|
Lütfi Bergen ile yazışma

Değerli yazar Lütfi Bergen ile bizim bazı yazılarımız konusunda internet üzerinden yazışmalarımız oldu. Önemli bulduğum için bu yazışmalarda dile getirilen konuları sütunuma aktarmak istiyorum. Burada, ilke bakımından ciddi görüş ayrılıkları olduğu ortaya çıkıyor. Bu itibarla görmezlikten gelinecek veya geçiştirilebilecek bir durumla karşı karşıya bulunmadığımızı düşünüyorum.

Bizim bu sütunda yayınlanan yazılarımızın başlıkları şudur:

1. İslamdışı Düzlemde İslami Parti Kurmanın Mantığı Var Mı? (09 MART 2014), 2. Tut Ki İslamî Parti Kurmanın Yolu Açıldı... (13 MART 2014), 3. Kim Zalim Ve Fasıktır? (16 MART 2014).

Biz, bu yazılarımızda, birer cümleyle ifade edersek: 1. İslamdışı düzlemde İslamî parti kurmak suretiyle İslamî mücadele verilemeyeceğini, 2. Kurulu düzenin esasen İslamî parti kurmaya izin vermeyeceğini, bir an için izin verildiğini farz etsek bile bu izinden yararlanmak suretiyle parti kurmanın yanlış olacağını, çünkü bu suretle kurulu düzenin ekmeğine yağ sürüleceğini, 3. Müslüman olup da İslamdışı kurulu düzenin hükümlerine göre ülkeyi yönetenlerin zalimler ve fasıklar zümresinde yer aldığı çıkarımında bulunanların bu düşüncesine katılamayacağımızı, anlatmaya çalıştık.

Lütfi Bergen ise, bizim bu savlarımıza karşı, özetle şu fikirleri dermeyan ediyordu:

1. İslam hukukçuları, ezanın okunması, namazın ikamesi, ibadetlerin yapılabilmesi halinde, yöneticinin zalim ya da gayrımüslim olmasının isyanı gerektirmeyeceğini söylediler. Dinî olmayan konularda Müslümanların içinde yaşadıkları her türden sistemin resmî yargı kurumlarına başvurmaları mümkündür.

2. Osmanlı"da da çift hukuk bulunmaktaydı. Kurulu düzen (saltanat) İslamî değildi. İktidarın kendini Gazalici bir devlet zihniyeti ile ve "örfî" olarak tanzim ettiği, halkın ise Hanefilik"le temayüz eden bir fıkıha (şer"i nizama) tabi kıldığı yeni bir toplum nizamı ortaya çıktı. Bu fıkıh, toplumda ikili bir hukuk sisteminin oluşmasına yol açtı.

3. Kur"an, Kitab-ı Mukaddes ve Talmud"a göre Hz. Yusuf"a (a.s) tüm iktidar tevdi edilmiş ve bir yöneticinin tüm imtiyazı verildiğini yazar. Mevdudi"ye göre Yusuf (as)"un tahta oturmasının (ayet, l00) ve kendisine melik denmesinin (ayet, 72) sebebi budur. / Müslümanlar her ortamda Müslümanca fikri savunabilirler ve kadim hukuklarını muhkem kılabilirler. / Biz yine Kur"an"dan hareketle bilmekteyiz ki, Yusuf (as) yönetimi sırasında "çok hukuk teorisini" bizatihi tatbik etmiştir: "Biz Yusuf için böyle bir plan kullandık. Yoksa kralın dinine göre kardeşini alıkoyamazdı (mâ kâne li ye"huze ehâhu fî dînil meliki)" (12 Yusuf 76).

4. Bu tür bir uygulama Medine Vesikası dolayısıyla Yahudiler ile Hz. Peygamber"in arasında da vaki olmuştur. Hz. Peygamber (asv) Yahudilerden gelen talep üzerine Tevrat"a göre değil, Kur"an"a göre hükmolunmak istemişlerdir.

İmdi, Bergen"in iddialarıyla bizim iddialarımız tümüyle farklı hipotezlere dayanıyor. Bu noktaya açıklık getirmeden ortak noktalarda buluşmamız imkân dışı görünüyor. Örneğin Osmanlı"nın çift hukuk uyguladığı veya saltanatın İslamî olmadığı görüşleri, tarafımızdan kabul edilemez bulunuyor. Ancak açıklamalarımızın yarım kalmaması için, bu yazımızda yalnızca bu kadarını söylemekle yetinelim. Önümüzdeki yazıya da cevaplarımızı sığıştırmaya gayret edelim.

10 years ago
Lütfi Bergen ile yazışma
Kara dinlilerle milletin savaşı
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile
Öğrenci hareketleri: İsrail’e karşı ama düzene karşı mı?