuyor. Zihnin hafızasını aynı kolaylıkla yerinden söküp atmak (bilgisayar deyimiyle formatlamak) mümkün olmuyor. Onu yerinden söküp atmaya kalkışıldığında başka arızaların nüksetmesi mukadderdir. Hiç kimse geçmişini defaten silkip atamaz. Onun kişisel tarihi o zihinde, o hafızada yaşayıp gider. Hatta kişi kendisi bunun farkına varmasa bile... Alt bilinç veya bilinçaltı adı verilen kavramın tekabül ettiği bir gerçeklik varsa, sanırım o, kişinin geçmişiyle bire bir ilintilidir...

Fakat biz, toplumun geçmişiyle olan dramatik kopuşundan bahsediyoruz.

Elbette bu dramatik kopuşa teşne olan ve onu benimseyen başka bir insan topluluğu da var bulunuyordu. Onlar, o tarihte (kopuş sürecinde) kendilerini devrimci diye adlandırıyordu.

O günlerden bu yana köprünün altından çok sular aktı...

O günün devrimcileri bugünün tutucuları haline geldi.

O günün kapalı toplumunu (faşizan uygulamayı) benimsemiş olanlar, aynı şartların bu gün de geçerli olduğu zehabında... Oysa bu durum anakronik bir zihinsel sapmayı işaret eder... Bu sapmanın içinde duran birinin kendi halini fark etmesi imkânsız ölçüde zordur... İşte bu nedenle de kapalı toplumdan açık topluma geçmeyi reddetmekte tereddüt göstermeyenlere rastlanabiliyor...

Oysa eğer bu ülke ve onun sahibi olan insanlar yaşamaya devam edecekse, kapalı toplum dizgesinden açık topluma çıkmayı denemek zorunlu görünüyor. Hukuka uygun bir siyasal/toplumsal dizgenin şartları kendini dayatıyor...

İnsanlar, artık saydamlık istiyor. İnsanlar, artık, yönetimde hiçbir kademenin ve katmanın denetimsiz bırakılmamasını istiyor.

Bazıları bu gidişe hayır diyebilir. Fakat ona "evet!" diyenlerin merhameti hayır diyenleri de kapsar. Gazap umumi olduğu gibi rahmet de umumidir çünkü.

14 yıl önce
Kapalı toplumdan açık topluma...
Erdoğan'ın görüşme tutanakları sızdı; bir kez daha gurur duyduk
Kara dinlilerle milletin savaşı
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!