|
Yasa mı, kafa mı?

Carl Gustav Jung, Anılar Düşler Düşünceler olarak Türkçeye çevrilen kitabında, psikanalizle ilgili bir kongrede, meslektaşlarından birinin firavun 4. Amenofis''le ilgili bir yorumunu ele alıyor. Konuşmacı, adı geçen firavunun, babasına karşı olumsuz bir tutum içinde olduğu için onunla ilgili tüm kabartma yazıları sildirdiğini ve yarattığı harika tek tanrılı dinin altında baba kompleksinin yattığını ileri sürmüş. Jung ise buna itiraz ederek bu firavunun dindar ve yaratıcı biri olduğundan bahisle yaptıklarının babasına karşı direnmenin bir sonucu olmadığını, tam tersine, babasının anısına saygı duyduğunu ve amacının, gördüğü yerde yok ettiği Tanrı Amon''un adını silmek olduğunu anlatmaya çalışmış ve Amon''un adının, babasına ait kabartma yazılardan silinmesinin de, babasına karşı olumsuz tutumundan dolayı değil, fakat Amon''un adının görüldüğü her yerden silinmesi fikrinden kaynaklandığını belirtmiş (agk, Can/Y. s. 170).

İmdi, aynı vaka (aynı metin) üzerinde birden fazla görüşün, dolayısıyla birbiriyle taban tabana zıt yorumların bulunabileceğinin sayısız örneklerinden biridir bu. Yasalar üzerine yapılan yorumlar, bu durumun gündelik hayatımızın sıradanları arasında yer alır. Yürürlükte olmasına rağmen hiç uygulanmadığı için unutulan yasalara rastlanabildiği gibi (örnekse gazete kâğıdından torba yapılmasının men''ine ilişkin yasa); her mahkemenin, her yargıcın kendi kanaatine göre yorumlayıp uyguladığı yasalar da bulunmaktadır. Dahası, hakkında açık bir yasal hüküm bulunmayan hususlarda yargıcın takdir yetkisini kullanarak kıyasen hüküm verdiği durumlar da söz konusu olabilir (oluyor da).

Bu farklı uygulamaları ortadan kaldırmak ve uygulamada birliği sağlamak için Yargıtay''ın zaman zaman içtihadı birleştirme kararı almak zorunda kaldığı malumdur. Dahası, birleştirme kararlarının zaman içinde farklılaşması halinde onlar hakkında da birleştirme kararları alınabilmektedir.

Durum böyleyken, bir yargıcın belli bir konu hakkında verdiği kararı savunma zımnında: "Verdiğim kararı beğenmeyen, benim dayanağım olan yasayı değiştirsin!" demesi saçmadır. Aynı yasa hükmünün başka yargıçlar tarafından farklı yorumlara tâbi tutulduğu da ortadadır. Yargıcın, kendini böyle bir gerekçeyle savunmak yerine: "Benim yorumum budur!" demesi daha uygun bir defi olur. Çünkü herkes gibi yargıçlar da, bir hüküm verirken kendi paradigmalarının etkisiyle hareket eder.

Bu paradigma demokratik olabileceği gibi, faşizan da olabilir. Dolayısıyla aynı yasa hükmü demokratik telakkiye göre bir türlü yorumlanırken, faşizan telakkiye göre başka türlü yorumlanabilir. Ceza Yasası''nın 141., 142. ve 163. maddelerinin yürürlükten kaldırılmasından sonra, o tarihe kadar uygulanması akla bile gelmeyen 312. maddenin birdenbire rağbet bulması manidar değil mi? Demek ki, yasaları değiştirmek fazlaca işe yaramıyor; asıl, kafaları değiştirmek gerekiyor.

23 yıl önce
Yasa mı, kafa mı?
Yaralı coğrafyalarımızı konuşmaya daha yeni başlıyoruz
Sosyal Çürüme Yazıları 7: Dedelerden himmet umma cumhuriyeti
Paket iyi de ‘kampanya’ nerede?..
KDV artışının KDV indiriminden daha çok alkış aldığı ülke
Arapça tabelalar ve yeni CHP