|
Sorumluluk almamak, gerçeklerden kaçmak!

Bizim sosyal ve siyasal hayatımızda, politikacılar kadar yazarlar da aynı kulvarda koşup, aynı "slogan"ları kullanıp, halkı aldatmayı denemişlerdir.

Bu ülkede bir dönemde, bir "Köylü" sigarası, "bir oy" iken bir "Birinci" sigarası da "iki oy"a tahvil ediliyordu. Böyle bir dönemde Nadir Nadi, "siyasiler"e şöyle saldırıyordu:

"...Kara çarşaf kalabalığı büyük şehirlere kadar yayılmıştır. Torba sakallı yobazlar, vicdan hürriyetine karşı sinsice açtıkları savaşı, yavaş yavaş aleniyete vurmakta çekinmez olmuşlardır. Okur yazarların nisbeti 30 yılda yüzde otuzun üstüne bir türlü çıkarılamamıştır. Bütün çocuklarımıza latin harfleri okutamadığımız yetmiyormuş gibi bu imkanı elinde tutan ana babalardan bir kısmı da, körpe yavrularına yarı gizli yarı açık mahalle mekteblerinde eski minval üzere nasara-yansuru ezberletmeyi uygun bulmaktadırlar." (1)

Demokrat Parti''ye 1958''de böyle saldırıp, on yıl sonra yine AP''ye, "kara çarşaf" yerine "keçi sakallı"ya varan bir çizgide, itham ve iddialarla yürüdüler ve sürekli halkı bir cenaha itip manevî değerleri ile, özel yaşamına hücumlardan geri kalınmamıştı:

"...Geçen 10 Ekim''de kazandığı 5 milyon oydan en az 2 milyonunun keçi sakallıların gayretine borçlu bulunduğunu AP yöneticileri her halde yakından bilmektedirler. Bu adamlar Tanrı''nın günü her yerde d evrim ilkelerine karşı atıp tutarak halkı zehirlemekte, özellikle seçim kampanyası sıralarında CHP''ye dinsizlik, komünistlik isnadı suretiyle AP hesabına çalışmaktadır..." (2)

Sonradan ise, hem CHP ve hem de AP, perişan olup, siyasal tarihimizde, halkın tepkisini alarak, beklenen yerini almış oldu.

Amma bir türlü "kara çarşaf", ve "keçi sakallı" söylemleri gündemden düşmedi!

Dediler ki:

"Laiklik, vicdan özgürlüğünün temelidir."

"Devletin dini olmaz."

"Dinî ayin ve ibadetler serbesttir."

Amma sonunda, bir arpa boyu yol alınamadı.

Dört yılda, 44 yıl geriye gidildi.

Niçin mi? Bunun cevabını da merhum Erol Güngör''den okuyalım:

"Türkiye''de laiklik tatbikatının tek taraflı işlemesinin sebeblerinden birisi de, politikacı münevverlerimizin kendi milletleri hakkında yanlış ve birbirini tutmaz kanaatlara sahip oluşlarıdır. Bir taraftan Türk milletinin ekseriyetle tahsilsiz veya kıt tahsil olmakla beraber son derece uyanık, açık zihinli, akl-ı selim sahibi olduğunu söyleyenler, öbür taraftan bu halka din hürriyeti verildiği takdirde Meclis''e hep mahalle imamlarının veya tarikat şeyhlerinin geleceğini sanıyorlar. Acaba bu korku nereden doğuyor? Niçin bizim politikacılarımız halkın karşısında din adamlarına daima yenileceklerini sanıyorlar? Kendi bilgilerine ve şahsiyetlerine itimad etmedikleri için mi, yoksa kendilerini halka çok uzak, din adamlarını ise çok yakın gördükleri için mi?"

"Belki de bu korku yüzündendir ki, politikacıların zaman zaman din propagandası yaptıkları da görülüyor." (3)

Doğrudur, çünkü, günümüzde, halktan uzak duranlar, kendilerine ne kadar "aydın ve entel din adamı" varsa, hepsini "fetvacı" konumuna getirip, önlerinde "ceket ilikleyen modernistler" olarak, sahneye çıkarmaktadırlar.

Demek ki, biz hala yerimizde sayıyor, eski defterleri karıştırıp, eski teraneleri tekrardan başka bir şey yapamıyoruz.

Çünkü, etkin ve yetkin kişiler, kendilerine vücut veren ve siyasal erki layık görenlerden çok uzak bir hayat tarzı ile, çağdaş olmanın avuntusu içinde, sürünüp gidiyorlar!

-----------

(1) Nadir Nadi, Onlar örnek alırken... 25/5/1958, Uyarılar, sh: 304-305

(2) Nadir Nadi, Altı çizilen sözler, 24/4/1966, 27 Mayıs''tan 12 Mart''a, sh: 278

(3) Prof. Dr. Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, İstanbul/1975, sh: 180

23 yıl önce
Sorumluluk almamak, gerçeklerden kaçmak!
Mafya filmi izler gibi
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü