|
Ertuğrul Özkök"ün ofsayt taktiği

Engin denizlere açılmış sakallı, haşemalı bir adamın ''jet ski'' yapıyor olması belli ki Ertuğrul Özkök''ü çok heyecanlandırmış.

“Adında ''Cüppeli'' gibi derin manalar” bulunan bir hoca olmasaymış diyeceği bir şey olmazmış. Ama bu adam “sıradan bir insan” değil; hem cüppeli, hem de Cüppeli Ahmet Hoca. Başka birisi olsa, işte çağdaş din adamı diye, hoşuna bile gidermiş.

Sosyolog eskisi köşe yazarı büyüğümüz, adındaki ''derin manaları'' keşfettiğinden olsa gerek hocaya, neyi yakıştırdığının farkında bile değil: “Ben mütevazı, herkesten adi bir insanım, diye vaazlar veren…”

''Mütevazılığını'', herkesten adi olduğunu söyleyebilecek boyutta dillendirebilecek bir vaaz kişisini tahayyül etmek gerçekten de apayrı bir yetenek işidir.

Yanlış anlaşılmasın; muhterem yazarımızın çelişkilerini veya maddi hatalarını dillendirmeye hiç niyetim yok. Öyle olsa, söz konusu yazısında herkesin bildiği atasözünü bile doğru dürüst aktaramadığının altını çizerek işe başlar, müritleri olduğunu söylediği Cüppeli''nin, kendisinin mürid olduğunu belirterek devam ederdim.

Bay Özkök, ”Başka insanların da girdiği karışık sulara” giremeyen Cüppeli''nin, aslanlar gibi ''jet-ski'' yaptığını ''belgeleyen'' fotoğraflarını yayınlamakla bir çok şeyi teşhir ettiğini sanıyor. Ayrıca bu fotoğrafların, “bazı siyasilerin hâlâ savunduğu ''İsmailağa düzeninin'' aslında ne olduğunu açıkça ortaya koyduğunu” söylüyor.

Biz, ''İsmailağa düzeni'' adında bir düzenin adını ilk defa duymuş olduğumuz için, (yani ''aslından'' önceki halinden haberdar olmadığımızdan) bu düzenin, “aslında ne olduğunu açıkça ortaya koyan” fotoğrafları anlamakta doğal olarak güçlük çekiyoruz. (Fotoğraflara dikkatlice bakınca, eğer illa da bir düzenden söz edilecekse, bunun sadece ''jet-ski'' yapan bir düzen olduğu rahatlıkla anlaşılıyor.)

Kestirmeden söyleyelim: Bize göre bu mevzu, ''vaka-ı adiye'' den bile değil. Çünkü ortada bir vaka bile yok. Hocanın biri ''jet-ski'' yapıyormuş; cemaatine nasihat ettikleri ile yaşadıkları arasında çelişki varmış. Özkök''ün “hokkabazlık” tesmiye ettiği şey bu. Diyelim ki öyle. Mevzubahis olan, cemaatin gözünde hocanın saygınlığı, sana ne?

İşte Ertuğrul Özkök''ün göz kamaştıran zekası tam da burada devreye giriyor. Diline doladığı mevzunun önemsenmesi, ciddiye alınması için söz konusu yazısının ta başlığında olaya el atmış: “Bize bu ''servisi'' kim yaptı”.

Halbuki, ''servis''lik bir durum yok. Yani, ortada, ne haber değeri olabilecek, ne ''servis'' yapılmaya değecek herhangi bir durum yok. Bunun böyle olduğunu Ertuğrul Özkök herkesten iyi bilir elbette. Servis kelimesini mevzuya monte ederek belli düzeyde ağırlık sağlamış ya, siz ona bakın!

Durduk yere, ''derin devletin'' servisi olmadığını söylemekle fotoğrafların, o kalibrede öneme sahip olduğunu ihsas etmeye çalışıyor. ''Servis sağlayıcılarını'' da, “Hâlâ Müslüman mahallesinde dolaşan dini bütün Müslümanlar” diyerek taltif etmeyi ihmal etmiyor. (Şist, aloo, Müslüman mahalleleri diyor.)

En güzeli de, “ima bile etmeyin” falan diyerek baştan yaptığı uyarı: “Sakın bu fotoğrafa bakıp, ''Yine 28 Şubat hortlatılıyor'' demeye kalkmayın.” (Ey okur, kendisini çok zeki bulduğumda, şaka yaptığımı zannetmiştin değil mi?! Buyur bakalım, buna ne diyeceksin?)

Sayın yazar büyüğümüz, sağlam domatesleri öne, çürükleri arkaya dizen uyanık manavlar gibi tezgahtarlık yapıyor. ''Jet-ski'' yapan bir hocanın fotoğrafına bakıp kim, niye 28 Şubat''ı aklına düşürsün? Darbeye davetiye çıkaran yazı ve manşetlerinin masuniyetini sağlayabilmek için bu fotoğrafları öne sürerek düpedüz ofsayt taktiği uyguluyor.

Doğrusu, mezkur yazısı nedeniyle, tuhaf bir uyarılmışlık duygusuna kapılmasaydım bu yazıyı yazamazdım. Yalnız biraz fazla uyarılmışım ki, bir ara yazısını noktasına virgülüne dokunmadan aynen iktibas etmeyi düşündüm. Altına imzamı atarım dedikleri şey bu olsa gerek. İstihfaf, ironi sanılır diye vazgeçtim.

Gerçekten de Bay Özkök''ün yazılarında böyle de bir hal var. Yazıları, imzasından bağımsız okunduğunda anında mizah yazısına dönüşebiliyor. İnanmazsanız, herhangi bir yazısını Taha Kıvanç veya başka beğendiğiniz bir yazarın kaleme aldığını varsayarak okuyun, görürsünüz. (Aksaray Paşaoğlu ne yapıyor sanıyorsunuz?)

Ertuğrul Özkök''ün tuhaf bir uyarma tarzı var. Hiç aklınıza düşmeyecek bir konuda birden uyarılmış oluyorsunuz. “Sakın ha” diyerek kışkırtıcı bir şekilde yaptığı uyarı, bizzat uyarıldığınız konuya ''uyanmanıza'' neden oluyor.

Mahareti bu; her halükarda uyarabiliyor.

18 yıl önce
Ertuğrul Özkök"ün ofsayt taktiği
Gerçekten de, "Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar"
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…