|
Huysuz ve uyumsuz

İbrahim Akın''dan özür bekleniyor. Geçen sezon bu dönemlerde bu futbolcu için şunları demiştim: “Formana sıkı sıkı sarılmazsan, elinden kayıp gider. Bir daha da zor yakalarsın. Hatta 18 kişilik kadroya bile giremezsin.”

Beşiktaş''a geldiği ilk günlerde yere göğe sığdıramadığımız İbrahim Akın, şimdi affedilmeyi bekliyor. Hayat ne yazık ki böyle. Başarılı olamadığın ve bir de yaramazlıklar yaptığın anda ayakta kalman çok zorlaşır. Akın, kendi etti, kendi buldu.

Şimdi gelelim işin diğer yanına: İbrahim Akın suçlu, peki Tigana ak kaşık mı? Hayır değil. Her şeyden önce futbolcusunu at yarışı oynamakla suçlayarak, taraftarın önüne atması inanılmayacak ihanet. Buna resmen satış denir. Ayrıca, Kaisar maçında devre sona ermeden oyundan çıkarmak da hatalar zincirinin bir başka halkası. Futbolcuyu kaybetmek çok kolaydır. Tigana, işin kolayına kaçtı. Bu saatten sonra Akın''ın kazanılması uzak olasılık. Tigana ile Akın bir arada olmaz. Biri huysuz diğeri uyumsuz. Sezon sonunda Akın''ı kiraya vermek en akıllı uygulama olur.

Canaydın''dan İNCİLER!

Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın, Memorial 11 Altın Adam jüri toplantısında Kulüpler Birliği ile ilgili, “Ne kadar boş iş yaptığımızın farkındayız. Hiçbir yetkimiz yok” şeklinde konuştu.

Ehh, bravo! Peki o zaman nedir o göstermelik toplantılar? Boşuna git, gel. Dostlar, alışverişte görsün. Başkanın bu konuşmasından sonra Kulüpler Birliği, hemen ama hemen feshedilmeli.

Canaydın, Galatasaray''daki başkanlık süresiyle de ilgili, “Keyfim ve arzum istediği müddetçe devam ederim” dedi. Bir bomba (!) açıklama daha. Demek ki, başkanlık keyif ve istek meselesi! Galatasaray batsın, dibe otursun, kimin umurunda! Yeter ki, başkanın keyfi yerinde olsun! Ohh ne güzel, sarı-kırmızı bir oyuncak! Orasından, burasından çek dur! Sıkılana kadar oyna, sonra at kenara. Yapmayın başkan, bu ne biçim sözler böyle.

Üç kaleci...

Hatasız kul olmaz. Kaleci de hata yapacak. Hatta zaman zaman Yunanlı ve Norveçli kaleciler gibi komik goller de yiyecek. Ancak bunun da bir sınırı olacak. Koca sezonda iki, bilemedin üç şaşkınlığa hoşgörüyle bakılabilir. Sayı yükselirse, kaleci kızağa çekilir.

Volkan bu nedenle nöbeti Serdar''a devretti. Genç Serdar''ı dikkatle izliyorum. Oynadığı maçlarda “Bu da olur mu?” dedirtecek yanlışlık yapmadı. Hemen hemen sıfır hata ile 90 dakikaları tamamladı. Bunun yanısıra kritik kurtarışlarla da Fenerbahçe''nin kazandığı puanlarda önemli rol üstlendi.

Ben onu bunu bilmem, sezon sonunda artılar, eksiler hesaplandığında bir kaleci hiç değilse, 8-10 puanı tek başına koparıp, almış olacak.

Kaleci şansı da çok çok önemli. Büyük hata yaparsın, golle sonuçlanmaz. Yarım hata yaparsın, top gelir anında ağlarına yapışır. Top seni sevmezse, yandın gittin.

Son günlerde Serdar''ın sağlam görüntüler vermesi futbolumuz adına son derece sevindirici. Ülkemizdeki en kaliteli 3 Türk kaleci, (Rüştü-Volkan-Serdar) Fenerbahçe''de. Ancak bunun da talihsiz bir yanı var. İster, istemez biri oynuyor, ikisi dinleniyor, sıkıntıyı da milli takımımız yaşıyor.

Önce hak et sonra şükret...

Hakan Şükür, 2008 finalinde olmayı ve oynamayı çok istiyor. Bunu açık açık söyledi. Hangi futbolcu istemez? Herkesin gözü elbette ay yıldızlı formada. Ancak bu iş siparişle olmaz. Kendi başına rezervasyon yapamazsın.

Ülkemizdeki pek çok kurumda torpil geçerlidir. Gelgelelim futbolda işlemez. En büyük jüri seyircidir. Onun onayı olmadan sınıf geçilmez. Hakan Şükür''ün milli forma aşkını elbette alkışlıyorum. Ancak gerçekleri görme zamanı da artık geldi. Bazı rekorları kırma ve ihtiras adına anlamsız inatlar, karşılıksız sevdalar, insanları çıkmaz sokaklara sürükler. Boş hayalleri bırakalım. Unutmayalım, demir tavında dövülür. Hakan kardeş, önce hak et sonra şükret.

Formül bulundu!

Hasan Şaş, Ankaragücü maçından sonra, milli kahraman ilan edildi! Çıldıran, top toplayıcı da dahil herkese sataşan ve kırmızı kart gören Hasan Şaş''a, madalya takmak için insanlar sıraya girdi!

Neymiş; Hasan Şaş, agresifliği ile fitili ateşlemiş ve ölüyü diriltmiş! 3 puanın baş aktörüymüş! Kırmızı kart ona helal olsunmuş!

Buyrun, buradan yakın. Dünyanın neresinde böyle bir değerlendirme ile karşılaşabilirsiniz? Çevresine saldırana takdirname verilir mi?

İşin daha da komik tarafı Hasan Şaş''ın, maçtan sonra “Bunları, arkadaşlarımı hırslandırmak için bilerek yapıyorum” demesi. Durun bakalım daha neler duyacağız? Demek ki, Galatasaray, Hasan Şaş çıldırdığı için maçı kazandı! Tamam, 3 puanların formülü artık bulundu! Haydi, nice çıldırmalara!

Terim mi, Zico mu?

İkisinden biri bu işten anlamıyor. Fatih Terim, Aurelio-Tümer-Tuncay, üçlüsünü milli takımımızda banko oynatıyor. Zico ise Tümer''i, kulübede oturtuyor. Doğruyu hangisi yapıyor? Haydi gelin çıkın işin içinden. Kusura bakmayın ama, “Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır” diyemeyeceğim. Elinde Tümer gibi bir oyuncu var ise onu kullanacaksın.

Terim, Yunanistan maçında bu üçlüyü orta alanda oynattı. Hem de çift santrforun arkasında.

Zico, Ankaraspor''a karşı her an skoru değiştirecek Tümer''i değil, rakip atakları önleyen Deniz''i tercih etti. Zico''da korku, dağları aşmış. O nedenle F.Bahçe, 40 dakika karşı kaleye gidemedi. Korkunun ecele faydası yok. Zico bunu öğrenmezse, sezon sonunda faturayı ağır öder.

17 yıl önce
Huysuz ve uyumsuz
Enflasyon-faiz ilişkisi
Kolonyalizm, oryantalizm ve Avrupa’nın taşralaştırılması
Çin’in Körfez hamlesi..
Telfik ve kadının boşama hakkı
Biden’ın zor seçimi..