|
Başörtülü oyuncu aranıyor...

Tuna Kiremitçi''yle başlayan ''Başörtülü Oyuncu'' tartışması renkleniyor...

Hafta içi Ertuğrul Özkök''ün başörtülü bir oyuncunun dizide başına gelebileceklerden yola çıkarak yazdığı yazı oyuna hararet kattı.

Cüneyt Özdemir, Özkök''ün kasıt kokan bu fauli hareketine ''Hürriyet''i bunca sene yönettin, niçin hiç başörtülü gazeteci çalıştırmadın'' gibi şık bir çalımla karşılık verince epey alkış alsa da bir sonraki pozisyonda fena ofsayta düştü: Başörtülü gazeteci adayları Özdemir''i CV yağmuruna tutup ''Hadi bizi işe alın da samimi olduğunuzu gösterin'' deyiverdi.

Çok güzel hareketler...

Keyifle takip ediyorum, tartışma nereye varacak diye.

İki hafta önceki bayram yazımda Hürriyet''in başörtülü gazetecinin olmadığı toplu bayram fotoğrafını eleştirmiştim hatırlarsanız. Yazıdaki iğnelerin geç de olsa birilerine ilham kaynağı olması mutlu ediyor beni.

Bu konuların daha çok konuşulması gerekiyor çünkü mesele, kişilerden, kurumlardan ya da dizilerde başörtülü oyuncu-reklam afişinde başörtülü kadın bulunmamasından ibaret değil.

Neden mi? Şöyle:

Tuna Kiremitçi''ye aferin dediniz değil mi? Peki cast ajanslarını dile dolayan, buralara kayıt yaptıran gençlere kötü gözle bakan da siz değil misiniz?

O halde, Allah''a inanmayan, başörtülü kadınları etrafında görmek istemeyen bir yapımcıdan başörtülü oyuncu oynatmasını ''umut etmek'' zavallılık değilse nedir?

Girin cast ajanslarının web sayfalarına, kaç tane başörtülü oyuncu adayı bulabileceksiniz, görelim bakalım...

Yoktur, olmaz da...

Neden mi?

Çünkü siz muhafazakarlar henüz başörtülü oyuncu olup olamayacağı konusu üzerinde bile düşünmüş değilsiniz ki!

Düşünmeyi geçtim. Bu alanda küçük çaplı cesur kıpırdanmalar görünce hemen ''tu-kaka'' ettiniz. El yordamıyla yolunu bulmaya çalışanlara çelme taktınız.

Niye diye sorduklarında verecek cevabınız yoktu ama yine de hayatınız yeni bir şey yapmaya çalışanı engellemekle geçti.

Sizin sıfatınız çok da önemli değil. İster bir medya patronu olun, ister bir cami imamı, ister ilahiyatçı, isterse de sıradan bir cemaat...

Ortak paydanız şu:

Hiçbiriniz, 20 yıl önce bugüne ilişkin kafa yormadınız!

Meydanlarda sağ yumruğunuz havada slogan atarken şiirlerini okuduğunuz Necip Fazıl''a biraz kulak verseydiniz, bugün Ertuğrul Özkök''ün yazdığı yazı karşısında apışıp kalmazdınız.

"İslâm yenilenmez. Anlayışı yenilemek gerekir. Anlayış mı? Nurun aynadaki aksi... Aynayı yenilemek... Güneş yenilenemez. Göz yenilenir. İslâm, başı ve sonu olmayan ebedi yeninin ismi..."

Oysa Üstad''ın İdeolocya Örgüsü isimli eserinde yer alan İslam''ı Yenilemek başlıklı yazısındaki bu satırlara hepiniz aşinasınız değil mi!

Hiç şaşırmadım...

Peki bana Özkök''ü eleştiren, yapımcıları eleştiren medya kanallarının, gazetelerin hangisinin ''güneşe bugünün gerekleriyle bakan yeni bir göz''le yazılmış sağlam bir manifestosu olduğunu söyleyebilirsiniz?

Şu soruyu da cevaplayın..

Özellikle AK Parti iktidarıyla birlikte onlarca ''muhafazakar iletişimci'' reklam sektörüne girdi, yüzlerce yeni ajans kuruldu. Allah''ınızı severseniz, belediyelerin ihtiyaçlarını karşılamaktan başka kaç tane elle tutulur iş yaptınız?

Kaç oyuncu keşfettiniz?

Aklımıza sadece üç beş iyi iş mi gelmeli? Nerede gerisi?

Hangi işiniz 50 sene, 100 sene sonra üzerinde düşünmeye, konuşmaya değer?

Değmez...

Çünkü filanca gazetenin, filanca televizyonun aynısını muhafazakar sermayeye satıp milyonlar kazanan ''para bugün bu adamlarda, yanaşalım'' anlayışındaki usta pazarlamacılarla, yanı başında hevesle bekleyen gençlerin nefesi kokarken bir ton paraya transfer edilen ve evinde yediği içtiği ev sahibine küfreden devşirmelerle, eline dolar balyaları tutuşturulup ''hadi bizim için Müslüman bir film yap'' denilen yönetmenlerle, yapımcılarla, senaristlerle gerçekten ''kendinize ait'' hiç bir söz söyleyemeyeceğinizi bilmiyorsunuz!

Cemaatçisinden, particisine milyonlarca lirayı komplekslerine kurban eden muhafazakar medyacıların bugüne kadar yaptıkları en akıllıca, en kalıcı işi, Yumurcak TV''dir.

Geriye kalan TV''lerde ya da farklı mecralardaki iyi işlere bakın, altında göreceğiniz şey ise sadece şudur: İdeallerini hala yitirmemiş, parasız pulsuz ya da üç kuruşa çalışmaya razı olan, abilerinin, hocalarının gazıyla hayatlarını sürdüren genç entelektüellerin gayreti!

Şimdi anladınız mı niçin başörtülü oyuncu olmadığını, ya da olamayacağını...

13 yıl önce
Başörtülü oyuncu aranıyor...
Cübbeli Ahmet Hoca’nın 40 dalgası mı ‘muhalif’ yazarlar mı?
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…