|
Bunlar da benim akil adamlarım!

Medyada akil adam listeleri yayımlanmaya başladı. Ne kadarı doğru ne kadarı yanlış bilemem. Ne kadarı gerçekten akil adam ne kadarı değil onu hiç bilmem.

Listede Kadir İnanır"ın da adı var.

Ne diyeyim vatana millete hayırlı olsun.

Ben olsaydım Kadir İnanır yerine "akil insan" olarak Ayşen Gruda"yı seçerdim. En azından "Barış için mağaralara gidip PKK"lılar ile görüşebilirim" falan demişti.

Gerçi Kadir İnanır"ın da "çözüm sürecini" desteklediği rivayet ediliyor.

Milliyet"e sızdırılan "tutanaklar"dan okuduğumuza göre Sırrı Süreyya Önder (maşallah bizim Sırrı da onca işinin arasında magazin haberlerini de kaçırmıyor) Kadir İnanır"ın barışa destek verdiğinden sitayişle bahsediyor, Öcalan da ona selam gönderiyordu.

Son zamanlarda kim kime selam çakıyor inanın takip etmekte güçlük çekiyorum.

Öcalan, Sırrı Bey kardeşimin sözüne bakıp Kadir İnanır"a selam gönderiyor; Kadir İnanır da Silivri"ye.

Nasıl mı?

Şöyle:

Aydınlık gazetesinin "Türkiye"de artık bir trajediye dönüşen "Ergenekon" tutuklamaları ve yargılamaları konusunda ne düşünüyorsun?" şeklindeki sorusuna Kadir İnanır, "Toplumumuzun gelişmesini istemeyen emperyalist güçlerin bir oyunu olduğuna inanıyorum. Silivri"deki yurtseverlere selam olsun..." demişti.

Yanlış anlaşılmasın, kimseciklerin "akil adam" zevkine lafımız olmaz. Nihayetinde herkesin akil adamı kendine…

Bizim de kendi çapımızda akil adamlarımız var. Daha doğrusu "akil adam" olarak gönlümüzden geçenler var.

Sezai Karakoç"tan, Hayrettin Karaman"a İhsan Süreyya Sırma"dan, Nuri Pakdil"e, Rasim Özdenören"den Hüseyin Hatemi"ye, Atasoy Müftüoğlu"ndan Selahattin Eş Çakırgil"e (ne yazık ki 33 yıldır Türkiye"ye girmesi bile yasak) Mehmet Barlas"tan Ferhat Kentel"e, Hüseyin Gülerce"dan Ümit Fırat"a, Orhan Miroğlu"ndan Erol Katırcıoğlu"na Akif Emre"den İlhami Işık"a kadar oldukça kalabalık bir liste yapabilirim.

Adlarını zikretmediğim birçok isim daha var; benim listem gerçekten çok uzun, say say bitmez.

Gelgelelim, bu listede herkesten çok adının yer almasını arzuladığım sevgili Cengiz Çandar maalesef yok.

Çünkü "çözüm süreci" başlar başlamaz çok telaşlı bir aydın izlenimi verdi.

Endişeli yahut telaşlı insanlardan da bilirisiniz pek akil adam çıkmaz.

Fazla telaş her şeyden evvel bünyeye zarar!

Hafazanallah, sinir yapar, dengeyi bozar, hakaretamiz bir dil üretir.

Sevgili Çandar bir ara o kadar tuhaflaştı ki, "Siz gidin ben onları oyalarım" şeklindeki Yeşilçam sinemasının ölümsüz repliğinden mülhem, "Siz çözüm sürecini hayırlısıyla sonuçlandırın ben Cengiz Çandar"ı oyalarım" diyesim geldi.

Bir bakıma müstakil üç yazıyla da bunu yaptım. Hatta sırf bu yüzden sevgili Çandar"dan hakaretler işittim ama olsun; "vatan sağ olsun."

Çok şükür son günlerde aklı başında şeyler yazmaya başladı. Bu da beni ziyadesiyle sevindirdi. (Biraz daha gayret ederse "akil adam" listemde yer verebilirim, o derece yani.)

Her ne kadar adını zikretmediysem de "akil adam" listemin başköşesinde her daim yer alanlardan biri de Etyen Mahçupyan"dır.

Geçenlerde Zaman gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı "Aydınlarımız telaşta" yazısında aydınlarımızın telaşını öyle "eğlenceli" bir şekilde ortaya koydu ki, olursa o kadar olur.

Köşem kifayet etse de olduğu gibi yayımlasam.

Hiç değilse şu kadarcığına yer vereyim: "Aydınların şu gerçeği içselleştirmesi lazım: Kürt meselesinin çözümü Kürtlerin tatmini ile bağlantılı ve o toplumun isteklerinin ille de aydınların kafasındaki demokratik düzenle çakışması gerekmiyor…"

Gel de şimdi Milliyet gazetesinden ayrıldıktan sonra Hasan Cemal"in Kandil"e gidip Karayılan"a sorduğu şu soruyu hatırlama: "Türkiye"de bazı çevreler diyorlar ki; bu defa Kürtler Türkleri satacak ve kendi istediklerini alırken, Erdoğan"ı da başkan baba yapacaklar; yani Kürtler kendi haklarını elde ederken Türkiye"de otoriter bir rejime kapıyı açacaklar." (Üç aşağı beş yukarı Neşe Düzel de böyle "güzel" bir "soru" sormuştu Cengiz Çandar"a.)

Karayılan"ın cevabı tahmin edeceğiniz gibi: "Kürt sorununun çözümü demek, Türkiye"nin demokratikleşmesi demektir." (Zaten başka ne diyebilirdi, değil mi Şinasi?)

Hasan Cemal, "Erdoğan"a güvenmek" konusunu da sormayı ihmal etmemiş. "Aşırı kendini esas alan kibirli bir tavır söz konusu" demiş Karayılan, "Oysa hükümetin bu sürece CHP"yi de dahil etmesidir doğru olan…"

Soruların "güzelliğini" gördünüz işte.

Pardon, ne demişti Etyen Mahçupyan, "Aydınlarımız telaşta" mı demişti?!

11 yıl önce
Bunlar da benim akil adamlarım!
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık